KANATSIZ KUŞLAR 🌾

29 1 0
                                    

    Çisem müziğin vermiş olduğu sesten dolayı dışarıdan gelen sesleri duymuyordu. Özgür memnundu halinden önünde duran kızıl saclı güzeli izlemek keyif veriyordu. Konağın yolunu geç saatlere kadar bulamayan Özgür, erken saatte Konak'a gidiyordu. Bu bir işaret olsa gerekti başka mantıklı açıklaması yoktu. Kader ağlarını ilmik ilmik örüyor muydu? Genç  kız müzik eşliğinde geriye doğru çıkarken bir cisime bastığını fark edince hızla geriye doğru döndüğünde, yumruk yediği genci görünce çok şaşırmıştı. Çisem geriye doğru çıkmak isteyince ayağı taşa takıldı.
   Genç kız dengesini kaybedip düşecekti ki Midyat Ağa'sı gencin bir eli kızın belinde, diğer eli ise araca dayayıp destek alıyordu. Arac ve gencin arasında kalan güzel ne yapacağını bilemeden sakince bekliyordu. Gencin nefesinin sıcaklığın yüzüne yansıyor, uzun saçları güzelin belindeki elini okşuyordu. Saçlardaki ipeksi dokunuş Özgür'un ruhuna dokunmuş, gençler birbirleriyle konuşmayı unutmuş gibi bakınıyorlardı. Özgür sessizliği bozan taraf  olmuştu.
"Siz sakarlıklarınızla  mı karşıma çıkacaksınız?
    Kulaklıkları kulağında hiç bir şey  duymadığını anlayayınca, kulağındaki kulaklığı fark etmişti. Elini takılı olan kulaklığına uzatıp kulaklığı  çıkartıp diğer kulaklığında ki  kulaklığını eline atacaktı ki hızlıca  yakın mesafede duran ağayı uzaklaştırdı.
"Ne yapmaya çalışıyorsun ?
" Ne  yapmaya mı çalışıyorum ben, hayatını kurtarmaya çalışıyorum. Aniden yoluma çıktın şoför hızlıca frene basarak zor durabildi. İlla ezilmek istiyorsan belanı başkasından ara."
    Elindeki kulaklığı yere fırlatıp arkasını dönüp giderken:
"Çisem Hanım asker sevgilin yenisini alır. "
Çocuk gibi davrandığını farkkındaydı. Ama elinde değildi aşkın kapısını çaldığına eminken, yaklaşmışken başkasına ait olduğunu bilmek öldürüyordu. Kızıl saclı güzel yapılan kapalı çıldırmıştı.
"Kaba köylü kadınla nasıl konuşacağını bilmiyorsun. Kulaklığı da atmak ne demek oluyor."
Asker sevgilin yenisini alır nasıl da sevgilisi  dediği adamı kıskanmıştı.
   Arabaya binip koltuğa oturunca avucunun açıp sıcaklığına bakındı. Eli ateş almış yanıyor gibiydi. Araç hareket etmiş Çisem'in yanından ayrılırken gözler birbirinde  buluşup bakmıştı. Kaba köylü dediği erkeğe içi gitmiş, kardeşini sevgilisi sanmış ve diline getirmişti. Neden ama anlamsız kıskançlığı vardı.
"Bunca yıldır beklediğim sevgilim sen misin?
Keyfi kaçmış tadı tuzu kalmamıştı. Geldiği daracık sokaklardan geriye dönmüştü. Arabasının kapısını açmış koltuğuna oturmuş kapıya örtmüştü. Gözleri dikiz aynasına baka kalmıştı. Gözlerine bakıp yüzündeki nefesi tekrardan hissetmişti. Başını iki yana sallayıp, derin nefes alıp arabasını çalıştırıp askeriyenin yolunu tutmuştu.
    Murat Midyat'ın sessiz ovalarında sevdiği kızı bekliyordu. Sevdiği uzaktan görülmüş Zerafet'le beraber dört halde koştura koştura yaklaşmaya başlamıştı. Yaklaşınca Zerafet'in yularlarından tutup hızını yavaşlatmıştı.
"Yine mi sen?
" Evet yine ben. "
" Issız ovalarda  son zamanlarda karşıma çıkıyorsun bu kadar rastlantı fazla olsa gerek. "
" Ben... İnanın benim kötü niyetim yok. Sadece seni görmek, yakından görmek istiyorum. "
Dicl gencin gözlerine dikkatlice baktı. Gözler sadece bir noktaya peçeli kızın gözlerine bakıyordu. Yüz başı peçeli kızın gözlerine her bakışında dünyayı unutuyor, yaşıyor muydu onu bile bilmiyordu.
   Nasıl nefes alıyor, nasıl görüp konuşuyordu. Dicle'nin kalbi genç için atıyor konuşma ihtiyacı hissediyordu. Attan inip gence yaklaştı.
"Evet konuş bakalım."
"Konuşayım mı?
“Evet... Neden buradasın beni takip ediyor, yollarıma çıkıyorsunama çıkıyorsun."
"Ben... Ben  diyebildi. Devamı gelmemiş  peçeli kız sert gelmiş çalışmadığı konular sorulmuştu. Beklediği sadece bir tebessümdüm. Yüzü hafif gülümsese belki konuşabilecek cesareti kendinde bulabilirdi.
     Peçeli kızla konuşmak neden zordu bunca yıl beklediği aşk değil miydi? Eeeee aşkta  karşısında duruyordu. Uçabilmek için kanatlar mı gerekiyor kanatsız uçulmuyor muydu?  Dicle'den  gelecek bir söz, bir cümle, bir kelime Murat'ı uçurabilirdi. Güzelin kömür karası gözlerde ufacık da olsa gülümseme oluşmuştu. Yüzbaşı gülümsemeyi görünce anlamı aşağı, yukarı anlamıştı.Hencin beklediği cevap gelmiş yeklifini sunmaya hazırdı.
"Yürüyelim mi?
" Yürüyelim ama kısa zamanım var."
" Tamam. "
" Önce peçeni çıkartalım güzel yüzün peçe ile kapatılması anlamsız. "Yüz başı elini uzatıp toplu iğne ile tutulan peçesini açıp:
" İşte böyle daha güzelsin. "
Üzerinde utangaç bir gülümseme oluşmuştu. Açan bütün çiçekler Dicle'nin gülüşü kadar güzel değil, yanında sönük kalırdı.

🍁Aşktan kaçılamaz, yaşanacaksa her şey mutlaka yaşanmalıydı. Aşk yarını bekleyemez, bekletilmezdi. Bekletilen aşk yol alıp giderdi. Hapis hayatı yaşayan insanlar için aşk cennete gitmek gibi bir şeydi. Cenneti de sevdiği olmalıydı... 🍂

Mardinli GelinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin