Adımı seslenmelerinin üzerine gözlerimi araladım. Hayır, bayılmamıştım. Sadece bayılır gibi olmuştum. Gözlerim kararmıştı ve bacaklarım tutmamıştı.
"Tamam, sakın kusayım deme. Lütfen, sakın. İçeri girene kadar dayan." Taehyung beni tek hamleyle kucağına almış ve büyük adımlarla içeri taşımıştı. Kanepeye yatırdığında felaket derece de midem bulanıyordu. Ama midemde dışarı çıkaracak herhangi bir şey yoktu.
"Böyle olmaz. Hastaneye götürelim." Jungkook kocaman açılmış gözleriyle yanıma yaklaştığında başımı ona doğru çevirmiştim.
"Bir dur kardeşim. Bence önemli bir şey yok. Annemi çağıralım o anlar." Doktor muydu be bunun annesi. Ne anlayacaktı sanki?
Jungkook'un endişe ile dolu gözlerine uzun uzun bakıp telaşını biraz olsun azaltmak için "ben iyiyim" diyebilmiştim sadece. Açlıktan ve yorgunluktan olmalıydı. Bir şeyler yiyip dinlenirsem kendime çok kısa bir sürede gelebilirdim.
Taehyung'un annesi gelene kadar ikisi de başımda boş boş dikilmişti. Gerçekten doktora gitmemiz mantıklı değil miydi? Elimi Jungkook'a uzattığımda hızlıca elimi kavramış ve başını bana doğru eğmişti.
"Ben iyiyim. Sadece dünden beri bir şey yemedim ve çok yoruldum. Bir taksi çağırsak eve gitsem?" Son cümlemi soru anlamında sormuştum ona. "Hem o kadıncağız nereden anlayacak neyim olduğunu? Bu durum çok saçma." Yanlış bir şey söylemeye çalışmadan kendi kendime söylenmiştim. Jungkook bana cevap vermeye hazırlanıyordu ki oda birden kalabalıklaştı. Ve sonunda muayene zamanı!
"Ne oldu benim kızıma?" diyerek odaya girdi o anaç insan.
"Midesi bulanıyor, başı dönüyor, halsiz ve her tarafı ağrıyor." Jungkook'da sanki benimle yaşıyormuş gibi tüm bunları anlattı. Elini anlıma koydu kadın.
"Fazla ateşin yok. Üşütmüşsün sanırım."
"Hemşire misiniz?" Sormazsam çatlardım.
"Ah hayır! Öncede yani çok önceden mahalledeki hasta çocukları bana getirirlerdi. Ateşlerini düşürür, bulantılarını geçirirdim. Çorbalarımın, çaylarımın şifalı olduğunu söylerler." Önüne düşen bir tutam saçını kulağının arkasına sıkıştırırken gülümseyerek anlattı.
"Anladım." Bitkin halime rağmen ben de gülümsemeye çalışmıştım.
"Sana da onlardan birini yaparım hemen kendine gelirsin."
"Bence hamile olabilir." Taehyung yine dayanamamış saçma sapan konuşmaya başlamıştı. Annesi ilk başta ne döndüğünü anlamasa da sinirli bir şekilde ona dönmesinden azarlayacağını anlamıştım.
"Sen yine ne saçmalıyorsun oğlum! Kapalı tut çeneni!"
"Ben kapalı tutmasına tutayım da farkındaysanız Aurora hiç itiraz etmiyor. Ne dersin Aurora, anne mi olacaksın yoksa?" Yavaşça dolan gözlerimle ona baktım. Bu hassaslığımda neyin nesiydi?
"Saçmalamayı bırak! Daha fazla midemi bulandırıyorsun Taehyung!"
"Taehyung boş boş konuşma da çık dışarı!" Annesinin azarından sonra salına salına dışarı çıktı Taehyung. Ben ise Jungkook'daydım. Kafası önde hiçbir şey söylemeden öylece duruyordu.
"Kızım?" elimi sıkıca tuttu ve cevap beklercesine bana baktı kadın.
"Hayır! Yok öyle bir şey... Kusura bakmayın ama oğlunuz çok patavatsız!" Kadının yüzüne bunu küfür gibi söylediğimde bakışlarımı başka tarafa çevirmiştim.
"Ben en iyisi gidip çorbayı ocağa koyayım." Kadın dizlerine tutunarak odadan çıktığında bizden kimse konuşmuyordu. Yüzsüz herif hiçbir şey olmamış gibi pis sırıtmasıyla içeri girdiğinde yavaş adımlarıyla dibime kadar sokuldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Papatyalar I JJK
FanfictionSarhoş olduğu bir gecede erkek arkadaşıyla birlikte birine çarpan Aurora, sakat bıraktığı bu gence yardım etmeye çalışır. Birçok açıdan hayat şartları farklı olan bu ikili aralarındaki çekime karşı koyamazlar. Aurora sakat bıraktığı gence aşık olurk...