Uyuduğum gibi gözümü açtım yeni güne. Yüzüm hala cama dönüktü. Dizlerimi karnıma çekmiş, büzülmüş bir haldeydim. Gerneşerek sırt üstü yattım yatağa ve ona baktım. Ağzı açıktı, derin bir uykudaydı ve horluyordu. Kıkırdayarak onu izledim bir süre. Ne kadar şirin görünüyordu böyle.
Yatağın bir ucunda o, bir ucunda ben... Aramıza iki kişi rahat bir şekilde sığabilirdi. Ona karşı duyduğum bu güvenin nedeni neydi?
Pikeyi bacaklarımdan atarak doğruldum. Dün gece çok şey öğrenmiştim, anlamıştım. Artık Jungkook hayatımda sandığımdan daha fazla yer kaplıyordu. Aslında Taehyung iyi biriydi. Ve bundan sonra yalnız değildim. Jungkook vardı! Bana "yanındayım" derken dudaklarıyla değil, kalbiyle konuşmuştu. Ne kadar da inandırmıştı beni. Biliyordum yanımdaydı ve beni hiç bırakmayacaktı. Bundan rahatsız değildim, ilk defa.
Onu uyandırmadan sessizce odadan çıktım. Güzel bir gündü ve hayata bugün baştan başlamıştım. Gözyaşı, üzüntü ve pişmanlığı dün gecede bırakmıştım.
Gidip dış kapıyı açtım. Evin oksijen kaynağı neredeyse orasıydı. Dünkü yağmurlu havadan eser yoktu. Güneş tüm yakıcılığıyla tepedeydi. Gökyüzü en açığından maviydi ve hava çok güzeldi. Kuşların sesiyle birlikte çekebildiğim kadar nefes çektim içime. Bugün kendimi fazlasıyla canlı ve mutlu hissediyordum.
Banyoya gidip elimi yüzümü yıkadıktan sonra kahvaltı hazırlamaya koyulmuştum. Çok fazla seçenek yoktu zaten. Sebzeler dilimledim, yumurta haşladım ve hepsini ön bahçedeki masaya taşıdım. Hava bu kadar güzelken dört duvar arasına sıkışmanın bir anlamı yoktu.
Ve sıra horlayan yakışıklımızı uyandırmaya gelmişti. Odaya girişim, çıkışım kadar hassas değildi. Sarsmadan yatağın ucuna oturdum.
"Jungkook.." uyandırmak için kısık sesle seslenmeye başlamıştım. Korkunç bir alarm gibi davranmak istemiyordum. Ama o, benim yumuşak sesimden hiç etkilenmiyor, mükemmel uykusuna devam ediyordu. Sanırım biraz daha sert olunmalıydı.
Omuzlarından sarsarak daha yüksek bir sesle seslendim. Horlaması kesilmiş, hafif gözlerini aralamıştı. Uyku mahmurluğuyla beraber garip sesler çıkarıp sayıklamıştı bana bakmadan. Gülüşlerim onu uyku dünyasından çekip kopardı sonunda. Sol eliyle, sol gözünü ovarak gülümsedi. Gözlerini yine de tam olarak açamıyordu.
"Günaydın." İçimdeki mutluluğu yüzüme de yansıtmıştım.
"Günaydın." Olduğu yerde biraz daha gerneşti. Saçlarını karıştırıp, geriye doğru attı. "Rahat uyuyabildin mi?"
"Fazlasıyla." Uzanarak bana bakmaya devam ediyordu.
"Yerini biraz işgal ettim ama..." yatağın boş kısmına baktı. Ne kadar yer bıraktığını merak ediyordu sanırım.
"Hiçte bile." Ayağa kalkmıştım. Evet, dün Jungkook kalbimde bir yer işgal etmeyi başardın demeyi çok isterdim. Ama diyemedim. Bakışlarını benden çekti ve tekrar gözlerini kapattı. "Ya kalk hadi! Bak kahvaltı hazır!"
"Çok uykum var."
"Elini yüzünü yıka açılırsın, hadi!" kolunu kaldırmıştım.
"Uyumak istiyorum." Kolunu ellerimden çekti ve tekrar yastığa gömüldü.
"Sana ne oluyor ya? Dün gece senin horlamandan uyuyamayan benim. Sen gayet mışıl mışıl uyuyordun!"
"Ne? Ne? Ne?" gözlerini birden kocaman açtı ve yatakta doğruldu.
"Ben? Horluyorum? Tıhhh..hiçte bile."
"Evet!"
"Bir hatanız var hanımefendi. Ben asla horlamam!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Papatyalar I JJK
FanfictionSarhoş olduğu bir gecede erkek arkadaşıyla birlikte birine çarpan Aurora, sakat bıraktığı bu gence yardım etmeye çalışır. Birçok açıdan hayat şartları farklı olan bu ikili aralarındaki çekime karşı koyamazlar. Aurora sakat bıraktığı gence aşık olurk...