"Aylar sonra gelen bir bölüm olması sebebiyle hatırlamanız adına bir önceki bölümü okumanızı öneririm. İyi okumalar!"
Günün tüm yorgunluğu omuzlarımda benimle birlikte yürüyordu sanki. Hem kariyer hem çocuk yapan otuz yaş üstü kadınlar gibi hissediyordum kendimi. Bir elimde bebek bir elimde dolu çantayla toprak bahçeyi geçtiğimde dış kapı açıktı. Alışkanlık haline getirdiğim ayakkabı çıkarma ritüelinden sonra içeri geçtim.
"Hoş geldiniz!" Dedi Jungkook elindeki kumandayı koltuğa bırakıp bana doğru gelerek. Yapmacık bir şekilde gülümseyerek bebeği ona uzattım.
"Çok yorgun görünüyorsun. Bu yaramaz seni çok mu yordu?" Ne soru ama? Cevabının bilindiği soruları duymaktan nefret ediyordum. Bebeğin karnını sıvazlayıp gülümseyerek bana baktı. Karşılık vermeye çalıştım ama ona bile takatim yoktu. Koltuğa oturdum ve şişmiş ayaklarıma baktım.
"O bir çocuk değil, kabus!"
"Ah... hadi ama... Şunun tatlılığına bak."
"Ne demezsin. Ağlarken şahit oldun mu? Pek tatlı değil o zamanlar." Yüzüne saçma bir ifade büründürdü ve bebeğe sarıldı.
"Jasmin, sen Aurora'yı çok mu üzdün?"
"Demek adı Jasmin. Bebek demekten kusasım gelmişti artık. Doğru... sabah tanışmıştık."
O sıra da büyük kız kardeşleri girmişti odaya. Elleri ıslaktı. Sanırım bulaşıkları yıkıyordu. O da başıyla selamladı ve karşıya oturdu.
"Aurora, biliyor musun? Bu güzellik ileri zekalı çocukların gittiği özel bir okula gidiyor. Yani şu an karşımızda geleceğin profesörü ya da bir bilim insanı oturuyor olabilir."
"Öyle mi?" dedim sanki konu çok ilgimi çekiyormuş gibi. Kız da utanarak gözlerini yere eğdi.
"Abin gibi olmamana çok sevindim. O geri, sen ileri... Harika!" Söylediklerime bozulsa da cevap vermedi.
"Burası çok sıcak. Hadi gelin dışarı çıkalım." Bebeği kucağında sıkıca tutup dışarı çıktı Jungkook. Ben de tam ayağa kalkmıştım ki diğer kızın bana doğru adımlayıp konuşmasıyla olduğum yerde durdum.
"Biliyor musun? Seni ilk gördüğümde çok şaşırmıştım. Onların ekibinde bir kız vardı. Hem de uzun bir aradan sonra..." Bir dakika! Ne?
"Ekip derken?"
"Abim, Jungkook abi, Eiji abi işte. Gerçi Eiji ağabeyi biraz dışlıyorlar ama..." gülümsedi. Onun gülüşünü izlerken donuk bir ifadeyle ona bakıyor ve aklımdaki soruları sıralıyordum.
"Bir de uzun bir aradan sonra dedin. Önceden takıldıkları kızlar mı vardı?"
"Tabii. Hatta..."
"Kızlar! Ne yapıyorsunuz burada? Gelsenize." Jungkook birden içeri daldığında kız yakalanmış gibi bir tepki vererek dudaklarını ıslattı. Sadece ona doğru gülümseyip bahçeye doğru yöneldi.
"Hadi gel." Eliyle beni çağırdı.
"Kız arkadaşların varmış. Hani sen kızlarla takılmazdın?"
"Öncedendi o."
"Ekibe aldığınıza göre baya samimiydiniz."
"Ne ekibi?"
"Siz işte. Niye hala yoklar?" kafasını öne eğdi ve tekrar sırıtarak kaldırdı. Gözlerimi hızlıca boşluğa kaçırdım.
"Kıskandın mı sen?"
"Saçmalama. Ne kıskanması? Merak ettim sadece. Normalde de kıskanmam ben. Öyle bir huyum yok."
"Ha senin kıskançlık anormal durumlarda devreye giriyor yani." Çapkın çapkın güldüğünde daha derin bakmıştı bana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Papatyalar I JJK
FanfictionSarhoş olduğu bir gecede erkek arkadaşıyla birlikte birine çarpan Aurora, sakat bıraktığı bu gence yardım etmeye çalışır. Birçok açıdan hayat şartları farklı olan bu ikili aralarındaki çekime karşı koyamazlar. Aurora sakat bıraktığı gence aşık olurk...