KT ♣ Bölüm 9

2K 316 267
                                    

Selam benim canım KT severlerim..

Yeni bölümümüz hızla geldi 😊Keyifle okuyun..

Bu bölüm aramıza yeni katılarak kaçınılmaz olan okurlarım için ❤ iyi ki geldiniz...

Ve benim hep yanımda olan meraklı canlarıma ♣❤♣❤


Kötülük, sınırları belli olmayan bir tümör gibi belirsiz ve içten içe yok eden bir kavramdı. O tümör nasıl ki insan bedenini yiyip bitiriyordu kötülük de aynı öyleydi ruh için. Zararsız görülen bir hamle, tıpkı sınırları olmayan tümörün dışına çıkarak yayılan hücreler gibi, sinsi sinsi yayılıyordu ruhun içine. Her defasında daha çok yayılıyor, sonunda ruhtan geriye sadece amaçsız ve sonu olmayan bir gölge kalıyordu.

Alin, kötülüğü daima kanser olan bir ruh olarak tanımlardı. Bir kez bulaştığında kurtuluşu olmayan, her geçen gün daha kötüye giden amansız bir hastalıktı kötülük ve  erken tanının da önemi yoktu ne yazık ki. Hiçbir tedavisi yoktu bu karanlık hastalığın. Yayılırken verdiği heyecan, güç ve üstün olma duygusu öylesine büyük bir hazdır ki, kişi o hazzı yaşayabilmek için tekrar tekrar, üstelik her defasında daha büyük hamlelerle boğulur karanlığa.

Brian için kurtuluşun olmadığının farkındaydı Alin. Onun ruhundan geriye kalan bir parça olmadığı gibi en karanlık gölgesiyle üstelik büyük bir heyecanla, mağrur bir şekilde yaptıklarından haz almaya devam ediyordu. Bir üniversitede profesör olmak, rahat bir yaşam sürmek yetmemişti Biran'a. İçindeki kötülüğün peşinden bilerek ve isteyerek gitmiş, yapacaklarını, yapmak zorunda olduklarını bildiği halde kendisi seçmişti bu hayatı.

Peki, şimdi onu öldürmeyi düşündüğü için Alin'in ruhu da yakalanır mıydı o amansız hastalığa?

Haz alır mıydı Brian öldüğünde?

Ya da sonu olmayan bir yola girer miydi yapmayı planladığı hamleyle?

Bilemiyordu. Lakin ölmesini istiyor, o an geldiğinde delice acı çekmesini arzu ediyor ve o son nefesini verirken, günahına girdiği o kadar masum adına başında dikilerek gülmek istiyordu.

Keskin sınırları olmamıştı hayatı boyunca. Ne tercihleri ne de seçimleri yadırgamak, yargılamak gibi bir huyu vardı. En kötü özelliği sonunda bu adaya gelmesine sebep olan misilleme yapma aşkı olup; kendi halinde kimseye bir zararı dokunmamıştı şimdiye dek.

Lakin, kötülük sert sınırıydı Alin'in. Annesiyle babası ona kötülük karşısında susmamayı, görmezden gelmemeyi öğretmişlerdi. Yeri geldiğinde konuşamayanların dili, ağlayamayanların gözyaşı, korkanların cesareti ol demişlerdi. Eğer bir masum zarar görüyorsa asla arkanı dönme, hiçbir hayat telefonun kamerasına çekilerek bir yerlerden kınama yapacağın kadar ucuz değil, demişlerdi. Alin ihtiyacı olan kimseye dönmemişti arkasını. On sekiz yaşına geldiğinde annesinin başından geçenleri öğrendikten sonra daha sıkı sarılmıştı kötülüğün karşısında durmaya. Annesine kötülük yapılırken başta kendi öz annesiyle babası arkasına dönse de Sezer ailesi korumuştu onu ve geç de olsa şimdi İspanya'da, adına Leyla adını verdiği tatlı kızı ve şahane eşiyle yaşayan Murat Amca'sı dur demişti.

Ve en sonunda babası, benim tatlı büyücüm, diye sevdiği annesinin hayatına girerek yaşayamadığı tüm o güzel anları sunmuştu annesine. Alin, ağlayarak ve belki de daha önce böylesi bir kötülüğü duymadığından inanamayarak dinlemişti annesinin hikâyesini. Annesinin çaresiz olmasından nefret etmiş, ruhu karanlık herkesin ölmesini dilemişti.

KAÇINILMAZ TUTSAK (AŞK-I KİMYA) (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin