ÇALINAN ÇOCUKLUK 🌾

31 1 0
                                    

   Yoksa çobanlar görmüş, Hanıma ağaya söylemiş ihtimalini gözden geçirdi. Emindi kimseciklerin görmediğine, gözlerini bir çırpıda açmıştı. Karşısınada beliri verilen gölgeden ilerisini göremiyordu.  Gölge tanıdık unutmuş olduğu kardeşlik duygusunu yıllar sonra karşılaşmak oldukça acı vericiydi. Yıllar geçmiş kız kardeşinin olduğunu öğrenmişti. Yıllar geçmişti abisinin gölgesinde huzur bulduğunu anlamak.
   Ne gariptir ki hayat duyguları tanımadığı isimden buluşturmuştu. İçindeki çiçek gibi açan duygularını abisinin gölgesi korumuştu. Peki sonrası nasıl olacak,  devamı gelecek miydi? Yoksa sadece bir anlık refleksle miydi? Yıllar önce kaybetti ağabesini bulmuş umudu doğmuştu yaralı baharında.
"Kendine gel! Genç kıza el kaldırmak da ne oluyor? Unutma Dicle senin kızın hatırlatırım, sen doğurdun Sen büyüttün."
"O zaman kızım gibi davransın iki saat zamanını üç saatte çıkardı. Dışarıya çıkmayı unutsun."
"Asla! Biz senin kölen değil, emrinde çalışan insanlardan hiç değiliz. Bizi de kendin gibi diri diri Konak'a gömmene  izin vermeyeceğim. Bu böyle biline... Aşireti lideri benim ve hala benim sözüm geçiyor bu böyle biline.  Dicle her insan  gibi dışarıya çıkıp temiz havayı soluyacak. Kardeşime daha önce sahip çıkamayıp  senin gibi zalimin elinde harcattığımya yazıklar olsun bana."
" Haddini bil!
   Kardeşinin elinden tutup üst kata çıkarken son sözlerini söyledi.
"Geç de olsa aklım başıma geldi. Dicle'ye sahip çıkacağım   sakın ola elini dahi kaldırmayı  yeltenme." Yonunu odalara gitmekten yana değilde terasa doğru yürümüştü. Akşam karanlığını izleyip, Özgür söze nasıl başlayacağını bilemediği için zaman kazanmak istemişti. Çümlelerini evelenip geveleyip durdu. Kız kardeşle nasıl konuşulur unutmuş, unuttulmuştu. Nasılsa konuşacaktı konuşmalıydı. Eğer şimdi konuşamazsa sonrası olmıyacak sonsuza dek susması gerekebilirdi.
" Dicle Hanım Ağa'ya bakma her zaman olduğu gibi anne değil Hanım ağa oldu olmaya da devam edecektir." Özgür konuşken gözlerini kaçırıyor, kelimeleri sıralamada zorluk çekiyordu.
   Dicle aradaki uçurumu kapatmak isteyen ağabeyisine baktı. Konuşurken göz temasından kaçınan aile bireyi vardı. Artık dayanamamış birikimlerini bir bir konuşmuştu.
" Ağabey biz ne zaman  kardeş olacağız, konuşurken gözlerini gözlerimden kaçırıyorsun. İnan bana Hanım ağanın atacağı tokattan daha ağır. Bıraksaydın da  atsaydı gözlerin gözlerimde buluşsaydı.  Sarılsaydın  bana sıcaklığını hissetseydim. Ağabeyimin kokusunu tanısaydım metreler öteden gelen, kokundan işte benim ağabeyim geliyor deyip kapıda karşılayıp  kucaklaşsaydık. Şimdi benimle konuşmak istiyorsun ama konuşamıyorsun. Her şey çalınmış  bizlerden çocukluğumuz çalınmış, birlikte oynayacağımız oyunlar çalınmış, gençliğimiz elimizden alınmış. Şimdi de geleceğimiz heba olup gidecek. "
   Dicle konuşurken Özgür'ün arkasını dönmüş yüzü Midyat'ın renkli ışıklarına bakıyordu. Dicle sözünü bitirmiş sessizce uzaklaşmıştı. Kardeşinin sözleri içine oturmuş önüne  dönmüş kucak açacakti ki peçeli  gitmişti. Bir kes daha anlamıştı kardeşinin arasındaki uçurumun gece ve gündüz gibi olduğunu. Gözlerden yaşlar üzülmüştü. Öfkesinden elindeki tespihi kırıp avucunun içinde kalan taneleri şehre fırlattı.
"Yeter artık duy! Sesimi umudum gel bana gel de gönlüm huzur bulsun. Taş kesilen kalbim aşkınla yumuşasın konuşmayan  dillerim çözülsün. Neredesin gel artık gel...
   Çisem Şanlı Şanlıurfa'ya gelmiş dinlenmek istemişti. Bayağı yorgunluk vardı. Artık direksiyon başında kalamayacağını anlamış ara vermişti. Yarın sabahın ilk saatlerinde yoluna devam edecekti. Otele gidip odasına yerleşmişti. Düşünü alıp mavi geleceğini  geceliğini giyinmiş yatağına uzanmıştı. Yastığına sarılıp uykulu misali gözlerini uykuya teslim etmişti. Özgür'rün  ayakları gitmeye gitmeye karanlık odasının kapısına dayanmıştı. Kara zindanları anımsatan odasına girmişti. Yatağı, yastığı yabancıydı.
    Gözler yine camdan dışarıya bakmış, gelecek olan umuduna umutla bakmıştı. Ağır ağır kıyafetlerini çıkartıp banyoya gidip günün vermiş olduğu bitkinliği üzerinden atıp yatak odasına gelip havlu ile kurulanmış şortunu giyinmişti. Yüzüstü yatağına uzanıp gözlerini kapatmıştı. Çisem Erken kalkmış yarım bırakmış olduğu yolculuğuna devam etmişti. İmsak Mardin'de yansımaya başlamıştı şehir içi  yolunu kullanmamış çevre yolundan ilerlemeye devam etmişti. Mardin'den çıkmış Midyat'a iki kilometre kala araçta aksilikler oluşmuştu. Araçtan inip arka lastiğin patlak  olduğunu görünce hevesi kaçmıştı.
"Hay aksi tamda sırasıydı patlamanın. Bu saatte kim geçer ki yoldan Murat'ı arayayım artık sürpriz bozulacak fakat başka şansım da yok."

Mardinli GelinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin