YIKILAN ÇATI 🌾

19 1 0
                                    

   Vede haklıydı okula gelene kadar sımsıkı yapmış olduğu yumruklarını açmamıştı. Ya yüzbaşı da yanındaysa dokunduğunu görürse oracıkta öldürecek kadar kin doluydu. Kısa süre sonrasında okula gelmişti. Araçta inip kapıyı sertçe örttü. Okulun civarı inşaat hali gibiydi. Her bir yer bir yerdeydi. Çürük tahta parçaları, paslı çivileri ile birlikte bahçeye  dökülmüştü.  İçeride  kimsenin olmayacağı  düşünmüş olsa gerek ki arkasını dönüp giderken içeriden gelen takırtıları duyunca durdu.
   Yavaşça dönüp öylece bekledi. Gitmeliy  miydi kalmalı mı?
Ya  görmek istemediği manzarayla karşılaşıp gözlerinin önünde aşk yaşamalarını  görmeye  dayanamayacağını anlamıştı. Ayakları bir türlü gitmek nedir bilmiyordu. Adımlarını geriye doğru atsa da her defasında adım mesafesinin okula yaklaştığını fark etti. Adımlar hızlanmış kırık dökük olan kapıya gelmişti. İçeride etrafta bakıp hiç bir şey yapmayan yapamayan güzel ile karşılaştı.
   Yalnız korktuğu başına gelmemişti. Tek başına ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordu. Çisem aslında olduğu yerde kalmıştı. Çatının kırıntıları olduğu gibi okulun içine dökülmüştü. Ayağını bastığı yeri göremiyordu. Yılandan çok korktuğu için kımıldıyamıyor kendi kendine konuşmaya başlamıştı.
"Acaba Midyat'a yılan var mıdır? Pisliğin içinde  olabilmesi düşüncesi tiksinmesine neden olmuştu.
" Seni görsem nasıl olur bilemem." Arkasında eğlenceli şekilde izleyen çift göz vardı.
   Az önceki öfkesinden eser kalmamış yalnız oluşu mutlu olmasına neden olmuştu. Sahi Mutluluk neydi? Kendine soramadan edememişti Kendince cevaplar arıyor, içindeki güzelliği mutluluk diye adlandırdığı nesne yok olup giderse, kaybetmeye tahammülü yoktu. Kızıl saçlı güzeli sevdiğine koşarken görürse Özgür için ölümden hiç farkı yoktu. Bir gün olacaktı o gün gelmemesi için Allah'a bolca dua edecekti. Kendine daha fazla tutamayıp dudaklarının arasından sözcükler dökülmeye başlamıştı.
"Aslında var. Fazla görünmezler madiren görülen  hayvanlardır."
Çisem sesi tanıyordu. Arkasını dönüp sesin sahibine baktı.
"Siz... "
"Evet benim korkuttu mu sizi?
   Yavaş yavaş yaklaşıp yakından izleme fırsatı yakalamıştı. Öfkelenmek ürkütmek yoktu.
" Hayır korkmadım yalnız olduğumu düşünüyordum. "
" Evet yanlızdınız yeni geldim. Okulun çatısı değiştirildiğini görünce bakıyım dedim."
" Öyle mi?
" Evet rahatsızlık verdim. "
" Hayır fakat okula bakmak için geç kalmışsınız. Keşke çata çürüyüp dökülene kadar, okul perişan olmadan  önce bakınsaymışsınız. Şimdi bu halde olmazdı. Bakmak için geç kalmışsınız."
   Kızması gerekiyordu nedense kıza mıyordu. Söylenen sözleri yutuyor su Misali gözlere bakmaya doyamıyorum. Beynini kemirin düşünceler tekrardan boy göstermeye başlamıştı. Kızıl saçlı güzele   bakmış mıydı? Benim baktığım gözlerle... Dokunmuş öpmüş müydü kan kırmızısı dudaklarından. Hırçın ruhunu esir almış mıydı?
Ruhuyla sarıp sarmalamış mıydı? Elleri elleri en ince zerresine kadar dokunmuş muydu?
Ruh halinde birazcık kızgınlık birazcık da mutluluk vardı.
   Düşüncelerini bir kenara bırakmış anı yaşamaya karar vermişti.
"Gelen öğretmen kaçıp gidiyor malum zaman aşımına uğrayan çatı haliyle çöker."
"Tabii tabii gelen öğretmen kaçıyor demek. Kaçırmak için eminim ki çaba sarf etmiyorsunuzdur. Biraz korku  verildi mi garibanların gözüne, canlarından korkup haliyle kaçıp gidiyorlar.  Sonra da ne oldu gelen öğretmen durmayıp kaçıp gidiyor. Bahane bulup çatır  zaman aşımına uğruyor. Bakımsızlıktan yıkılmış diyemiyorsunuz. Çünkü sizin sizlerin köyün hatası eğitim verilecek okul nasıl yok edilir aklım almıyor. "
   Biraz daha yaklaştı kızgınken güzelliği çekici hal alıyor, karşı koyulması zorlaşıyor. Kızdırmak için şansını zorluyordu.
" Sen de öğretmensin bakalım sabrın sınırını göreceğiz. Yaşamak ve yaşatmak farklıdır. Midyat gündüzleri sıcak geceleri soğuk eser rüzgarları kışları ayazdır. Soğuğu serttir nefesini döndürür. Söyle bakalım öğretmen Hanım keseklerle soba yakmasını biliyor musunuz?
Telefon elinde konuşmaya benzemiyor. Öğrenmek ve öğretmek ikisini bir arada yaşatıp ve  yaşayacaksınız. Başarabileceğinize inanabiliyor musunuz?
"Ben gitmek için gelmedim köye nasıl adalet geleceğini siz de şahit olacaksınız."
Bir adım daha yaklaştı teninin kokusunu hissediyordu.

Mardinli GelinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin