⭐ Sultan Ahmed'e Veda ⭐

240 11 36
                                    

21 Kasım 1617

Gece

Hava ayazdı. Ayazdan da öte soğuktu. Buz gibiydi. Has odanın ocağından ise ateş hiç eksik edilmiyor lakin bu da odanın serinliğini kırmaya yetmediğinden dört bir yana durmadan köz mangalları yerleştiriliyordu.

Bunca çaba bunca koşuşturmacaysa hünkaraydı. Sultan Ahmed'e... Öyle ki hastaydı bu civan padişah. Çok hastaydı. Son elli bir gündür de yatak döşek yatmaktaydı. Ateşler içinde ağrılar içindeydi. Gözünü açmaya dahi dermanı yoktu.

" Allah'tan ümit kesilmez sultanım. Lakin... Lakin akşamdan bu yana hünkarımız başka bir hal içindedir. "

Anlamıştı Mahfiruz. Anlamış ve az ileride hasta yatağında yatmakta olan kocasına acıyarak bakmıştı. Ahmed ki onun zevcisi, evlatlarının babası, hayatını adadığı erkeğiydi. Ve daha yirmi yedisinde genç bir padişahtı. Bu devletin başı, hükümdarıydı.

Aylar evvel başlayan ağrıları araya girince her şey birden değişmişti. İlkin arada bir yoklayan sancılar bir zaman sonra şiddetlenmiş ve işte şimdi de onu takatten kesmişti. Bu illet ki hummaydı. İnsanı yer bitirir, bununla da kalmaz ağrılar, ateşler içinde süründürürdü.

" Hüdai Hazretleri'ne haber edilmeli mi ? "

Bunun anlamı çok açıktı. Sultan Ahmed'in ahvaline dair kesin bir bilgi almaktı maksat. Zaten hakikati bilmek istediğinden sormuştu ya bunu Mahfiruz.

" Yerinde olur sultanım."

O an diri diri kalbinin yerinden söküldüğünü hissetmişti, Çerkes Haseki. İçinden bir şeylerin kopup gittiğini...

Ah... Şayet Ahmed ölürse devlet yükü onun ve oğlunun üstüne çöker, Bahti mahlaslı şiirler babasız kalır, kandilleri dahi yeni takılmakta olan Sedefkar Mehmed Ağa'nın hünkarı adına mimarlığını üstlendiği Mavi Camii bir yetim misali boynunu eğer dururdu. Her şey başkalaşır, devir değişir, değişirken de yer yerinden oynardı.

...

***

Telaşlıydı Kösem. İstikbal adına elinden gelen çabayı göstermiş olsa da yüreğinde harlayan ateşi bir türlü dindiremiyordu o. Zira Ahmed onun her şeyi, kendinin ve dahi evlatlarının da tek dayanağı, teminatıydı. Öyle ya, o gözlerini bu dünyaya yumar yummaz tahta Osman geçecek, Ahmed ile birlikte günahsız şehzadelerin de selası okunacaktı.

" Müftü Esad Efendi'den hala bir haber yok. Nicedir bizi cevapsız bıraktı. "

Korkuyordu. Korkusu da onu tedbir almaya bunun için de evvela devlet adamlarına söz geçirmeye itiyordu.

Kösem'in dileği belliydi. O tahta Mahfiruz'dan olma Osman yerine sevgili zevcisi Ahmed'in ayrı anadan olma kardeşi Mustafa'nın çıkmasını istiyordu. Bu vesileyle nizam değişecek ve dahi taht da alışılagelmiş düzene sırt çevrilerek gayrı ekber ve erşed üzere el değiştirecekti.

" Bu görülmüş, duyulmuş şey değildir sultanım. O sebepten olsa Müftü Efendi de sessiz kalmayı yeğlemiştir. Hem... Hem Halime Sultan'a nasıl itimad edilir ki ?  Hiç değilse Şehzade Osman sizi sever, sayar. Hürmet de gösterir. Tahta çıksa dahi şehzadelerinize kıymaz. "

Gülhan Kalfa'nın bu sözlerine kulak tıkamıştı Kösem. Öyle ki o çoktan herbir şeyi tefekkür etmiş, enine boyuna da hesaplamıştı.

" Ya Mahfiruz...?  Sen söyle, valide sultan olunca benden olma şehzadelere kıymaz mı ha ? Senelerdir beni bir kaşık suda boğmak için yanar durur. Bir de eline böylesi bir fırsat geçerse... "

ÇERKES SULTAN : MAHFİRUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin