Küvet

2.3K 161 49
                                    

Parmaklarına dolanan kadifeden daha yumuşak ipek tutamlar,çiçek kokularının sıcak su baharıyla birlikte yükseldiği bir banyoda ellerinden kayıp gidiyordu.Parmakları arasından varla yok arasında süzülen karamela rengi tutamlar ıslak göğsünde yapışıp kaldığında derin bir nefesle yutkunup  yangın mavilerini yummuştu Öncü.

Senin olanın yokluğunun bir alev gibi ciğerini dağlayışı aklından çıkılır gibi değildi. Kolları arasında sıkıca tuttuğu zarif ince boyunlu oğlanın ıslak saçlarına bir öpücük bıraktı. Bacakları alabildiğine köpüklerle kaplanmış oğlanın neşeli kıkırtısı banyoda yankılanırken sıcak sudan yükselen köpüklerin kokusu gıdıklayıcıydı tıpkı oğlanın gülüşü gibi. Şimdi çok sevdiği çiçek bahçelerindeki kokuyu hem ciğerlerine hem de kendi bedenine hapsetmişken alev mavileri yeniden usulca kapanmıştı.

Ellerine silahtan çok daha yakışacağını söyleselerdi bir ince belin,Öncü Karaca buna ancak alaylı bir gülüş atardı.

Ya da en basitinden bu tatsız ve yersiz şakanın son bulması için birilerinin ağzına namluyu dayayıp,tetiğe basardı. Ebediyen şaka yapamaması için.

Öncü'ye göre görev ve sorumluluklar her ne kadar yeraltında kara ziftlerle örtülü gibi duruyor olsa da her şeyden önce gelirdi. Ancak ondan da önce gelen yegane şeyin her zaman aile olduğunu düşünmüştü.Annesi dünyaya gözlerini kapadığından itibaren ailesiz olduğunu içten içe bilerek üstelik.Aynı kanı taşıdığı ağabeyinin aksine babasının besili bir domuz gibi piyasaya sürmek ve üzerinden ticaret yapmaya çalıştığı "soyadının" devamı niteliğindeki meşru çocuklarından yalnızca biri olsa da Öncü Karaca aileye önem vermişti. 

Şimdi ise o denli ufak bir aileye sahipti ki kollarının arasında sıkıca kavrayabildiği ve göğsüne yasladığında kalp atışlarının onun teninde yankılanabildiği denli yakın olabilecek bir sevdaydı bu. Her adımında ince bilekli ayakları adım attığı her yere kuşlar bırakıyordu, peşi sıra ise çiçekler yeniden açıyordu adeta.

Üstelik "her gülün dikenleri vardır."dediğini anımsıyordu ona Öncü. Gülün etrafındaki diken onu koparmak isteyen elleri daima acıtıp kanatarak güle zarar vermesini önleyecek diyordu.Ancak Öncü kendini Burçak'ın kurtarıcısı olmaya o kadar kaptırmıştı ki onun kızgın ve kırgın kalbinin ne denli dikenli teller olabileceğini akla getirmemişti.

Kollarındaki oğlan tacize uğramak üzereyken yaşadığı korku ve panikle kendini ailesine açmış,yalancı ilan edilmiş bir çocuktu. Bu nedenle suskundu,başı okşanmamış ve anlaşılmamış her kalp gibi.Sevdiği ama dudaklarından tek fısıltıyla dahi sevdiği söyleyemediği oğlan hastalıkla kıvranıp ölüm döşşeğindeyken acısını yaşamıştı bu oğlan.Ailesi ona tamamen arkasını dönüp gittiğinde evinde geçiçi olarak yaşadığı arkadaşları dahi güzelliğinden ve hayat enerjisinden kıskançlık yaratarak kirli kelimelerle onu kimsesizliğe itmişti.

Ve İlker gibileri kanın ,yaraların ve acının kokusunu o denli derinden solurdu ki avını çok önceden görebilirdi. 

Tek istediği kendi istediği gibi yaşamak ve karamela bukleleri dalgalanarak dünyaya çiçek kokuları taşımak olan bir çocuk için üstelik basit hayallerdi bunlar. İlker'in legal bir kimlik ile olanaklar sunabildiği ve Karaca ailesinin karanlık yüzünü gösterene dek hissettirmeyeceği.

Ve sahipsiz kalmış haliyle kendisini sahiplenen ilk adamın aşkına inanan herkes gibi ait olmak umudu ve tutunma,yeşerme hevesiyle Karaca Konağı'nın lanetli karasına bulaşan Burçak'ı Öncü kollamak istemişti. Gülün incinmesini istemeyen bir diken gibi.

Hoş Öncü,diken olmak üzere doğmuştu zaten. Kanatırdı,yaralardı. Acıtırdı. Gülün güzelliğine de dokunamazdı zaten sivri uçları deler geçerdi yumuşacık gül yapraklarını. Fıtratının gereğini yapmıştı işte, gülü korumaya çalışmıştı.

Gülün,dikenini ve kendini koruyacağını ise hiç hesaba katamamıştı.

"Binlerce adam tarafından tecavüze uğradıktan sonra cesedi yere serilmek ile" tehdit edilen Burçak elbette gözleri yaşlı bir biçimde konakta sessizliğe bürünmemişti. Sadece "aptal" gibi "aptalı" oynayarak,dikenini de kendisiyle birlikte o karanlık konağın zehirli ve katran siyahına bulanmış yer altının nefessiz tel kafeslerinden azat etmeyi umut etmişti.

"Ne düşünüyorsun?"diye fısıldadı oğlan iri gözlerini kırpıştırıp Öncü'nün sol göğsünde gezdirdiği elleriyle birlikte. Burçak alnına yapışan karamel tutamlarını ittirip gülümsedi ve sıcak dudaklarını Öncü'nün sol göğsüne yaslayıp biraz kenara kaydı köpüklerle dolu küvetin içerisinde.

Suları etrafa taşırırken Öncü onu sıkıca belinden kavramaya ve düşmemesi,kaymaması için özen göstermeye devam ediyordu.

"Senin başıma gelen en iyi şey olduğunu."diye tebessüm etti Öncü ve ardından kaşlarını çattı. "Bir de en trajiği,aklımı aldın amına koyayım çünkü haftalarca."

"Planlarım dahilindeydi,özür dilerim."diye kıkırdadı Burçak ve derin bir nefes verdi. "Bazen bazı topraklar çiçeklerin yeşerebileceği yerler değildir. Sen bana dememiş miydin Karaca Konağı ölümden başka bir şey getirmedi hiç diye."

"Evet,öyle çünkü."dedi Öncü oğlanın burnuna nazik bir öpücük kondurup. "O siktiğimin yerini ateşe vermek istiyorum.Annemin eşyalarını benim için alıp getirdiğin için inan bana benim için kıymetli tek bir şeyi dahi kalmadı."

"Karaca Konağı yalnızca ölüm getirmedi."diye fısıldadı Burçak olumsuz anlamda başını iki yana sallarken. "Güzellikler de getirdi, beni sana getirdi. Seni de bu dünyaya."

"Siktiğimin avanak romantikleri gibi mi düşüneceğiz ?"diye fısıldadı Öncü kucağındaki oğlanın çıplak bel çizgisini okşarken. "Geçmiş bir yere gitmez güzelim, şahısların gebermesi namımızın gebermesi anlamına gelmedi."

"Off Öncü."diye mırıldandı Burçak şirince. "Bazen beni aptal ve her an dramatik hallere bağlayabilecek bir masal karakteri gibi sanıyorsun, deliriyorum."

"Öylesin zaten."dedi Öncü şakasına ensesine kavradığı sevgilisini suda hafifçe boğmak üzere ittirirken ve bastırırken. "Hayal ürünüsün sen olsa olsa masallardan diyarından. Şu sıfata bak...Gerçek olamaz."

"Kes.."diye inledi burnuna ve ağzına dolan köpüklerle Burçak göz devirip. "Biraz sevişmeli, güzelce şarap içmeliyiz. Küvette ve hemen!"

"Eeee?"

"Sonra..."dedi Burçak yandan tarağına uzanıp. "Saçlarımı tel tel tarayacaksın, ben giyinirken beni izleyeceksin. Ben süslenirken yine bana hayranca bakacaksın ve sonra.."

"Sonra?"dedi Öncü tellerinin her birine ömür adanacak kadar gür ve güzel karamellerden yankılanan çiçeklerin kokusuyla iç geçirirken. "Sonra güzelim?"

"Sonra yasaklar bitecek ve her şey mümkün. Sen yeter ki sev saçlarımdan beni.."diye fısıldadı Burçak saçlarını tel tel ilmek ilmek okşayarak,öperek tarayan adama.

"Güzel oğlansın ama bilmece gibisin."

"Her gülün dikenleri vardır Öncü Karaca."diye fısıldadı Burçak huzurla gözlerini yumarken. "Sadece gül,dikenlerini kendine batırmaz. Başkaları içindir."



YasaklardaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin