Otuz Birinci Bölüm

206 33 21
                                    

Son zamanlarda yaşadığım en uzun bakışmaydı. Annem ve babam tamamen içeri girmiş, gözlerini benden ayırmadan sadece bakarken kımıldayamadan karşılık verdim. Aklımdan aynı anda milyonlarca şey geçiyordu. İlki...

Onları çok özlemiştim. Babamı neredeyse iki yıldır görmüyordum. Daha da yaşlanmıştı. Saçlarındaki ve sakallarındaki beyazlar çoğalmıştı. Kahveye yakın kumral saçlarını yine arkaya doğru taramıştı. Önlerindeki açıklık çoğalmış, gözlerindeki yorgunluk artmıştı.

Annem ise hala aynı gibi görünse de ve ne kadar estetiğe para verse de gözlerinin yanındaki çizgiler onu ele veriyordu. Yaşları o kadar da büyük değildi ancak uzun süre onları görmediğim için en ufak değişikliği bile fark edebiliyordum.

"Anne... Baba?" Dedim sessizce. Belki de sadece dudaklarım kıpırdadı. Sargılı ayağımı uzattığım yerden indirdiğimde amacım ayağa kalkmaktı ancak bunu yapamayacağımı birkaç saniye içinde algılamıştım.

Onlar ise hiçbir söylemeden bana bakıyordu. Babam yavaşça Jungkook'a doğru çevirdi başını. Annem de onu izlemişti. Ona nasıl bir tepki vermeyi düşünüyorlardı? Ailem kötü insanlar değildi. Ancak Jungkook kadar iyi de değildi. Buna emindim. Kimse onun kadar iyi, hassas değildi.

"Merhabalar efendim. Ben Jungkook, Aurora'nın arkadaşıyım." Jungkook başını dizlerine kadar eğdiğinde oldukça düzgün bir şekilde selamlamıştı.

"Arkadaşı mı?" Annem kaşlarını çatıp bana döndüğünde onların yanından uzaklaşmıştı. Koltuklara doğru ilerledi ancak çok yakınımda durmadı. Her ikimizin arasındaki mesafeyi ortalamıştı. "Sanırım sizinle daha önce hiç tanışmadım."

"Biz de yeni tanıştık zaten." Ben araya girmiştim.

"Yeni tanıştığın bir adam evinde yani öyle mi?" Babam dahil olduğunda suratımdaki hayal kırıklığıyla ona döndüm. Bunların neyi vardı? Söyleyeceğim, soracağım çok şey vardı ancak bunlar Jungkook'un önünde yaşansın istemiyordum.

"Bana yardımcı olmaya çalışıyordu, oldu da. Bence ona teşekkür etmeniz gerekiyor." Sakince konuştuğumda başını olumsuz anlamda sallayan Jungkook'a döndüm.

"Hayır, hiç gerek yok. Siz geldiğinize göre ben artık gideyim." Yeniden selamladı.

"İyi yaparsın genç adam. Bir de şu haline bakmadan yardım etmeye geldim diyor." Annem son kısımları kendince sessiz söylemeye çalışsa da hepimiz duymuştuk.

"Anne!"

"Yalan mı? Hayır, burada bir gariplik olduğunu gören ben miyim?" Annem yaslandığı duvardan doğrulup ellerini açarak bağırdığında açıkça babamdan destek beklediğini dile getirmişti.

"Tanımadığımız bir adamın, kızımızla, bizim evimizde ilgilenmesi oldukça ilginç tabii." Cümlesine devam edeceğini belirterek Jungkook'a doğru eğilmişti. "Nesin? Kimsin? Kızımla nasıl bir alakan var bilmiyorum. Ancak bunu araştıracağım."

"Siz neler söylüyorsunuz? Her arkadaşımı tanıyormuş gibi davranmayı keser misiniz? Kimi biliyorsunuz ki Jungkook'u tanımadığınız için tepki gösteriyorsunuz." Derin bir nefes verip sakinleşmeye çalıştım. Bunu gerçekten onun önünde yaşamak istemiyordum. Gülümsemeye çalışarak Jungkook'a baktım.

"Jungkook... Teşekkür ederim, her şey için. Ailemin kusuruna bakma. Yeniden görüşürüz." Onlar adına ben utanmıştım, ben mahcup olmuştum.

"Bir de kusura bakma diyor. Biz kusur olacak ne yaptık küçük hanım?" Annem bana yaklaştığında Jungkook hiçbir söylemeden tekerleklerini dış kapıya doğru sürmeye başlamıştı.

Ölü Papatyalar  I  JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin