Durma Yağmur

2.1K 168 31
                                    

------VOTE VE YORUM BIRAKMAYI UNUTMAYIN---

Zaten ıslağım Boğaz'ın ortasında

Yaşlarım gizleniyor damlalarında
Durma, yağmur durma

Cilalanıyor ruhum İstanbul sağanağında

Damlalar karışmış elmacıklarıma


Durma, yağmur durma

Okunmuyor adı artık yıldızlarda

Ayrılık yazıyor arkası yarınlarda

Sorma bana, sen de onu sorma


Sorma, sorma doldur boğaziçini


Sen doldur, ben içerim efkarımla, kana kana


Durma, durma doldur boğaziçini


Sen doldur, ben içerim yalanlara, kana kana


Durma, canım cayır, cayır yanıyor
Söndür yalvarırım
Durma, n'olur durma


Zaten ıslağım Boğaz'ın ortasında
Yaşlarım gizleniyor damlalarında
Durma, yağmur durma

Cilalanıyor ruhum İstanbul sağanağında


Damlalar karışmış elmacıklarıma
Durma, yağmur durma

Okunmuyor adı artık yıldızlarda
Ayrılık yazıyor arkası yarınlarda


Sorma bana, sen de onu sorma

Sorma, sorma doldur boğaziçini
Sen doldur, ben içerim efkarımla, kana kana
Durma, durma doldur boğaziçini


Sen doldur, ben içerim yalanlara, kana kana

Durma, canım cayır, cayır yanıyor
Söndür yalvarırım
Durma, n'olur durma


-

Öncü Karaca  yaşının her döneminde iri yarı bir oğlan olmuştu selvi boylu ve bir ayı kadar kuvvetliydi en az.

Elleri uzunca ve iriceydi.

Ama sevdiğini tutabilecek kadar gücü de yoktu iriliği de yoktu kuvveti de..

Hiç bir şeydi kısaca.

Burçak boğazın kenarında tırabzanlardan sarkıyordu. Karamela rengi omuzlarına dökülen kahve tonlu saçları ay ışığının altında yıldızlardan bile rol çalabilecek kadar parlaktı. Yıldızlar,gök ve ay..Her biri birleşse ve bütün şairler oturup satırlar yazsa.

Burçak kadar güzel yazamazlardı.

Bütün ressamlar dünyanın en güzel renklerini paletlerine değdirse onun kahverengi gözlerinin kırk yıllık hatrının köpüklenen deniz gibi akan yaşlarını çizemezdi. Çünkü mücevherlerden daha kıymetli olan o ana şahit olmak pahasızdı. Paha dahi biçilemeyecek kadar güzeldi.

Üzerinde kendisi kadar beyaz bir gömlekle Boğaz'ın yeli dalgalandırıyordu yakalarını. Yağmurdan tenine yapışıyordu beyaz gömleği. Tenine yapışıyordu ve buram buram damlacıklar süzülüyordu saçları arasından.

Yağmurun yağdığı gecede, Boğaz'ın ucundaydı tek ayağı. Tek ayağı hala tırabzanlarda.

Ellerini uzattı Öncü.

Tutamadı.

Onun düşüşünü izleyebiliyordu  ağır çekimde. Bitmek tükenmek bilmeyen bir ıstırap gibiydi onu düşerken yakalayamamak ve ağır çekimde bunu izleyebiliyor olmak.

O an yangın maviler dünyaya süt rengi bir mavilikte gelsin isterdi Öncü. Doğuştan kör olmayı dilerdi ki bu ana şahitlik edemesin.

Onu düşerken tutamamak ve bunu ağırca izlemek kadar acıtamazdı canını hiç bir şey. 

Hiç bir kılıç bunun kadar derin kesemez,hiç bir alev de bu denli içini dağlayarak yakamazdı.

Sonsuz dipsiz maviliğe gömülmüştü Burçak.

Öncü peşinden atlamış olsa da dipsiz bir boğazda inci olamadan sıçrayarak uyanmıştı çığlık dolu uykusundan.

Sabahın dördü.

Burçak kokan yastığa sarılı halde duruyordu Öncü gözyaşlarıyla.

Kokusunu tutabiliyordu ancak...

----------------------------

Bu rüya bölümünde aklıma Spiderman  şu sahne geliyor ve..

Andrew ve Emma >>>>>

YasaklardaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin