⭐ Mahfiruz ⭐

691 27 87
                                    

8 Ocak 1603

Osmanlı Sarayı

Akşam

Meşalelerden yayılan ışık tül perdeler arasına girip çıktıkça Hatice'nin üzerindeki al kadife kaftanın işlemelerinden duvara hare ve gölge oyunları yansıyordu. Bugün onun günüydü. Öyle ki Sultan Ahmed ile bu sabah nikahları kıyılmıştı. O artık cihan şahının nikahlı karısı olmuştu.

Halası Servazad'ın öncülüğünde Handan Sultan'a sunulmuştu o. Sultan Ahmed sünnet döşeğinden kalkar kalkmaz da nikah ahdi ile birliktelik sağlanmış ve Hatice'ye sultanlık kapıları açılmıştı.

Valide Handan da tıpkı Hatice gibi Çerkes soylusu olup kendi kanından gelenlere sevgi besleyen bir kadındı. Üstelik kendisini de yetiştirmiş olan Servazad Kalfa'nın sözüne itibar ettiğinden bir an olsun tereddüt etmeden Çerkes kızı Hatice'yi oğluna münasip görmüş ve derhal nikah için oğlunu ikna etmişti.

Sultan Ahmed validesini çok sevdiğinden ve dahi padişah olmakla üzerine büyük sorumluluklar aldığından bu işe, olur, demiş  böylelikle de Çerkeslere damat olmuştu. Öyle ki o da validesi gibi bu izdivacın hayırlara vesile olacağını düşünüyordu.

***

Haremde eğlenceler devam etmekteydi. Valide Handan ve kızlarının yanısıra usüllere aykırı olarak bu şenlikte Safiye Sultan da bulunmaktaydı. Kurulduğu baş köşesinden karşısında oturan Hatice'yi arada bir süzüp burun kıvırıyordu.

" Arslan torunumuza layık gördüğün kız bu mudur, Benli Haseki? "

Benli Haseki, Safiye Sultan'ın gelini Handan'a verdiği bir sıfattı. Handan Sultan'ın dudağının üzerinde bulunan ve gayet hoş duran beni sebebiyle böyle bir yakıştırmaya maruz kalmıştı. Lakin o buna senelerden beri alışık olduğundan aldırış etmemişti.

" Servazad Hatun tavsiye etti. Hem hatunun aklı başında. Arslanıma hayırlı bir yoldaş olur."

Gülmüştü yaşlı valide.

" Servazad ha... Demek onun tavsiyesi... Haremi onun ellerine bırakmayagördüm Çerkeslerle doldurdu sarayı. Desene Kafkasya'nın kızları yine payitahta doluşacak. "

" Kendisine itimadım tamdır validem. Hatice'ye de öyle...  "

Kahkahalarını bıçak kesiği gibi birden kesmişti Safiye Sultan. Yüzüne çarpan hakikat onu perişan etmiş zerre kıymet vermediği gelini ise gücüne güvenip sözünün üstüne söz söyler olmuştu.

Şayet oğlu Mehmed gencecik yaşta göçmüş olmasaydı bu dünyadan o Handan'a pabuç bırakır mıydı hiç? Ona uykuları haram eder aldığı her nefes için kendine dua ettirirdi. Lakin gayrı Mehmed yoktu. Oğlu olmayınca da kendisinin bir hükmü yoktu. Hem birkaç gündür kulağına çalınan sürgün haberlerini de almıyor değildi o. Acı ki bugünde yarında Eski Saray'a gönderileceğini biliyor ve içten içe kahroluyordu.

Handan Sultan ise oğlunun aklına girip yarın sabah Safiye Sultan'ın bu saraydan gönderileceğini bildiğinden neşesini bozmamış, gelini ilan ettiği Hatice'nin yanına doğru ilerlemişti. Hatice ve etrafında bulunan kızlar da validenin gelmesi üzerine ayağa kalkıp saygıyla eğilip selama durmuşlardı.

" Maşallah Hatice. Arzum bu evliliğin sana ve evladıma hayırlar getirmesi. İnşallah oğlumun yüzünü güldürüp ona hayırlı bir eş olursun."

Handan Sultan'ın bu temennisiyle birlikte Hatice tüm samimiyetiyle gülümseyip validesinin elini öpmek için eğilmişti.

" İnşallah validem. "

ÇERKES SULTAN : MAHFİRUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin