⭐ Çerkes Haseki ⭐

443 13 39
                                    

2 Gün Sonra

" Sultanım, Safiye Sultan geldiler. Hünkarımızla görüşmek için has odaya doğru gidiyorlar. "

Nedimesi Mürgüşah'ın verdiği haber üzerine zümrüd yeşili kaftanının eteklerinden tutarak mağrur bir eda ile oturduğu kadife serili sedirinden kalkmış ve yüzüne alaycı bir gülümseme takmıştı Mahfiruz.

" Bilir misin Mürgüşah, babam hep Ruhsar halamdan bahsederdi. Vaktiyle Safiye Sultan ile pek çekişmişler. O gün bugündür de Safiye Sultan biz Çerkesleri sevmez olmuş. Kadere bak ki onun devri sona erdi ve hasretliğini çektiği bu valide dairesine evvela Handan Validem ve akabinde de ben geçtim. "

" Allah sizi başımızdan eksik etmesin sultanım. Lakin derler ki Safiye Sultan'ın niyeti yeniden saraya dönmekmiş. Eminim ki geri dönmek için hünkar efendimizin yüreğini ısıtacak sözler edip duracaktır. "

Esasen haklıydı Mürgüşah. Öyle ki Eski Saray'dan gelen Safiye Sultan'ın dileği de tam olarak buydu.

" Merak etme. Ben sağ olduğum müddetçe o kadının bu sarayda yeri yok. "

" İnşallah dediğiniz gibi olur sultanım. Yoksa maazallah başa Safiye Sultan geçerse gün Mahpeyker Hatun'a doğar. "

Mürgüşah'ın tedirgin gözlerinin içine bakıp iç çekmişti güzel haseki. Her ne kadar kendisi de endişelenmiş olsa dahi bunu belli etmemeye çalışıyordu. Netice o gerçek bir hasekiydi. Güçlü ve emin görünmeliydi. Hele ki böylesine yüce bir konuma ulaşmışken...

" Aklından sil at bu düşünceleri. Hem Mahpeyker kim? (!) Ona binlerce gün doğsa dahi benim olduğum yere o ulaşamaz. En başta basit bir köle. Üstelik bir şehzadesi bile yok. Ah... Her neyse hadi sen Şahincan'a git bir bak. Şehzadelerimi hazır ettiyse has odaya gidelim artık. "

" Emredersiniz sultanım.  "

Mürgüşah'ın huzurdan ayrılmasıyla birlikte içini kemiren huzursuzluğuyla baş başa kalmıştı Çerkes güzeli. Nedimesinin söylediği sözlerin ihtimalini düşündükçe bu huzursuzluğu katlanarak artıyor ve onu boğmaya başlıyordu. Ya Safiye Sultan eski gücüne erişirse ya Mahpeyker yılanına gün doğarsa...

" Rabbim sen bu devran çarkını benim lehime döndür. Düşmanlarıma geçit verme. Amin. "

***

" Hünkar torunumuz... "

Altın varaklı çifte kapıların ardına kadar açılmasıyla içeriye güneş misali tacının mücevherleriyle ışıklar saçan bir zamanların validesi, melikesi Safiye Sultan görünmüştü.

" Sultanım..."

Ahmed'in tebessümle içeriye buyur etmesi Safiye'yi rahatlatmış ve dahi umutlandırmıştı. Zira uzun zamandır torunundan yana bu denli hürmet görmemişti büyük valide.

" Arslan torunumuz... Bizim civanmert, vakur hünkarımız... Şükürler olsun ki dünya gözüyle bir kez daha seni görmek nasip oldu."

" Mektubunuzda evlatlarımı ziyaret etmek istediğinizi yazmışsınız. Sizi böylesi bir saadetten mahrum edecek değildim elbet."

" Yazdık evet. İşittim ki sana hediye ettiğimiz Rum cariye hanedana bir evlat vermiş. Kızını doğurmuş. Tebrik etmek istedik. "

Şimdi Safiye'nin gök mavisi gözleri Ahmed'in üzerindeydi. Öyle ki bahsettiği cariye adına hünkar torununun ne hissettiğini merak ediyor ve dahi onu ne denli etkilediğini bilmek istiyordu.

Ahmed ise gayet yumuşak ve neşeli bir eda ile evvela dudağını oynatmış akabinde de cariyeden memnun olduğunu belirtircesine başını hafiften yana doğru eğmişti.

" Mahpeyker bana bir kez daha baba olmanın sevincini yaşattı. Saadetimin kaynağı oldu."

Sevinmişti Safiye. Demek ki hediyesi Anastasia tam da murad ettiği gibi hünkar torununun gönlünde çoktan tahtını kurmuş ve kıymetlisi olmuştu.

" Rabbim saadetinizi arttırsın. Ahmed... Validen Handan, gelinimiz, bu fani cihandan vakitsiz göç eyledi. Allah günahlarını affetsin. "

" Amin. "

Yutkunmuş ve mevzuyu esas yere getirmek istemişti büyük valide.

" Bu saraya nice hizmeti oldu şüphesiz. Layığınca da hükmetti fakat kadere bak ki vadesi erken doldu. Ah... Bilirsin ki makamlar boşluk kabul etmez. Hem işi ehline vermek bizlere farz olmamış mıdır? "

" Mevzu Mahfiruz mu ? "

Anlamıştı Ahmed. Bir kez daha görmüştü ki Safiye Sultan'ın iktidar hırsı hala dipdiriydi.

" Bizim arslan torunumuz, hasekin Mahfiruz gün geçirmemiş bir taze. Henüz toy ve dahi böylesi bir vazifenin altından kalkamayacak denli... "

" Öğrenir sultanım. Eğer tasa ettiğiniz tek hakikat buysa öğrenir. Mahfiruz'a itimadım tamdır. "

Tam da o sırada kapı çalınmış ve Ahmed'in gir emriyle içeri kucağında oğlu Osman ile baş haseki Mahfiruz ve Şahincan Hatun'un kolları arasında uyumakta olan Mehmed girmişti.

" Hünkarım, sultanım... "

Mahfiruz'un gelişi üzerine yüzünü ekşiten büyük valide hemen yüzüne sahte bir tebessüm yerleştirip neşeyle etrafına bakınmakta olan Şehzade Osman'a doğru ilerlemişti.

" Maşallah. Daha şimdiden ataları gibi pek civanmert bir şehzade olacağı belli.  "

Gülümsemişti Mahfiruz. Her ne kadar bu kadınından nefret ediyor olsa da şehzadesine ettiği iltifattan dolayı içi ısınır gibi olmuştu.

Osman'ın yanından ayrılan Safiye bu kez de Şahincan'ın kucağında uyuyan Mehmed'e dönmüştü yüzünü. Hatırladığı kadarıyla bu şehzadenin anası doğum anında vefat etmiş ve akabinde de evvela Handan'ın sonra da Mahfiruz'un himayesine geçmişti.

" Mehmed... Talihsiz şehzademiz. Dileriz bahtın açık olur. "

" Amin. İnşallah."

Ahmed'di bu. Şüphesiz ki o da evladının talihsizliğine üzülüyor ve onun üzerine titriyordu.

...

" Çerkes Haseki... İşittik ki haremin idaresi silsile gereği sana geçmiş. Tebrik ederiz. "

" Sağ olun sultanım.  "

" Biz ki bu saraya kök salmış ulu bir çınarız. Dallarımız arşa, köklerimiz ise yerin yedi kat altına dek gider. Dememiz o ki sana her daim yardım elimizi uzatırız. Kapı halkımız çoktur. Hünkar torunum da müsaade ederse hizmetine verilmek üzere sana hediye edelim.  "

Susmuştu Ahmed. Esasen bunda bir sakınca görmemişti lakin yine de sözü  kadını Mahfiruz'a bırakmayı uygun görmüştü.

" Mahfiruz...?  "

Toydu Çerkes güzeli fakat zinhar aptal değildi. Safiye Sultan'ın aklından geçeni pekala okuyabiliyordu. Güya iyilik adı altında yanına Mahpeyker misali nice yılanlar, casuslar dolduracaktı.

" Siz nasıl arzu ederseniz hünkarım. Lakin etrafımda köle istemiyorum. Öyle ki ben ancak kendi milletime itimad ederim."

Mahfiruz'un bu sözü üzerine ne diyeceğini bilememişti Safiye. Bu zamana kadar bu kızı ne denli hafife aldığını hissetmişti. Ah... Dişli bir Çerkes çıkmıştı bu Mahfiruz. Dişli ve de mağrur...

" Ala... O vakit buna lüzum yok. "

Torunu Ahmed'ten yana da umduğunu bulamamıştı Safiye. Zaten güvencesi Mahpeyker de şehzade doğuramamış, haseki sultan olamamıştı. Fakat yine de Ahmed'in gönlünde yer edinmişti. Sadece bu bile ona yeterdi. Öyle ya başka neyi, kimi kalmıştı ki bu sarayda? Bir tek Mahpeyker... Eski gücüne ulaşmak için tek umudu o kalmıştı.

"... "

*** Yorumlarınızı bekliyorum arkadaşlar. 🤍

ÇERKES SULTAN : MAHFİRUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin