Yirmi Üçüncü Bölüm

294 49 22
                                    

Ne yapıyorsun Aurora?

Nereye doğru gidiyorsun?

Bilmiyorum, bilmiyorum, bilmiyorum. Hiçbir şey bilmiyordum. Aklım hiç olmadığı kadar karışık, kalbim hiç olmadığı kadar karanlıktı bu gece. Sonuna kadar dolu olan bu gözlerimin nesi vardı?

Önceden hayatım mükemmel değildi. Kabul ediyorum, sorunsuz olduğunu iddia etmeyeceğim ama... En azından üzgün değildim. Hissizdim. Mutlu da değildim belki ama böylesine de acı çekmiyordum. Bir şeyler hep eksik geliyordu ama hiç o eksiklik bu kadar canımı yakmıyordu. Şimdi öyle değildi.

Uykumu kaçıran şey kabuslarım değildi bu aralar ya da surat asıklığımın sebebi tükenmiş ayakkabılar değildi. Anne ve babamın ilgisizliği aklıma gelmiyordu. Arthur'un başka kadınlarla çıkan dedikoduları duygularımı bile incitmiyordu artık. Yemek yiyemememin sebebi kilo alma korkusu değildi. Hiçbir şey eskisi gibi değildi. Eksikliklerim bile aynı değildi.

Senden sonra boşluklarımın bile sebebi değişmişti. Daha belirgin eksiklikler oluşmuştu hayatımda. Beni daha fazla zorlayan, daha acıtan şeyler... İlk defa bu kadar kararsızdım. Günlerdir...

Dolu gözlerimle camdaki yansımama baktığımda yine harika görünüyordum. Yüzümdeki gösterişli makyaj, milyarlık elbisem ve mücevherlerim... Yine de hiçbir şey gizleyemiyordu. Hiçbiri bana istediğim şeyi veremiyordu.

Arabanın hızı yavaşlayıp birden durduğunda gerçek dünyaya dönmüş gibiydim. Yapmam gerekenler yeniden zihnimde canlanmış, rolünü ezberleyen bir oyuncu gibi tekrarlamıştım. Bir oyuncudan farkım yoktu. Bana yazılan rolü çıkıp oynayacaktım işte. Onlar kadar gerçekçi olabilir miydi orasını bilemeyeceğim.

Arabadan indiğimde kalbim duracak gibiydi. Kameraların flaşlarına aldırmadan yürümeye devam ettim. Kulağıma gelen birkaç poz isteğini cevapsız bırakarak vazgeçmiş ancak yine de tebessüm etmiştim. Annemin sosyete dergilerinde gördüğü bu fotoğraflardan sonra beni azarlamasını istemiyordum. Ancak bu sefer gülmek için her zamankinden daha fazla zorlanıyordum ama yapmalıydım. O sahte gülüşü yine dudaklarımda barındırmalıydım.

Gösterişli ve büyük kapıdan içeri girdiğimde hızlı adımlarla bana doğru yürüdü Arthur. Her zamanki gibi fazla yakışıklı görünüyordu. Giydiği siyah smokin iri bedenine oturmuş ve heykel gibi olan vücudunu ortaya çıkarmıştı. Tek koluyla belimden sıkıca sardı ve hiç bırakmamak istercesine göğsüne bastırdı beni.

"Bebeğim, geç kaldın."

"Hazırlanıyordum." Tebessümle yüzümü başka tarafa çevirdim.

"Mükemmel görünüyorsun." Siyah, straplez, uzun, kabarık etekli elbiseme baktı. Eteğimde ki ince mor ayrıntılar eminim onun gözünden de kaçmamıştı. Direkt bakılınca değil ancak ışık sayesinde geçiş olarak kendilerini belli ediyorlardı.

"Sen de öyle." Ellerimi göğsünden aşağıya doğru indirdim ve eteklerimi tuttum.

"Hadi gel. Annem ve babam seni görmek istiyor." Ah! Yine mi o kadın? Israrlı bir şekilde her program da beni görmek istiyordu. Sıkılmıştım artık. Arthur parmaklarını parmaklarıma kenetledi ve biraz daha ileriye çekti beni.

"Ve işte geldi!" Annesi ve babası gülümseyerek bana döndüklerinde olabildiğince sırıtmaya çalışmıştım. Şu an mutlu görünmek için verdiğim çabayı eminim kimse hayatı boyunca vermemişti.

"Aurora! Çok güzel olmuşsun tatlım."

"Teşekkür ederim." Resmi bir şekilde öpüşmüş ve sıkıcı sohbete başlamıştık.

"Annenler yok mu?"

"Hayır, hala yurt dışındalar."

"O kadına hayranım doğrusu. Sürekli geziyor." Kahkaha atıp bunu tüm salona duyurduğunda yüzümün buruşmasını görmemesi için kafamı çevirmek zorunda kalmıştım. Bu Arthur'un sıkıldığımı anlaması içindi. Ve hedefe ulaşılmıştı.

Ölü Papatyalar  I  JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin