1606
Günler aylar geçmişti. Bu geçen zaman içinde Mahfiruz ile padişahın arasında adı konulmayan bir soğukluk sürüp gitmekteydi. Buna sebep ise Mahfiruz ile Mahpeyker'in çekişmeleri ve dahi Kırım Girayı Mehmed'in cezasının bitmesi adına Mahfiruz'un talepleriydi.
Ahmed yaşça toy olmasına rağmen devlet işlerine kadınların karışmasını istemezdi. Öyle ki onun önünde bu durumun felakete bürünmüş hali olan Safiye Sultan vardı. Bu kadın eşinin ve oğlunun devrinde herbir işe bulaşmış, devleti kendine bağlamıştı. Bir nevi kadın padişahlık yapmaktaydı lakin görünmez bir padişahlık.
Her şey bir yana biz gelelim Mahfiruz'a. Çerkes Haseki, eşi Ahmed'in muhabbetinden uzak kaldıkça gül misali soluyor adeta gün geçtikçe eriyip gidiyordu. Hele şu son birkaç gün içinde kulağına çalınanları düşündükçe içten içe kahroluyordu.
Öyle ki Ahmed evleniyordu. Hem de hür ve Paşa konağından gelen bir kadınla..." Ah... "
...
***
Yatıyordu Mahfiruz. Vakit çoktan öğle olmasına karşın boylu boyunca yatıp duruyordu. Kız kardeşi Fatma Şahincan ise ablasının bu hallerine üzülüyor fakat onu da anladığından ses etmiyordu. Bir tek Mürgüşah... Bir tek o vardı koşuşturan. Öyle ki bir yandan şehzadelerle ilgileniyor diğer yandan da sultanının buhranını dağıtmaya çalışıyordu.
" Taşlığa bohçacı gelmiş. Binbir çeşit de kumaş getirmiş. Dilerseniz söyleyeyim size de uğrasın. "
Mahfiruz'da ses yoktu. O yalnızca yarın gerçekleşecek olan nikahı düşünüyordu. Canı sıkkındı.
" Sultanım... Af buyurun lakin bir de işin iyi tarafından bakın. Demek ki hünkarımız için Mahpeyker vazgeçilmez değilmiş. Onun hükmü de buraya kadarmış. Bu düğün bunun en büyük kanıtı değil midir ? "
Aslında doğru söylüyordu Mürgüşah. Öyle ki sahiden de Mahpeyker gözünde büyüttüğü kadar değildi. Zira Ahmed onun da üstüne kadın getiriyordu. Tıpkı kendine yapıldığı gibi...
" Tıpkı benim gibi... "
Ablasının bu karamsar sözü üzerine Şahincan diz çöküp oturduğu yerden hızla kalkıp iç odadaki gömme dolaptan göz kamaştırıcı mücevherlerle süslü, al renkli, oldukça hoş bir kaftan getirmişti.
" Kalk abla. Kalk ve şunu giy. "
Kararlıydı Şahincan. Aklındaki her neyse bunun gerekli olduğunu düşündüğü kesindi.
" Şahincan..."
Kızmıştı Mahfiruz. Kendinde kolunu kıpırdatacak denli bile derman bulamazken kardeşi neyin peşindeydi böyle ?
" Sana kalk dedim abla. Bunu giy ve taşlığa in. Sen ki Prens Alkas'ın kızısın. Hünkarın nikahlısı, baş hasekisisin. Osmanlı hareminin başısın. Veliaht anasısın. Şimdi kendine yaraşır bir edayla hazırlıkları yönetmek varken sen korkak bir köle gibi yatağına mı sığınacaksın ? Hem sen de çok iyi biliyorsun ki elbet padişahın başka eşleri de olacaktı. Daha niceleri de olacak hiç şüphen olmasın. Bunu böyle kabul etsen iyi olur. "
Şahincan'ın sözleri bir tokat gibi inmişti Mahfiruz'a. Hakikatlerle sarsılsa da bu sözler onu kendine getirmeye yetmişti. Üstelik Kafkaslardan gelme nedimesi Mürgüşah da Şahincan gibi düşünüyor ve onu destekliyordu.
...
Daha fazla itiraz etmeden kızların da yardımıyla bir güzel giyinip takıp takıştırmıştı, Mahfiruz. Perileri dahi kıskandıracak bir surete bürünmüş, adının da manasıyla bir kez daha bütünleşmişti o.
Taşlığa da melek misali inmiş, cümle cariyeleri de kendine hayran bırakmıştı. Başı her daim dik, ince uzun parmakları birbirine kenetli... Hakikaten de muazzam görünüyordu bu Çerkes Kızı.
" Destur, Baş Haseki Hatice Mahfiruz Sultan Hazretleri ! "
Kızların arasından süzüle süzüle gitmekteydi şimdi Mahfiruz. Niyeti ise kendinden emin, her şeye göğüs gerebilecek dirayette olduğunu oradakilere ispat edebilmekti. Evet, doğrusu bunu başarmıştı o. Hele ki padişahın bir diğer hasekisi olan rakibesi Mahpeyker odasında ağlarken...
...
***
" Hünkarımız hatunu Halil Paşa'nın konağında görüp beğenmişler. Kaldı ki merhum Halil Paşa da Safiye Sultan'ın damadıydı. Zaten hatun da Paşa'nın yeğeniymiş. "
Günlerdir yastaydı Mahpeyker. Nasıl ki Ahmed'in, Fatma Ferahşad Hatun ile evleneceğini duydu, işte o günden beridir de hayata küsmüştü.
" Safiye Sultan... Yoksa bu da mı onun eseri ? Hatunu o mu...? "
" Sandığın gibi değil Mahpeyker. Kaldı ki sultanımızın o hatundan dahi haberi yoktur. Lakin işte Fatma Sultan ( Safiye'nin kızı )... Hünkarımız kıymetli halalarını ziyarete ettiği bir günde görmüş hatunu. Nikahı altına almak istemiş. "
Biçare esir bir kızdı Mahpeyker. Hal böyle iken tutunacak tek dalı Ahmed'ti. Ah... Büyük hayalleri olsa da bu hayallerine ancak ve ancak Ahmed ile hakikate ereceğini çok iyi bilen biriydi o. Sırf bu sebeple bile hünkarını kaybedemezdi.
...
Fakat gayrı kabullenmeliydi Mahpeyker. Öyle ya ne yapsa ne etse de bu izdivaç vuku bulacak ve o hatun bu saraya gelecekti. Bu yüzden hayıflanıp kederlenmeye hiç mi hiç lüzum yoktu. Hem gebeydi. Allah muhafaza bunca gam ve kasavet içinde evladını dahi kaybedebilirdi.
Sadece beklemeliydi Rum Kızı. Bekleyecekti. Bekleyecek ve Ahmed'in nazarındaki değerini kaybetmeyecekti. Zira onun nezdinden itibarsızlaşacak olursa unutulup gidecek, bu saray içinde herhangi bir kimseden farksız kalacaktı. O ise bunu zinhar göze alamazdı.
" Zinhar... "
...
***
Baş Haznedar Servazad Kalfa'nın vefatının ardından haremin bu boşalan vazifesine Mahfiruz tarafından Şebsafa Kalfa getirilmişti. Zira mevkisi buna en yakın olan bu kalfaydı. Kaldı ki Kudret Ağa da yardımlarını esirgemiyor, Şebsafa ile birlikte Mahfiruz'a yol gösteriyordu.
" Hiçbir masraftan kaçınılmasın. Bu düğün hünkarıma layık bir şekilde olacak. "
Kıdemliler de dahil cümle harem halkı baş hasekinin bu sözleri üzerine şaşırmıştı. Halbuki bu durum bir kadın için en acıklı şeylerden biriydi şüphesiz. Fakat Mahfiruz gerçek bir ev sahibesi gibi yeni gelini ve hünkarı düşünüyor, onlar adına haremde hazırlıkları yönetiyordu.
" Siz merak buyurmayın sultanım. Her şey layığıyla hazır edildi. İlaveten Fatma Hatun'un dairesi de hazırlandı."
Şebsafa'yla göz göze gelmişti Çerkes Haseki. Bu bakış ki onun ne denli üzüldüğünün bir kanıtı niteliğindeydi. Öyle ki bunu pekala kalfa da anlamış ve usuldan başını eğmişti.
" Ala. "
...
Dayanamamıştı Mahfiruz. Erkeğini kaybetmek bir yana itibarının sarsılacağı korkusu onu yiyip bitiriyordu. Unutulmaktan, alay konusu olmaktan ve en mühimi de büyük halası Mahidevran Sultan'ın kederli hasekiliğini yaşamaktan çok korkuyordu o. Ancak çare yoktu. Yaşayıp ve görecekti. Yaşayıp ve görecek...
" Ah... "
...
* Yorumlarınızı bekliyorum.
Bilgi :
Fatma Sultan'ın eşi Halil Paşa 1603'te vefat etmiştir.
Fatma Sultan ise 1604'te yeniden evlilik yapmıştır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇERKES SULTAN : MAHFİRUZ
Ficción histórica1. Ahmed'in eşi ve evlatlarının annesi olan Hatice Mahfiruz Sultan'ın hayatını kurgulayarak siz kıymetli okurlarıma aktarmaya çalışacağım.