Dudaklardan sahiplenici cümleler çıkmış, bir kere Dicle'm denilmişti. Memnuniyetlik yüzlerde dünyayı yakıp kavuran güneşten ve geceyi aydınlatan ay ve yıldızlardan daha parlak ve canlıydı. Yüzbaşı beynini kemiren soruların cevabını kısacık da olsa öpüşmeden almıştı. Peçeli kız ondan başkasıyla evlilik düşünemeyeceğini anlamıştı. İçini kıpır kıpır eden duygulardan, cennetim adlandırdığı genci bir ömür boyu beklemeyi göze almış, yollarının yüzbaşıya çıkması için bütün kalbiyle dua edecekti.
Dicle tekrarlanacak olan öpüşmeyi kalbinin dayanamayacağını düşüncesi ile kendini sevdiği gence kollarına bırakmıştı. Murat sarılan narin bedene sımsıkı sarılıp aşkını itiraf etmişti."ARTIK EMİNİM SENİ SEVİYORUM💙 BIRAKMAM BIRAKAMAM KOYNUMDAKİ BEDENİ ... SEN BENDEN GİTMEK İSTEMEDİĞİN SÜRECE BEN SENDEN GİTMEM GİDEMEM SAKIN BIRAKMA ELLERİMİ...
" SEN BENİM KARANLIK DÜNYAMA GÜNEŞ GİBİ DOĞAN ADAM, SEN Kİ BENİM CEHENNEMİMİ CENNET YAPAN ADAM, SEN Kİ HUZURSUZ İÇİNDE KIVRANAN BEDENİMİ MUTLULUKLA TANIŞTIRAN ADAM... SEN GİTMEK İSTEMEDİĞİN SÜRECE BEN SENDEN ASLA GİTMEM GİDEMEM. SAKIN BIRAKMA BENİ... SENİ SEVİYORUM💜
Aşklar itiraf edinmiş iyi dilekler sunulup sevgi alışverişinde bulunmuşlardır. İki âşık yalnız değillerdi. Yahya uzakta bir yerde gözetliyordu. Dicle'yi bulmak zor değildi. Aynı yollardan giden aynı yollardan geriye dönerdi. Sadece huzur bulduğu, kendi derdini anlatıp anlaşıldığını düşündüğü dağ eteklerine gider bir kaç saatte sığdıracak şekilde dolaşıp nefes alırdı. Yahya'nın içinde garip bir öperti oluşmuştu. Kimseye zararı dokunmayan Dicle'yi ispiyonlamak hiç içine sinmeside mecburdur. Çünkü Hanım Ağa duyduğunda gazabından korkar şiddet boyutunu aklının etmiyeceğini düşünürdü.
"Göreceğimi gördüm gençleri yalnız bırakayım." deyip dürbünü bırakıp olduğu yerde boncuk boncuk yanaklarını ıslatan gözyaşları süzülmeye başlamıştı.
Ne acıdır ki Midyat topraklarında seven sevene kavuşabilmesi için masum insanların berdel olması gerekiyordu. Deli gibi sevenler sevdiğiyle evlenmiyordu. Berdel olan gençler sevip sevile bilir miydi? Bilinmezliğin için yaşayıp akıllarının bir köşesinde AMA sözcüğü hep olacaktı. Nefes aldığı müddetçe kendine eş diye seçilen insanla bir ömür boyu aynı yolda yürümek zorundaydı. Neden?
Oysaki seçme, seçilme, sevme mutluluk, hakları biz insanlara doğmadan sunulmuştu. Ne yazık ki bu hak bile ellerimizden alınır olmuştu.
İki gençin ayrılık saati yaklaşmıştır. Geç gidip Hanım Ağa'yı kızdırmak istemiyordu. Bir yanını çoktan yol alıp gitmiş, bir yanı Murat'ın elinden tutmuş bırakma... Bırakma beni der gibi yalvarıyorum.
"Artık gitmeliyim zamanım doldu." "Tamam. Gel buraya." deyip kolundan tutup gitmesine engel olup yarına kadar özlemine dayanabilecek kadar sımsıkı sarılmıştı.
"Şimdi git. Ardına bakmadan git. Bakarsan eğer seni bırakmam zor olacaktır."
Dicle Zarafet'ine binmişti. Atı şaha kalkmış rüzgardan hızıyla uzaklaşırken Dicle'den birkaç cümle dudaklarına dökülmüştü.
"Bir gel bana sor seni bırakmak, bırakabilmek ne zor."
Atı hızlıca dağ eteklerinden uzaklaşmış. Peceli kızın gitmesiyle cıplak ovalar ıssızlaşmış, anlamını kaybetmişti. Murat arabasına ofluyarak isteksizce binip aracını calıştırıp okulun yolunu tutmuştu.
Eve dönen Özgür,Dönüş yolunda inşaat araçlarını görmüş merak etmişti. Şoförüne sormadan edememmişti. Dudaklarından cümleler dökülü vermişti.
İş araçların köyde ne işi var. Bilgin var mı?
"Ağam köyde dedikodu yayılmış. Benim hanım söyledi. Köye öğretmen atanmış. Büyük ihtimal okul içindir." "Öğretmen mi?
" Evet. "
" Ne zaman gelmiş neden haberim yok.?
"Üç gün oluyor Hanım söyledi."
"Ügün mü?
"Evet."
Kızıl saçlı su misali gözleri olan kız aklına düşmüştü. Daha önce görmemişti. Midyatlı olmasaydı şimdiye kadar mutlaka görürdü. Veya karşısına çıkardı. Merakı iyice artmış şoförünü sorusu yağmuruna tutmuştu.
"Kızı tarif eder misin?
" Tarife gerek yok Ağa'm. Geçen yolumuza çıkıp ezilmekten son anda kurtulan, karşımıza çıkan genç kız." "Ne?
Şaşkınlık üzerine şaşkınlık, yaralı kalbine bir yenisi ekleniyordu.
" Evet yeni gelmiş askeriyenin misafirhanesinde kalıyormuş." Duymuş olduğu son cümle öfkelenip yumrukların sıkmasına neden olmuştu. Bir ihtimal diyordu yanılıyorumdur dediği umudu kaybolup gitmişti. Yüzbaşı kesinlikle sevgilisiydi. Kadere isyanı olsa da kızıl saçlı güzeli görmekten geri duramıyor, ayakları güzelin yoluna doğru yürüyordu. Bütün yollar başka yol yokmuş gibi su misali gözleri olan güzel de toplanıyordu.
"Arabayı okula sür bakalım ne alemde."
İçindeki büyük kıvılcım topu aradığını okulda bulacağını bulacağını söylüyordu.🍁Nereye gidersin ey yolcu!
Elindeki kırık dökük sandalla.
Güneş doğup, şafak söker mi? Karanlığa doğru gittiğin ufukta.
🍀 🍀 🍀 🍀
Yanına yoldaş ne aldın ey yolcu! Dolunaydan ödünç aldığın,
Biraz umut biraz mutluluk.
Geriye kalan sadece sonsuzluk,
Yeter mi sandın?
Kara günlerden gelen sessizliğe. 🍂
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mardinli Gelin
Genç KurguBilemezdi gelecekte aşık olacağı adam, geçmişinde nefret duygusuyla yaşadığı insan olacağını...