Arakne

2.6K 248 65
                                    

 "Tanrıça Athena insanların yaptığı bütün sanatların ve işlerin, özellikle kadınların yaptıkları ince nakışların işlemelerin koruyucusu idi. Hera'nın gelinliğini kendi elleri ile hazırlamıştı. Bu gibi işlerde oldukça başarılı olan Yunan kadınlar sanatlarını Athena'yı çalışırken seyrederek öğrendiklerini, onun öğütlerini dinlediklerini söyleyerek övünürlerdi. Fakat iyi kalpli yumuşak Athena'nın da zaman zaman öfkeye kapılıp kalp kırdığı, intikam aldığı olurdu.

Efsaneye göre Lidyalı güzel bir kız olan Arakne işlemekte, oya yapmakta o kadar başarılıymış ki arada sırada Nympha'lar bile, ormanlardan ve su başlarından ayrılarak onu izlemeye gelirlerdi. Bir gün periler ona bu güzel sanatı "Bu kadar hoş gergef işlemeyi sana Zeka Tanrıçası mı öğretti" diye sordular. Arakne ise "O kim benimle boy ölçüşebilir, ben bu işte herkesi hatta Athena'yı bile geride bırakırım " diye karşılık verdi.

Athena bütün bunları duymuştu. İhtiyar bir kadın şekline girerek Arakne'nin yanına geldi. "Kızım " dedi " İhtiyarlık insana yalnız keder ve üzüntü getirmez, tecrübe de getirir. Öğütlerimi yabana atma, evet sen sanatında çok başarılısın, bütün kadınları, kızları geçebilirsin fakat bir tanrıçanın gücü, sanatı her şeyin üstündedir. Kendini o kadar büyük görme.

"Ben gurura kapılmıyorum, kendimi büyük görmüyorum, gerçeği söylüyorum. İsterse Athena gelsin, ben onunla da yarışa girerim" dedi.

"İşte geldi" diyerek zeka tanrıçası ihtiyar kadın şeklinden çıktı ve kendi tanrısal görüntüsüne büründü. Bunun üzerine, "Sen ölmeyeceksin fakat benimle boy ölçüşme cesaretini gösterdiğin için hayatını ağ üstünde asılı olarak geçireceksin" diyerek Arakne'yi bir örümceğe çevirdi. Bu nedenle Arakne, Athena'yı ve Athena'nın çocuklarını asla kendi çocuklarının rahat bırakmayacağımı söyleyerek onu lanetlemiş. Bu yüzden Athena melezleri örümceklerden çok korkar. Ve örümceğin ağ örmesini Arakne'den aldığı anlatılır."


---------------------------VOTE VE YORUMU UNUTMAYIN...................

Burçak bir gölge gibiydi Karaca konağının içerisinde.

Kendini gerçekleştiren bir kehanet gibiydi Öncü'nün dedikleri. İlker diretmeyi bırakmıştı. Hala onu yanında istiyor olsa da sadece bir köşede durması yeterliydi.Karşılık alamadıkça hırçınlaşıyordu ; lakin oynamaktan da sıkılmıştı.

Dokunamadığı her ilişki kadar boştu Burçak. Lakin dışarıya avuçları arasında bırakamayacağı kadar da saplantı duyduğu ,terk edilmeyi hazmedemeyeceği kadar büyük bir oyuncaktı onun için.Öyle ki Karaca konağında tutsak gibi hapsolması bile İlker için bin orgazm gücünde bir haz yaşatıyordu erkeklik egosuna.

Burçak misafir odasına kapısını kilitleyerek yatsa ve odasında yemek yese bile. Sonuçta hala ona muhtaç,ona bağımlı ve her istediğinde basıp ezip geçebileceği haldeydi...

Burçak ise keyifle gülümsemekten alıkoyamıyordu kendini. Odada kendi kendine telefonda gezinirken kafasında örümcekler gibi ağlarını kuruyordu.

İnce ince işliyordu örümcek ağlarını,büyük bir sabır ve özenle. Bozulmayacak kadar özenle işlenmiş halde üstelik...

İlk olarak evdeki varlığı o denli ayak altı olmuştu ki Burçak buna neredeyse sevinçle dans edecekti. İlker gece hayatını saklama gereksinimi bile duymuyordu.

Gecelerini odaya erkekler ya da kızlar getirerek yaşıyordu.Sığınacak bir liman olarak elinde İlker harici,ve onun yarattığı sahte insan harici,kimse kalmamış olan Burçak olsa bu yıkım demekti. Aldatılmak,hor görülmek,gölgelere hapsedilmek...

YasaklardaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin