"Her Gülün Dikeni Vardır..."

1.8K 160 116
                                    

"Her gülün dikeni vardır.

Her gecenin sabahı olduğu gibi..."


Bu davetin anlamsızlığı ile birlikte Öncü Karaca en delici bakışını atmıştı masanın başında oturan adama.Uluhanlılar ve Karacalar,katranı kaytanıp şeker beklemek gibiydi. Netice itibariyle soyuna çekiyordu.

Burçak ise güler yüzle,Öncü'nün varlığından habersiz dedesini daha da sahiplenen bir biçimde gülümsüyordu. Zarifçe kadehi kavramıştı parmaklarındaki yüzüklerle,ince el bilekleri mum ışıklı şık sofrada aydınlanıyordu altın tonlarda. Krem rengi masa örtüsünün üzerindeki çiçeklerden daha baskın çiçek kokuları ile birlikte yüzünde asılı zarif gülümsemesi ile nefes kesiyordu. Öncü'nün annesine ait pembe bir gömlek giymişti,beyaz ipek kumaştan bir salaş İspanyol paça pantolon ile. Oldukça zarif bir biçimde karamela rengi tutamlarını geride tutturmuştu tel toka yardımıyla. Meraklı iri gözleriyle tebessüm ediyordu suratsız Uluhanlı'ya.

"Öncü."diye açıklamıştı kendisini yaşlı ve gıcıklayıcı sesli adam şarabından bir yudum alırken başlangıç yemeğinde üzerinde dumanı tüten tavuk parçalı kremalı çorbasına göz gezdirip uzunca. "Sana bir aile olduğumuzu söylesem dahi bir şeylerin değişemeyeceğini."

"Annemi bir koyun gibi satan dedem olduğun için mi ?"diye yineledi ve keyifle bi yudum aldı şaraptan ölümcül mavileri alevlenen Öncü. 

"O benim her şeyimdi."diye dalgınca yutkundu adam. 

"Erkek olmadığı için mi ?"diye gülümsedi Öncü alayla. "Sikik soyadınızı kara paralara,uyuşturucuya,yurdundan edilip burada fahişelik yaptırılan kadınlara ve ihalelerdeki fesatlara alet edemeyeceğin için mi ? Yoksa yükselmekte olan Turan Karaca'yı damadın yaparak, ittifak kurmak için mi?"

"Binlerce erkek evlata bedeldi,onu beyazlar içinde yollamak."diye açıkladı tüm samimiyetiyle kederi anlaşılan adam. "Binlerce erkek evladı gömmek gibiydi onu gelinlikle uğurlamak."

"Piyasanın en büyük kadın taciri ve uyuşturucu kaçakcısına karı olsun,bebeklerini doğursun diye yollanan bir bedel mi?"diye mırıldandı Öncü kadehi sertçe bırakırken. "Nazik davetin için teşekkürler ama yemeğe kalamayacağız..."

Uzun,dikdörtgen yemek masasında bir aile olarak yer bulamasalar da akbaba gibi çemberler çizer misalde dolanan korumaların dik bakışlarına karşılık silahının namlusunu işaret etti Öncü.

"Misafirliğin kısa makbuldür,benim Uluhanlılar ile konuşacak hiç bir şeyim yok."diye gürledi Öncü ve hırsla doğruldu.

"Öncü!"diye azarladı Burçak sinirle. "Dedene karşı saygılı olmalısın. O bu piyasanın en saygın,en kusursuz adamlarından biridir."

Burçak endişe dolu gözlerle ellerini,yaşlı adamın ellerinin üzerine koydu. "Siz ona aldırmayın,kafası çok karışık ve kızgın. Ben size minnetarım."diye fısıldadı Burçak hayranca bakışlarla. "Bize sunduğunuz imkanlar için sonsuz minnettarım siz ve hakkınızı asla ödeyemem. Karacaları bitirmek benim için sizinle yürünen yolda bir şerefti. Beni kurtardınız,siz gerçek bir kurtarıcı.."

"Ona yalvarma."diye gürledi Öncü celalenen alev mavileriyle.

Sevgilisini kendi koruyabilirdi,koruyacaktı da. Burçak'ın Uluhanlı'nın kapısına gitmesine gerek dahi yoktu. Ölü ya da sağ bir adam olması fark etmeksizin korurdu zaten Öncü ,Burçak'ı. Şimdi onu yücelten ve yakaran sözleri Öncü'nün öfkesine öfke katmaktan öteye gidemiyordu.

"Sen akıllı bir oğlansın."diye yineledi Uluhanlı dalgınca. "Torunumun gelecek hayatında, önemli bir akıl danışmanı olacaksın."

"Şüpheniz olmasın."diye mırıldandı ve nemlendiricili kirazlı dudaklarıyla tebessüm ederek bir yudum daha aldı şaraptan Burçak. "Sayenizde,efendim. Minnet ve şükran duyuyorum. Siz olmasanız,yitip bitmiştik."

YasaklardaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin