"Suat senin hala kımıldamaya halin var mı?
Beni fena halde mahvettin." "Komutanım söylemiştim." Murat toparlanıp ayağa kalkıp:
" Tut elimi birader sen iyi güleşiyorsun."
Evet Komutanım çocukluğumdan kalan güreşe merakım vardı. Okullar arası turnuvalar da derecelerin var. Büyüyünce artık merakta, heveste geçmişte kalıyor. Midyat insanı yutuyor komutanım bu köye kaç defa öğretmen geldi. Kaç sefer okul yıkıldı yıkılmasını bırak, Hanım Ağa'nın azabından korkan köylü çocuklarını okula göndermesini geçtim. Öğretmene selam vermezlerdi. "
" O kadar diyorsun. Bu arada Hanım Ağa kim neden korkuyor insanlar." "Sizi şu kadarını söyleyebilirim. Acımasız ve gaddar yirmi yaşındaki peçeli kızı Dicle'yi altmış yaşındaki evinde dört tane imam nikahlı hanımı olan Berzani 'ye verecekmiş, kulağıma öyle dedikodular geldi. Yazık olacak kıza hem de çok yazık."
Yüzbaşı beyninden vurulmuşa dönmüştü. Nasıl düşüncedir, böyle bir şeyin olabilmesi mümkün mü?
Genç için inanması güç mümkün olamazdı. Gelenek töre ölümden beter, duygu denilen kavramı yok... İnsanın içinde kopan sessiz fırtınalarının cinayetten farkı yoktu. Ha silahı çekip vurup kan akıtmışşın, ha elinden hayallerini, umutlarını, yarınlarını, sevdasını, gençliğini, bağrından söküp almışsın hiçbir fark yoktu.
Kolundaki saate bakmıştım. Murat gerçekleri sevdiği kızdan öğlene bilirdi. Yalan asılsız dedikodunun olmasını neylerdi. Saatteki akrep on dördü gösteriyordu. Beynini kemiren kurtlar boy göstermeye başlamış, bağırsaklarını kemiren böcekler yeniden kemirmeye başlamışlardı. Zaman bir türlü geçme nedir bilmiyordu. Çisem ızgara yapmış, yere örtüler serip plastik tabaklar da servisi yapılmıştı. Pet bardaklara içecekler dökülmüştü. Askerler neşe içinde yemeklerini yemeye başlamışlardı. Murat ızgara değil de taştan ekmek yer gibi midesini ağır oturuyordu.
Çisem yemeğini küçük ısırıklar halinde ısırırken okul ve bahçesini gözden geçiriyordu. Çatının kırık dökük halinden eser kalmamıştı. Yarısından çoğu bitmişti. İçine girilmemiş bir sürü eksik olduğunu görünce içi daralıyorum. Okulların açılmasına tamamlanmayacağından endişe ediyordu. Onun gözünde öğrencilerin gelmesi kolaydı. Yemekler yenmiş çatıya tekrar çıkılmış geri kalan bölümde tamamlanmıştı. Sıcaktan çalışan askerler yorgun düşmüşlerdi. Murat sevdiğini gitmek için işi sonlandırmış, çalışanlar bir bir dağılıp gitmişti. Çisem okulda kalıp eksikleri gözden geçirip listelemek istemişti.
İki taraftan da az bir zaman kalmıştı. Her şeyin kusursuz olmasını istiyordu. Okulun etrafını dolaşıp sakin kafayla düşünüp gözden geçirip planlar yaptı. Kaç tane ağaç dikilebilir birazcık güzel kokan çiçeklerden süslenebilirdi. Okulun içine doğru yürüdü. Çatının çökme tehlikesi olmadığı için rahattı. Dicle buz mavisi geleneksel elbisesini giyip saçlarından bir tutam alıp arkaya doğru atıp beyaz tel tokası ile tutturdu. Geriye kalan saçlarını salıp şalını örtüp iki yandan tel toka ile tutturup peçesini toplu iğnesi ile sağlamlaştırdı. Gözlerini rumel ve göz kalemi sürdükten sonra dudaklarına sadece nemlendirici sürüp odasından çıkarken arkasını dönüp:
" Ben aşık oldum cennetime gitmemi az kaldı." deyip odasının kapısının çıplak sesi ile açılıp dışarıya çıkıp kapıyı örterken aynı sesle örtüldü.
Sakin kalmaya özellikle dikkat etti. Hanım Ağa'sı hiçbir ayrıntıyı gözden kaçırmadı. Unuttuğu bir şey vardı. Çok tan kendini öyle vermişti. Diçle 'ye özellikle konağı mutluluk fazlaydı. Merdivenleri basamaklarını atlamadan teker teker inmeye özen gösterdi. Hanım Ağa avluda görünce göz temasından kaçınıp sessizce avludan uzaklaşarak işlemeli kocaman kapısına geldi. Yahya kapıyı açıp Dicle korkulu dünyasından uzaklaşmaya başlamıştı.
Hanım Ağa Yahya'ya büyük korkutucu gözleriyle işaret edip gitmesini emretti. Yahya başınız onaylar şekilde sallayıp arabaya doğru yürüdü.
"Çocuklar beni fazla hafif alıyorlar. Onların annesi benim ben ne kadar annelikten nasibimi alamasam da doğuran büyüten benim. Yüzlerindeki tebessümden tut ayaklarında ki adımlarından ben anlarım."
Yahya Diçle çiftliğe bırakmış Zerafet'le buluşmuştu. Zerafet'te Dicle kadar sabırsız dı. Tutsak hayatından rüzgara meydan okuyup özgürlüğüne doğru koşup gitmek istiyordu. Sahibini görünce şevkat sesi ile çıkarmaya başladı.
"Geldim kızım geldim."
Sıkıca sarılıp okşayıp yanaklarına öpücük kondurdu. Yularlarını çözüp hazırlayıp sırtına bindi. Tozu dumana katmıştı.🍁Yine sevdiğine doğru yolculuk başlamış. Kalp atışları hızlanmış, aşka davet başlamıştı. 🍂
🍀 Evet gönül dostlarım bölüm hakkımdan düşüncelerinizi bekliyorum... 🍀
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mardinli Gelin
Teen FictionBilemezdi gelecekte aşık olacağı adam, geçmişinde nefret duygusuyla yaşadığı insan olacağını...