Kahvemin sonunu da içtikten sonra paketimdeki son sigaramı da yaktım. Nefes almakta zorlanmıştım.
"Kesinlikle gitmeliyiz. Orada tüm gözler seni arayacak." Sesi canlıydı Mia'nın. Hayatı sorunsuz, mutlu bir şekilde ilerliyor olmalıydı.
"Bana ne? Sonuçta ben bir Arthur değilim. Arthur da burada değil. Benlik hiçbir durum yok ortada." Elindeki bardağa daha çok sarıldı ve arkasına yaslandı.
"Arthur'un sevgilisi sensin ama. Orada olman lazım... Çok durmazsın, bakınır çıkarız. Hem bizim basketbol takımımız ve Arthur'un arkadaşları da orada olacak. Karşıdaki arkadaşları..." İmalı bir şekilde güldü ve göz kırptı. Anlaşılan orası yakışıklı geçidi olacaktı bu gece. Yakışıklılardan etkilenmediğimi belli ederek konuşmuştum.
"Peki, gidelim bakalım. Ama şimdiden söylüyorum çok kalmam."
"Harika." Ellerini çırptı Mia.
"Kokteyl 9'da başlayacak unutma."
"Merak etme. Orada görüşürüz." Dedim ve çıktım oturduğumuz mekandan.
Neredeyse yaklaşık bir saattir akşam için kafamı ütülüyordu. Hala oraya gitmemin gereksiz olduğunu düşünüyordum ama yeni insanlarla tanışmaktan zarar gelmezdi herhalde. Yoldayken kuaförümü arayıp evime çağırdım. Madem tüm çevre orada olacaktı ben de her şeyimle orada olacaktım.
Gelir gelmez yukarı, kıyafet odalarıma çıkmış, aralarında kaybolmuştum. Hem ağır, hem şık, hem de iddialı bir şey giyinmeliydim. Bana çok yakışan bir şey... Siyah, dar, vücudumu saran, askıları ve göğüs kısmı örgü olan bir kıyafet seçmiştim. Hafif sırt ve göğüs dekoltesi vardı. Yeterli orandaydı.
İki saate yakın zamanım vardı. Kuaför saçlarımı maşa yapıp dağınık bir şekilde topladığında ojelerim ve makyajımla beraber hazırdım. Gecenin harika kızı aynanın karşısındaydı işte. Her şeyimle tamamdım. Bir şeyler içtikten sonra ise evden çıkmıştım. Dokuza çeyrek vardı ve yarım saate varabilirdim ancak oraya. Yüksek müzik ve nemli havayla arabamı törenin olacağı mekana doğru sürmeye başladım.
*
"Hoş geldiniz hanımefendi!" Dedi kapımı açan görevli. Başımla selam verdim sadece. Anahtarımı ona verip girişe doğru yürümeye başladığımda beklediğimden daha fazla kameranın olması beni şaşırtmıştı.
Kırmızı halıyı geçtim ve girebildim salona. Salonda ise ölmek üzere olan yaşlılardan başka bir şey göremiyordum. En arkalardan bana el sallayan Mia ilişmişti gözüme. Gülümseyerek ve dikkatli bir şekilde yürüyerek yanlarına doğru ilerledim. Tüm gözler bendeydi ve bu en sevdiğim şeydi.
"Tatlım!" Mia sıkıca sarılmıştı bana. İşte rol yapmamız gereken dakikalar başlamıştı. Kameralar ve diğer insanların dikkati bizdeydi. Sempatik, hoşgörülü, çok iyi anlaşan, sıkı dostlar görüntüsü vermeliydik. Kurallar böyleydi.
Ve sırayla masanın etrafında kaç kişi varsa sarıldım. O kişilere Josef de dahildi, sohbetim bile olmayan yakışıklı çocuklarda... Sonrası ise gülen gözlerle etrafı inceleme... Aman Tanrım! Ne kadar da mutluyuz değil mi? Ne kadar da iyi dostlarız?
"Aurora!" Arkamdan gelen ince sesle arkama döndüğümde annemin sosyetik arkadaşlarından biriydi bana seslenen. Böyle rol yapmak zorunda kaldığım için stresliydim. Gerçekte sevmiyordum ama seviyormuş gibi yapmalıydım. Ne kadar da iğrenç!
Kadının işlerini ve oğlunun planlarını dinledikten sonra gitmesini izledim. Sadece bunları anlatmak için bile selam vermiş olabilirdi bana. İnsanlar tarafından dikkat çekilmeyi seviyordum ama tanınmak bazen de kötü olabiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Papatyalar I JJK
FanfictionSarhoş olduğu bir gecede erkek arkadaşıyla birlikte birine çarpan Aurora, sakat bıraktığı bu gence yardım etmeye çalışır. Birçok açıdan hayat şartları farklı olan bu ikili aralarındaki çekime karşı koyamazlar. Aurora sakat bıraktığı gence aşık olurk...