Onuncu Bölüm

372 54 12
                                    

Bugün onun hayatında konuk oyuncu olacağım gündü. Bu yüzden sade olmak istiyordum. Daha az gösterişli ve daha az dikkat çekici. Üstelik nereye gideceğimizi de bilmiyordum bu yüzden her yere uyum sağlayacak bir halde olmalıydım.

Erkenden kalkmış ve hazırlıklarımı bitirmiştim. Üstüme açık gri, yarım kol düz bir tişört giymiştim. Altına da ise kısa, koyu yeşil bir etek... Kapının önünde sabırsızca ileri geri yürürken bir yandan da saati kontrol ediyordum. Onu görmek istediğimden değildi. Sadece neler yapacağını merak ediyordum. Son kez bakmamın üzerinden 10 saniye geçmiş olmasına rağmen saati kontrol etmek için yine telefonumu çıkarmıştım. Saat tam 10.00'dı ve tam o sırada zil çalmıştı. Ne kadar da dakikti. Ama büyük bir sabırsızlıkla onu beklediğimi anlamasın diye kapıyı açmadan önce biraz beklemiştim.

"Günaydın!" Keyfi ve enerjisi yerindeydi.

"Sana da." Bende tam aksine huysuzluğumu koruyordum. İçeri geçmesine izin verdim.

"Çantamı alayım çıkalım."

"Böyle mi geleceksin?" olduğu yerde beni süzdü. Her şeye karıştığı gibi kıyafetime de karışıyordu şimdi. Harika! Ona bu hakkı ve bu cüreti ben vermiştim.

"Evet." Kendimden emin bir şekilde cevaplamıştım.

"Tıh. Olmamış. Ben seçeceğim ne giyeceğini."

"Anlamadım?" Son zamanlarda duyduğum en komik şeydi sanırım.

"Şu çok sevdiğim saçlarımı sana söz verdiğim için, her dediğin olacak diye kestirdim. Bence bu dediğime itiraz etmemelisin." Bir şey söylemedim, az da olsa haklıydı. Bugün daha hoş görünüyordu. Uyumlu ve havalı giyinmişti. Beyaz bir gömlek ve mavi, kot bir şort vardı üzerinde. Saçlarını kuaför kadar olmasa da güzel şekillendirmişti. Ve bacaklarının üzerinde bir poşet tutuyordu ama sormadım.

Derin bir nefes verdikten sonra asansöre yöneldim. Bu seferlikte o kazanmıştı. Odama girdiğimizde ise çok fazla incelememeye çalıştı. Dağınıktı her zamanki gibi ama her şey gibi onu da umursamadım.

"Aurora! Az kalsın unutuyordum. Bu dün gece yemekte giydiğim takım. Teşekkürler." Dizlerinde duran poşeti uzatmıştı. Şaşırmıştım. Çünkü gereksiz bir hareketti. Ama anlaşılan bu konularda çok hassastı. İlaçları içirmem konusunda bu arkadaşlık yöntemini kullanmam çok doğru bir karar olmuştu.

"Gerek yoktu. Ben onu sana hediye etmiştim."

"Kabul edemeyeceğim kadar pahalı. Hem ben hediyelerden pek hoşlanmam." Umutsuzca elindeki poşeti aldım ve yatağımın üzerine bıraktım.

"Ee hadi bakalım o zaman kıyafetlere." Kaşlarını kaldırıp gülümsedi. Elbise dolabımı işaret ediyordu.

"Yok oradan değil. Şuradan bakalım." Kıyafet odalarımın kapısını açtım ve içeri girdim.

"Ciddi olamazsın! Şaka yapıyor olmalısın?" Şaşkın bakışlarıyla inceledi tüm kıyafetleri... Bir kaç dakika kendine gelememişti. Sıra sıra dizilmiş ayakkabılarda, çantalardaydı gözleri. Bende büyük bir merakla hangi kıyafeti seçeceğini bekliyordum.

"İşte bu!" Dedi sonlardaki bir elbisemi çekiştirerek. Yanına gidip askıdan indirdiğimde suratımı buruşturmuştum. Kot, gayet günlük tek parça bir elbiseydi. Onaylamıştı, evet. Önceki giydiklerime göre uzundu ama hala diz kapağımın üzerindeydi. Söyleyeceğim birçok şeyi içimde tutup derin bir nefes vermiştim.

"Tamam. Giyelim bakalım."

"Tamam. Ben çıkıyorum o zaman." Arkasını döndü.

"Bu arada altına hangi renk ayakkabı giymeyi düşünüyorsun?" Bana demişti bunu. Ciddi ciddi sormuştu. Küçümseyerek baktım elimle kapıyı gösterdim.

Ölü Papatyalar  I  JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin