⭐ Büyük Validenin Umutları ⭐

307 14 37
                                    

2 Gün Sonra

Has Oda

Elindeki mektubu katlayıp gelişigüzel bir yere fırlatmıştı Ahmed. Öfkeliydi. Acısının üstüne gidilip onun işlerine müdahil olmaya çalışanlara karşı bir türlü öfkesini yenemiyordu.

Mektup büyük validesi Safiye Sultan'dan başkasına ait değildi. Gelininin vefatına üzüldüğünü belirten büyük valide bir zamanlar hediye etmiş olduğu Mahpeyker'in doğurmasına çok sevindiğini söyleyip yakın zamanda saraya ziyarete gelmek istediğini yazıyordu. Fakat mektubunun sonlarına doğru yazdıkları... İşte Ahmed'i esas bu çıldırtmıştı.

" Büyük valideme nice ihsanlarda bulunurum lakin o hep daha fazlasını ister. Gayrı dünyalıktan elini çekip ahirete yönelmesi icap etmez mi? "

Mahfiruz da odada hünkarının yanıbaşındaydı. Onun da vaziyetten haberi vardı. Öyle ki Safiye Sultan açıkça boşalan valide sultanlık makamına kendisinin getirilmesi gerektiğini vurgulayıp talep ediyordu.

" Büyük validemiz ne edeceğini bilmez olmuş belli. Zannımca fırsattan istifade haşa huzurdan iktidarına gölge olmayı murat eder."

Haklıydı Mahfiruz. Safiye Sultan gibi birinin böyle düşünmesi kaçınılmazdı. Zira o senelerdir cihana hükmetmiş, nam salmış bir kadındı. Üstelik hala aklı başındaydı ve esasen de tecrübe sahibiydi. O dururken on altısındaki Çerkes kızının hareme nizam verecek olması endişe ediciydi.

" O devir kapandı gayrı Mahfiruz. Büyük validemin saltanatı hünkar babam Mehmed Han'ın vefatıyla sona erdi. Fakat gelsin. Evlatlarımı ziyaret etmesine mani olacak değilim elbet. "

Susmuştu Mahfiruz. Oysa içten içe yanıp tutuşuyor ve öfke saçıyordu. Biliyordu ki Mahpeyker, Safiye Sultan gibi bir iblisin kuluydu. Onun buradaki varlığıyla binbir çeşit akıllar alıp hemencecik uygulamaya koyulurdu. Sadece o mu? Ya Ahmed'in de aklına girip elinden valide sultanlık gibi ulu makamı alırsa...?

"Ah..."

...

***

Yeni döşenmiş dairesinde ipekli çarşaflar içinde yatmaktaydı Mahpeyker. Handan Sultan'ın vefatı sebebiyle doğum adına bir şenlik yapılmamış olsa da hizmetindeki cariyelerin getirdikleri lohusa şerbetinden bir yudum kadar almış ve cariyelere de dağıtılmasını söylemişti.

" Şehzade doğursan anca bu denli el üstünde tutulurdun Mahpeyker Hatun. Belli ki hünkarımız derinden bağlı sana. "

Gülhan Kalfa'ydı bu. Elindeki küçük mücevher kutularını sehpanın üstüne yerleştirip bir yandan da kapıda bekleyen ağaların elinden nice renkteki kaftanları almaktaydı.

" Öyle mi dersin Gülhan Kalfa? Hünkarımız sahiden de seviyor mu beni?  "

" İlahi, sevmese böyle armağanlara boğar mıydı hiç ? "

Sevinmişti Mahpeyker. Gülümsemiş akabinde de kucağında tuttuğu evladını bağrına bastırıp öpmüş ve Allah'a şükretmişti.

" Allah'ıma şükürler olsun. Sağ selamet doğurup evladımı kucağıma aldım ya... Ola da Nurnigar Hatun gibi doğum döşeğinde can verseydim. "

" Aman, Allah korusun Mahpeyker Hatun! Ağzını hayra aç bakalım. Hem sen onu bunu boş ver de evladını emzirmeye bak. Aç kalmasın sakın.  "

Kızmıştı kalfa. Öyle ki lohusa bir kadının ölümden bahsetmesi pek hayır sayılmadığı gibi hoş da değildi şüphesiz.

...

" Gülhan Kalfa... Mahfiruz... Mahfiruz Sultan gayrı haremi mi yönetecek? "

Mahpeyker'in karın ağrısını alıyordu kalfa kadın. Neticede Mahfiruz onun rakibesiydi ve daha genç yaşında en yüce mevkiye erişmişti. Hal böyle iken henüz bir şehzade bile doğurmamış olan Mahpeyker elbet onu kıskanacak ve gururuna yediremeyecekti.

" Hünkarımızın emri. Sen de işittin. Hem Mahfiruz Sultan yalnız değil ki. Arkasında halası Servazad Kalfa var. Haremi birlikte idare edeceklerdir."

...

Başını eğip kaşlarını çatmıştı Rum kızı. Bu sarayda gücün her şey demek olduğunun farkındaydı ve o ilk andan itibaren gücü kaybetmişti. Fakat şükür ki Ahmed'in kalbi ona aitti ve bu tüm kaderleri değiştirebilirdi. Öyle de olacaktı.

" Öyle olacaktır. Tabii ki öyle... "

***

Eski Saray

Üzerine aldığı yünden örülme şala sarınıp ocakta çıtırdayarak yanan odunların sesini dinlemekteydi Safiye. Kendini dinginliğe bırakmış gibi görünse de esasen aklı saraydan gelecek kutlu bir haberdeydi.

" Biz ki Melike Safiye Sultanız. Handan kim, o sidikli Mahfiruz kim? Kim benim yerimi tutabilir? Ah... Ahmed de anlayacak elbet. Ve işte o vakit bizi sürdüğü o saraya valide olarak alacak."

İnanıyordu Safiye. Arslan torunu er yahut geç ona hak ettiği makamı takdim edecek ve onu payelendirecekti. Zira harem mühimdi. Öyle iki günlük hatunun eline bırakılacak bir kurum değildi şüphesiz. Üstelik haremin yeni sahibesi Mahfiruz oldukça gençti, toydu.

...

" O değil Haremi yönetmek on koyunu dahi yönetemez."

Kendi kendine düşünüp mırıldanmaktaydı büyük valide. Haksız da sayılmazdı aslında. Ancak yine de Servazad gibi bir destekçinin olduğu göz ardı edilemeyecek denli büyük bir hakikatti.

" Biz ki iktidar uğruna kendi canımızdan vazgeçmişiz. Servazad'tan ne olacak? Zaten yaşayacağı kadar yaşamadı mı? Eğer yolumuza taş koymaksa niyeti... İcap ederse..."

...

Gayrı her yolu deneyecek ve her şeyi zorlayacaktı büyük valide. Gücü elde etmek için elinden geleni yapacak gerekirse de hünkar torununa göz dağı verecekti. Zira tüm umudu buna bağlıydı. Saraya dönmesini sağlayacak tek ve tüm umudu...

Yorumlarınızı bekliyorum arkadaşlar. 💜

ÇERKES SULTAN : MAHFİRUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin