Yirminci Bölüm

441 55 44
                                    

Hayatımda hiç bu kadar cesaretsiz hissetmiş miydim? Bilmiyordum Tanrım. Hiç bu kadar adım atmaktan korkmuş muydum? Bilmiyordum. Sebebi neydi? İçimdeki bu ürpertinin, bu korkaklığın ve bu endişenin...

Ondan korkuyor muydum? Asla. Ben kimseden korkmazdım. Peki neydi derdim? Seninle ve kendimle derdim neydi Jungkook? Dengelerimi bozan bu yabancıyla derdim neydi Tanrım?

Yalnızca bir ay? Belki daha az ya da daha fazla? Bu kadarcık tanıdığım biri için bu hissettiklerim fazla değil miydi? Beni bu kadar güçsüzleştirmesi, maskelerimi parçalayıp atması ve içimdeki o ürkek kızı çıkarması... Bu nasıl mümkün olabilirdi Tanrım?

Derin bir nefes Aurora... Her zamanki gibi derin bir nefes...

Arkanda bırak her şeyi ve içine göm. Gerçekten söylemek istediğin her şeyi...

Şimdi buradaydım, o evin önünde. Onun içeride olduğu o evin önünde. Basamağa çıkarak fotoğraflara bakmaya devam ettim. Piknikteki, evdeki, bahçedeki... Çoğu da habersiz çekimdi. İkimizin bu bahçede çektirdiği bir fotoğrafı eğilip elime aldım. Mutlu görünüyorduk.

O anda ne hissettiğimi hatırlıyordum. Sadece Jungkook'u düşünüyordum, onun yanında kendimi iyi hissediyordum ve istediği gibi en içten gülüşümle poz vermiştim. O da halinden memnundu. Yan yana olmak ikimize de iyi geliyordu. Dolu gözlerimle fotoğrafı incelerken yanıma birinin geldiğini hissetmiştim.

O'ydu. Korkaklığımın ve endişemin sebebi... O gelmişti.

"Bunları... atıyor musun?" Korkak ancak cesur olmaya çalışan bir sesle.

"Evet." Dönüp ona baktım. Uzun bir aradan sonra ilk defa bana bakıp gülmüyordu. Ve böyle somurtmak ona hiç yakışmıyordu.

"Jungkook... ben..."

"Açıklama yapmana gerek yok Aurora. Hiçbir şey söylemene gerek yok. Sadece git!" yavaşça gözlerimi kapattım. Beklediğim gibiydi ya daha kötüsü?

"Gerçekten bunu mu istiyorsun?" fotoğraftan hala gözlerimi çekmedim. Gözlerine bakmak istemiyordum.

"Evet." Hızlıca çekip elimden aldı.

"Peki." Dedim boş ellerimi indirerek. Gözlerime dolmaya başlayan yaşlarım beni tedirgin ediyordu. Onun için oturup ağlamayacaktım değil mi? Acizleşme Aurora... Gerçekten bir erkek için, onun için hem de karşısında ağlayacak mısın?

Gideceğimi söylemiştim ona ama ayaklarım bunu istemiyordu. Bir süre hareket etmedim. Jungkook'un yerdeki fotoğrafları tek tek toplayışını izledim.

"Bana neden söylemedin?" yaptığı işi bıraktı ve öylece ileriye baktı. Vereceğim cevabı düşünürken aniden bana dönüp bağırmıştı. "Sevgilin olduğunu bana neden söylemedin Aurora?"

"Arthur... Beni bırakıp gitmişti."

"Yani bu söylemene engeldi öyle mi?" bana diktiği gözlerine bakmamaya çalıştım. Ne için kızıyordu? Ona söylesem ne fark edecekti ki?

"Sevgilin olmasına rağmen benimle öyle şeyler yaşamana inanamıyorum. Daha ileriye gitseydik... Onu aldatacak mıydın?" ses tonuna dikkat etmeliydin Jungkook. Karşında benim olduğumu unutuyordun. Şimdiye kadar kimse bana böyle bağırmamış, azarlamamıştı. Beni böyle küçük düşürmemişti kimse.

"Jungkook..." gözlerinin açık renkleriyle gözlerim buluştuğunda kızgınlığının dağılışını görmüştüm. Elindeki fotoğraflara baktı hemen. Onunla aynı boya gelebilmek için çömeldim. Bana bakmamak için büyük çaba gösterdi ama yine gözlerimizin buluşmasına engel olamadı.

Ölü Papatyalar  I  JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin