Salındı bahçeye girdi
Çiçekler selama durdu
Mor menekşe boyun eğdi
Gül kızardı hicabından
Bahçenin kapısın'açtım
Sandım ki cennete düştüm
Ben o dosttan ayrı düştüm
Elin dilinden dilinden
Bahçenin kapısı güldür
Dalında öten bülbüldür
Sefil Emrah sana kuldur
Bağışla geç günahından...
!!!!! vote ve yorum bırakmayı unutmayın !!!
Öncü son zamanlarda kaderinin ellerine sarılır gibi sarılıyordu alkol şişelerine ve kaç şişe deviriyordu bilmiyordu. Sanki hayata tutunurcasına tutunuyordu şişelere ; devrildiğini bile bile.
Dudaklarına merhem olan alkolün yakıcı tadıyla günden uzak geceye tutsak adımları sabahın ilk ışıklarında eve adımlamasına neden oluyordu. Uyku almıyordu doğru düzgün. Kabuslarını süslüyordu Burçak. O bu evde kaldıkça etinden et koparıyorlardı.
Başka şekilde olabilirdi....
Burçak ev halkı uyurken evde hayalet gibi gezineduruyordu son bir kaç haftadır. Olmadık yerlerde geziniyor ,olmadık yerlerden çıkıyordu tatlı bir gülüşle. Öncü emindi onun bir meczup olarak ruhunu ve aklını yitirdiğinden. Evde süzülerek gezen bir gölgeydi. Sığıntı gibi odalara kapanan ve hala her şeye rağmen İlker'e gülümseyen halde oluşuyla.
Tehdit ediliyorsa tehdit edeni de yakardı.
Gitmek istiyorsa elinden tutar çıkarırdı.
O halde ne cehenneme buradaydı bu oğlan?
Şimdi sabahın ilk ışıklarında gonca güllerin üzerinde geceden kalma çiğ damlaları dururken omzuna vuran kış güneşi altında bahçede geziniyordu Burçak. Elinde bir kupa fincan vardı. Mavi bir kupa fincan.
Öncü'nün başka kimselerin dokunmadığı kupası.
Ondan küçük yudumlarla kendine kahve yudumlarken bahçenin ortasında geziniyordu çıplak ayaklarla. Küçücük ayakları varı,beyaz ve topukları al al. Çimlerin üzerinde yürüyordu ufak beyaz ayakları narin kızıl topuklarıyla birlikte süzüle süzüle. Oğlan üzerindeki ince hırka ile bulutlu-güneşli günün ortasında çiçek dolu bahçede gezinirken Öncü elindeki şişeyi sertçe tezgaha bıraktı.
Çok başka olabilirdi.
Her şey bambaşka olabilirdi.
O sikik kafeye gitmesi gereken Öncü idi. Orada bu yaralı ve bir çare kimsesiz çalıkuşunu bulacak olan da o olmalıydı. Öncü'nun yangın mavileri görmeliydi ilk karamelin en çikolata tonundaki saçların omuzlara dökülüşünü. Hiç bir kadının layık olamayacağı nazik güzelliğini sadece Öncü görmeliydi.
Ve kolundan tutup onu sinesine sarması gereken Öncü olmalıydı şayet boktan bir hayatın içerisinde olmasaydı.
Ne fark edecekti ? Ha İlker Karaca. Ha Öncü Karaca.
İkisinin de içinde bulunduğu lağım çukurunun içinde bu güzel sümbül çiçeği muhtemelen bataklıkta kuruyup gidecekti. Ne sağlıkla ışıldayan dalgalı omuz hizasında saçları özgürce uçuşacaktı araba yolculuklarında ne de pembe dudakları zevkle kıvrılacaktı yaşadıkları bu hayatta.
Tek fark şu olurdu İlker'in oyuncağı olarak çürümeye ve hapsolmaya değil,Öncü'nün kalbinde yegane taht sahibi olarak mutlak hakim olurdu belki...
Şayet ilk gören Öncü olsaydı ve ilk vurulan.
O bahçedeki çiçeklerin arasında sakince çimlerde yürürken Öncü istemsizce mırıldandı yanan yangın mavileriyle onun zarif adımları altında.
Keşke ezip geçtiği çimen ve toprak yerine Öncü'nün bedeni olsaydı da teni tenine değebilseydi.
Ayakları da üşümezdi böylece.
Üşüyor olmalıydı çünkü.
"Salındı bahçeye girdi
Çiçekler selama durdu
Mor menekşe boyun eğdi
Gül kızardı hicabından..." diye mırılandı Öncü çatallanan sesiyle.
"Bahçenin kapısı güldürDalında öten bülbüldür
Sefil Öncü sana kuldur...." diye yutkundu Öncü oğlanın güneşe bakarken kırışan burnuyla.
"Bağışla geç günahından..."diye yutkundu Öncü.
Yasaklı olandan gözlerini çekmeye çabalarken.
Lakin yasaklı olan eski bir dostu selamlar gibi onu görür görmez paytak adımlarla içeri adımlıyordu yüzünde bir gülüşle.
"Karacaların en Akça'sı."diye gülümsedi Burçak hoş bir gülüşle. "Günaydın!"
"Git."dedi Öncü fısıltıyla. "Sana bakmaya kıyamıyorum,git."
"Ben hep burada olacağım Öncü."diye gülümsedi Burçak hoş bir gülüşle.
"Bundan daha fazlasısın."diye yanıtladı Öncü hırsla. "Hayatına ..Dön."
"Niçin umursuyorsun ?"
"Annemi kurtarmak için çok küçüktüm."diye fısıldadı gül dolu bahçede gezinen kadını anımsayan Öncü yutkunup.
Şimdi gül dolu bahçede gezen güzel oğlanın üşümekten moraran bacaklarına bakınıp iç çekti. "Seni kurtarabilmek için fazla geç kalmış hissediyorum. İlker Karaca'nın zehrine bulanmışsın."
"Karaca zehri."diye Burçak gülümsedi. "Bir panzehir. Bir zehre ne kadar maruz kalırsan o kadar panzehir geliştirirsin Öncü.."
"Sen delisin."
"Beni delirttiniz."diye fısıldadı Burçak gülümseyip. "Ama sen hariç."
"Kaybedeceksin kenar süsü."diye yanıtladı şişesinden bir yudum daha alarak unutmaya çabalayan Öncü.
"Kaybetmeye alışkınım."dedi Burçak ona el sallayıp odasına çıkarken. "Galibiyeti ise ilk defa tadacağım.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasaklarda
Romance"Ben seni uzaklarda, ben seni tuzaklarda Ben seni yasaklarda sevdim, ben seni yasaklarda..." Tutulduğum aşkın adı yasak aşk. "Yasaksın..."diye yineledi. "Sen bana yasak elmasın."