Otuz Üçüncü Bölüm

469 43 38
                                    


"Aurora! Aurora! Bunu dün ki çocuk bırakmış olabilir mi?" Tepemde dikilen ve oldukça yüksek sesle konuşan annemin coşkusuna kayıtsız kalamadan gözlerimi araladım.

"Neyden bahsediyorsun anne?"

"Bunlardan." Bedenimi ona doğru çevirip görüş alanımı netleştirmeye çalıştığımda kucağındaki papatyaları görmüştüm. Aniden doğrulup eline uzandığımda kollarıma bıraktı.

"Nerede buldun?" Telaşlanmıştım. Annemin kimden bahsettiğini de anlamamıştım.

"Kapının önünde. Dün ki çocuk gerçekten çok hoştu. Onu birkaç defa gördüğümü hatırlıyorum. Neydi ismi? Ah, evet Josef... Ne kadar yakışıklıydı Aurora!" Annem yaşıt bir arkadaşım gibi koluma girip bu sözleri söylediğinde benim gözlerim hala papatyalardaydı.

"Biz sadece arkadaşız anne."

"Çiçeklerden belli oluyor hanımefendi. Annesi kim onun?"

"Tanımıyorum." Soyadlarını, neye sahip olduklarını öğrenmek istiyordu ama onunla uğraşamayacaktım.

"Ben de diyorum ki evin neden her yerinde bu ucuz çiçeklerden var? Demek her seferinde o bırakıyordu." İlk başta tatlı bir şekilde gülümseyip kollarını kavuşturduğunda göz göze gelmemizle anlamış ve eski moduna dönüşmüştü.

"Bunu o sakat çocuk bıraktı değil mi?"

"Onun adı Jungkook."

"Her neyse!" Yüksek sesle bağırdığında arkadan toplayıp önünde birkaç tutam bıraktığı saçlarını düzeltti. "Anneciğin dün ne kadar uğraştı biliyor musun? Tüm camianın ağzındasın, herkes çoktan öğrenmiş. Herkes bana Aurora'nın kenar mahalleden bir erkek arkadaşı mı var diye sordu. Ben senin için uğraştım, yanlışları düzelttim ama sen ne yapıyorsun?"

"Neyi düzelttin?" Fazla sessiz kalmamış mıydım? Kesinlikle. Papatyalarımı yatağa bırakıp onun karşısına dikildiğimde alçılı ayağımı da yere bırakmıştım.

"Öyle bir şey olmadığını, ona yardım etmek amacıyla tedavisini üstlendiğini, o mahalleye de yardım kuruluşu adı altında bağışta bulunduğunu söyledim."

"Ne? Anne sen iyi misin? Bunu nasıl söylersin? Ondan hoşlandığımı söylerken bunları nasıl konuşursun?"

"Ne aşkı Aurora? Delirtme artık beni! Yeterince anlayışlı davranmaya çalışıyorum ama bu söylediğin şey imkansız. Şimdi gidip o çiçeklerin hepsini de çöpe atıyorum. O çocukla ilgili hiçbir şey ne bu evde ne de senin hayatında kalmayacak. Bir daha görüşmeyeceksin!"

"Sakın!" Dedim tek kelimeyle. "Öyle bir şey yaparsan, yapacaklarımdan kork anne. Senin bile tahmin edemeyeceğin şeyler yaparım."

"Beni tehdit mi ediyorsun?" Kötü bir oyunculukla elini ağzına götürdüğünde mimik oynatmadan gözlerine bakıyordum.

"Yapabileceğimi biliyorsun." Sesi bir şekilde nefes verip başını olumlu anlamda salladı.

"Elbette ortak yolu bulacağız Aurora. Şimdi sağlığınla ilgilenelim. Hastaneye gidip önce şu sargıdan kurtulalım. Sonra kuaföre gidelim ve ihtiyaçlarını giderelim. Bu aralar lila rengi daha moda... Ondan yaptıralım. Hadi hazırlan." Söz hakkı tanımadan arkasını dönüp çıktığında olduğum gibi yatağıma çökmüştüm. Bu işin içinden nasıl çıkacaktım Tanrım? Bu hayatın, benim hayatım olduğunu ne zaman anlayacaklardı?

Geri ayağa kalkıp pijamalarımı düzelttiğimde ilk yapmam gereken şeyin, papatyalarımı kurtarmak olduğunun farkındaydım. Bu yüzden hızla odamdan çıkmış ve aşağı kata inmiştim. Ayağım iyi durumdaydı. Sadece alçı ile yürümek zor oluyordu. Aşağıda daha önce çok kez azarladığım çalışan kadınlardan biriyle karşılaştığımda yavaşça gülümsedim. Kadın anlamsızca suratıma bakarken eğilerek beni selamlamış ve iyi dileklerde bulunmuştu.

Ölü Papatyalar  I  JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin