PEÇE 🌾

39 1 0
                                    

   Dicle güzel genç kızdı. Güzelliği çevresindeki yamyamcı insanlar tarafından fark edilince özgürlüğü kısıtlanacaktı. Görücü usulü evlilik kaçırılmaz, güçlü olan kazanırdı. Hanım ağanın kızını kime verdiği unrunda olmazdı. Yaşına, başına bakmaz yaşlıymış, topalmıymış görünümün hiç önemli değildi. Yeter ki gücü kuvveti yerinde olsun. Dicle görünüşe önem vermezdi. Yeterki gönlü sevsin fakat sevmeyi unutan boz kırlarda önemi vardı.
    Dışarıya  çıkmak için hazırlanmıştı. Yöresel kıyafetlerini giymiş yüzüne başörtüsünün küçük kenarını pece olarak kullanıyordu. Pecesini toplu iğneyle tutturmuştu. Odasından dışarıya çıkıp ikinci katın merdivenlerini bitmemişti ki arkasından seslenen sesle korkup olduğu yerde çivi gibi takımış attığı adımı boşlukta kalmıştı. Korkmuştu iki saatlik özgürlüğü çok görünüp kısıtlanacaktı. Boşlukta kalan adımını geriye atıp geri dönüp sesin geldiği yöne doğru baktı. Her gün her gün nereye gidiyorsun? Gitmeleri sıklaştı bilgin olsun. En ufak yanlışında canına okuyacağımı biliyorsun."
   Annesi ile ters konuşulmayacağını iyi birliyordu.  Çoğu zaman cevap vermez başını onaylıyor gibi sallayıp geçiştirirdi. Şimdilik baş sallaması yetmemiş  cevap bekliyordu. Tam arkasında dönecekti ki şiddetli sesi tekrar duyunca korkudan tir tir titremesine neden olmuştu.
"Senden cevap bekliyorum!
" Ben zerafetle kırlarda dolaşıyoruz."
" Gözüm üzerinde en ufak hatanı pahalısı ile ödersin  bilmiş ol... "Biliyorum."
   Yarım kalan adımlarını attıp merdivenlerden aşağıya inip Yahya ile konuşmaya başladı.
"Beni çiftliğe bırakabilir misin?
" Emrin olur hanımım. "
Dicle güzelliği kadar da merhametliydi. İnsanlarla iletişim güzel, insanların yaptıkları işleriyle kıyaslamaz, yargılamaz her ne olursa olsun asla duruşunu bozmadı. Koca Konak'ta yaşıyordu. Adım başı insanlar vardı fakat yalnızdı. En   zoru da kalabalık içinde yalnızlık çekiyordu. konuşmak istese de etrafında konuşacak insan bulamıyordu.
   Kalbindeki ağrılarını anlatamıyor içine attıkça atıyordu. Sesini duyan çıksın istiyordu konuşmadan duyulmak cümleler kurulmadan, cevaplar bulmak istiyordu. Bunca yılın yorgunluğunu üzerindeki giysi gibi çıkartıp atmak, giymek mi düşünmek istemiyordu. İnsan nasıl yalnızlaşır ki, insan kendi yalnızlığıyla arkadaş olup dertleş edebilir mi?  Kendi yalnızlığını  aile, arkadaş, dost bilmiş, abisi Özgür ile  aşılması zor uçurumlar vardı. Ne zaman konuşmak istese kara gözleri şimşek gibi çakıyor can yakıyordu.
   Konuşmak neden zordu. Zerafet Dicle'yi sessizliği ile dinlerken, canım dedikleri canını yakıyordu. Candan öte kırk yabancımış gibi  ulaşılması güçtü. Korkudan başka verdikleri duygu yoktu. Sevmek sevilmek istiyor, içindeki sevgi açtığını yok  tip  olup gitsin istiyordu  Yahya çiftliğe getirip bırakmıştı.
"Teşekkür ederim."
Araçtan inip hızlı adımlarla zerafetin bağlı olduğu bölüme doğru ilerledi. Atı sevinçle karşıladı gün boyu dostunu bekliyormuş meğer. Beyaz pamuk gibi tüyleri, açık kahverengi gözleri vardı. Diçle'nin kokusunu metreler öteden alırdı. Zerafete yolculuk için hazırlamış yolculuk için hazırdı.
"Haydi kızım gidelim   uzaklara çok uzaklara götür beni, geriye dönüşü olmasın. Her çıktığımız gezintide aynı cümleleri telaffuz ediyorum ama yine de her defasında geriye dönüyoruz. Bizim sığınacak limanımız gidecek başka kimsemiz yok.  Neyse  zaman kaybına uğramadan kırlara çıkalıp, rüzgara hızınla meydan okuyalım. Midyat acımasız, huysuz insanlardan uzaklaşalım. "
    Zerafeti çözüp dışarıya çıkartıp sırtına atladığı gibi giden zamana inat rüzgarla savaşıyordu. Köyden uzaklaşıp atmıştı kendini boz kırlara... Murat arazi keşfine çıkmış geriye dönüyordu. Uzak mesafeden Dicle'yi görünce kalbine ok saplanmıştı. Yüzünü görmeden, göz rengini bilmeden, kim olduğunu umursamadan ciğerlerin hesaplanmasına izin vermişti. "Komutanım ne oldu?
" Öteden gelen atlıda kim?
" Derman aşiretinin güzeller güzeli kızı Dicle'dir. Yüzünü gören olmadı şimdiye kadar. Konak'tan dışarıya çıkmaz fazla akşam saatleri atı ile beraber yaklaşık iki saat dolaşır geriye döner."
"Midyat'tan uzaklaşmış bayağı dağ eteklerinde  tek başına Töre denilen lanet adetle yaşayan insanlar nasıl oluyordu uzaklaşmasını izin veriyorlar."
"Kimse yan gözle bakmaya cesaret edemez. Hanım ağanın azabından korkarlar kızıda yazık olacak."
"Neden yazık olacakmış?
"  Hanım ağanın merhameti yoktur kızını istemediği biriyle de evlendirmeden  çekinmez. Yaşına, başına bakmaz. Sağlığı umrunda olmaz yeter ki  gelecek damat adayı güçlü aşiret liderlerinden biri olsun. "

🍁Görmeden sevmek, kimliğini umursamadan, şahsiyetine, bakmadan yaşanacak aşkın tellalları çalıyor... 🍂

Mardinli GelinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin