KT ♣ Bölüm 4

3K 341 244
                                    

Selam benim canım KT severlerim..

Kitabımızın ismi diğer seriye uygun olarak Kaçınılmaz Tutsak (Aşk-ı Kimya) olarak değişti.

Uzun bir ara verdik ama sonunda kavuştuk birbirimize...

(Not: Yeni okuyucular görüyorum aramızda ve hoş geldiler lakin Kaçınılmaz Seri'sini, özellikle KB ve Tuzak'ı okumayanların bu hikayeyi okumasını önermiyorum. Büyük boşluklar ve anlamadığınız yerler olacaktır sıkça. Ya onları okuyup başlayın ya da hiç okumayın ki zamanınızı boşa harcamış olmayın😊😊)

Keyifle okuyun..


Yaşam alanından farklı bir yerde bulunmak insanoğlunun yadırgadığı bir durum olsa da asıl zor olan ondan sonraki günlerdir. İlk gün aslında yaşanılan şok, içinde bulunulan durumu tam olarak algılayamama ve bir çeşit kendini kandırma süreçlerinden geçtiğinden beklenilenden daha az yorar insanı. Alin, gözünü bilmediği bir teknenin arkasında açtığında sakindi. Ormanda kaybolduğunda zor olsa da sükûnetini koruyabilmişti ve hatta onu bulan iki yamyam kılıklıyla yol alırken bile endişe yoktu içinde.

Kalbine düşen ilk endişe tohumu devasa tesisin kapılarını görmesiydi. O korkunç duvarlar, kulelere konuşlanmış silahlı adamlar ve şimdi düşündüğüne ona nefretle bakan çalışanlar ilk korkusunun sebebi olmakla birlikte içindeki iyimser yan, kurtulmasına bir telefon kadar zaman kaldığını söylemişti. Suratsız kâhya bile onu korkutmayı başaramamıştı lakin Brain, işte o tüm alarmlarının çalmasına neden olmuştu. Bunun yanlış anlaşılmasını istemiyordu Alin. Bahsedilen alarm âşık olacağı kişiyi gören birinde çalan alamlar gibi değildi. Onun alarmı boku yedin tarzında bir alarmdı. Brain'ın diğerleri gibi olmadığını anlamak için zekâya gerek yoktu. Bakışlarında değil nefret, herhangi bir duygu bile barındırmıyordu. Ruhu içinden çekilmiş, enfes ama boş bir kabuk gibiydi bakışları. Zamanında kendisinin de öğrendiği gibi kendisini profesyonel bir şekilde saklayabiliyordu Brain ve bu da karşısında kolay bir lokma olmadığının en önemli kanıtıydı. İşte tam olarak o an korkmuştu Alin.

Lakin en kötüsü bulunduğu yerde uyandığı günün sabahıydı. Gözünü açtığında yine pencereye dayanarak kollarını bağlamış bir Brain görmeyi beklemediğinden ilk anda kavrayamamıştı neler olduğunu ve nevresim destek kuvvetiyle kendisini tamamen örttükten sonra yatağına oturarak kavgaya hazır hale gelmişti.

"Orada durmak için zahmet etmeseydin, direkt yatağa gelseydin daha kolay olurdu senin için."

Brain sözleri karşısında hafiften gülümsese de yine o boş, soğuk mavi gözleriyle bakıyordu Alin'e.

"Yatağına girmeye hevesli birileri var mı Daisy gerçekten?"

Şu ismi her duyduğunda etrafına bakınıyordu genç kadın ve minik, tüyleri kafasının üstüne kırmızı kurdeleyle bağlanmış beyaz, cırtlak sesli bir köpek arıyordu.

"Sen varsın ya işte." dedi yine alttan almayarak. Adamın her yerinden fışkıran özgüven duygusunu silmek ve mümkünse onu paralamak istiyordu. Teke tekte fena sayılmazdı ve hatta kendi üstüne bahis oynayabilecek kadar da iyiydi ancak patronu öldürmenin onu buradan canlı çıkarmayacağı da aşikârdı. Bir yol bulacaktı yakında ve intikamı da feci olacaktı genç kadının. Hele adamın şu an attığı o kahkaha yok mu, gülmekten soğutmuştu Alin'i.

"Düşününce haklı olabileceğine kanaat getirdim." dedi Brain başıyla sahte bir onay vererek. "Ölmeden önce yapılacaklar listemde kesinlikle bir yılanla aynı yatakta olmak var, tabi sabah canlı olarak uyanan kişinin ben olması şartıyla."

KAÇINILMAZ TUTSAK (AŞK-I KİMYA) (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin