----Vote ve Yorum Bırakmayı Unutmayın <3---
Bazen insanın kendi ölümünü tahmin edebilmesi için kahin olmasına lüzum yoktu. Bazen insanın sonu en başından belliydi.
Dünyaya bir Karaca olarak göz açtıysanız ölümün bin adet yolu vardı. Hiç biri yarin koynunda,sıcak evinde huzurlu uyurcasına gitmeyi kapsamıyordu üstelik. Kimin de düşmanın tarafından ateşlenen bir kör kurşunla leşinin yere serilmesi ihtimali vardı. Kimisinde yediğin müebbet hapis cezasıyla duvarlara bakarak ölmeyi düşlemenin ,maviyi bir daha görememenin sonu vardı. Ama öyle ya da böyle bir Karaca olarak dünyaya geldiyseniz, özgür halde ölmemenin bin adet yolu vardı.
Karaca erkeklerinden Turan Karaca, kendi saltanatı için en büyük oğlunu feda edecek olan, kendi ellerinden ateşlenen bir silaha dahi lüzum kalmadan ilk doğanının kanla yere serilişini izlemişti. Pek çok şey olmuştu lakin evlat katili olmamıştı işte. Oysa bir Uluhanlı'nın namlusundan çıkan kurşunla geçecek saatler olmasa bir kaç saat içerisinde kendi elleriyle ilk doğanını katledecekti.
Ve pek çok kötülük görmüş gözleri sisli bir perde gibi ilelebet kapanırken de dahi düşündüğü tek şey soyadının devamlılığıydı Turan Karaca'nın. Pek çok kötü söz söylemiş dili ebediyen kapanırken, kötülüğü masal gibi dinleyen kulakları da bir daha hiç işitmemek üzere kapanmıştı.
Karaca erkekleri birer cesetten ibaretken Karaca kadınları mekandan apar topar sürüklenmişti patlayacak olan silahlara kulak misafiri olmamak adına.
Geriye kalan tek Karaca erkeği olan Öncü ise namluların hedefindeydi, canlı bir hedef olarak.
Yaşasın,soykırım gerçekleşiyor diye geçiriyordu Öncü.
Zaten Burçak'ı hiç kazanamadan kaybedişinden beridir kendisi de yaşadığı ya da yaşamadığı önemsiz bir sefil ruhtan başkası değildi. En azından ilelebet gözlerini yumduğunda oralarda bir yerlerde karamela rengi tutamları yeniden görmeyi umut ediyordu. Yeniden çiçekli bahçelerde gezecek olan ayak topuklarına vuran güneşi seyre dalabilirdi ve yeniden yaz mevsimi gibi hissettirecek bir gülüşüne dahi tanık olabilirdi.
Cennet,ölmeden önce bile Burçak'ın siluetine tutunmak demekti.
Heybeti de kalıbı da öfkesi de meşhurdu. Lakin sükunetle tebessüm ederek elini belindeki silahına dahi götürmeden ölümü bekliyordu Öncü. Ne asiliğinden eser kalmıştı ne yangın mavisi gözlerinde çakmaklanan kıvılcımlar vardı artık.
Bardaklar devriliyor, tabaklar çanaklar kırılıyordu.
Ve işte dede bile diyebilecek kadar tanımadığı Uluhanlı ile bakışları birbirini bulduğunda bir coşku gibiydi fısıltılar.
Karaca İmparatorluğu fiilen çökmüştü.
Karacalar tamamen bitmişti.
Öncü'nün de nefesinin kesilmesiyle birlikte bir soykırım gerçekleşecekti. Bu soyadı devamlandıracak bir erkek varis daha yoktu. Karaca Konağının başına geçecek başka bir erkek varis de kalmamıştı. İlelebet karalara gömülecekti Karaca.
Öncü silahın ucuna bakıp gülümsedi. Eski bir dostu yolda görüp selam verircesine bir tebessümdü bu. Nihayetinde kavuşulacak olana bir baş selamı gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasaklarda
Romance"Ben seni uzaklarda, ben seni tuzaklarda Ben seni yasaklarda sevdim, ben seni yasaklarda..." Tutulduğum aşkın adı yasak aşk. "Yasaksın..."diye yineledi. "Sen bana yasak elmasın."