⭐ Validenin Ölümü ⭐

329 18 69
                                    

26 Kasım 1605

" Gidişat hiç iyi değil hünkarım. Zannederim bugünde yarında ecel vaki olur. "

" Edepsiz! Oldu olacak bir de validemizin öleceği vakti söyle. "

Mahfiruz'du bu. Hekim kadının hünkara söylediklerini işitmiş ve lafını esirgememişti. Doğru, Valide Handan Sultan'dan ümit yoktu. Öyle ki şu geçen iki haftadır yatak döşek acılar içinde kıvranmakta ve kan kusmaktaydı valide. Midesinden rahatsızdı.

" Sakin ol Mahfiruz. ... Hekim kadın gayrı çare tükenmiş midir? "

" Elimizden hiçbir şey gelmez hünkarım. Varsa yoksa Allah'a dua eder validemizin sıhhatine kavuşmasını niyaz ederiz. "

Bozulmuştu Ahmed. Çehresine kara hüzün yığınları gelip oturmuş, kara kaşları çatılmıştı. Bu hayattaki en kıymetli varlığını annesini yitirmek üzereydi ve cihan padişahı olmasına rağmen onun elinden hiçbir şey gelmiyordu.

"Servazad Kalfa... Kardeşlerim İsmihan ile Fatma'ya haber gönderin. Tez saraya gelsinler. Validemin fenalaştığını söyleyesiniz. "

" Emredersin hünkarım. "

Servazad'ın daireden çıkmasının ardından ağlamaktan gözleri şişmiş olan başhaseki içeride bulunan nedimelere aldırmadan validesinin  yatağının ucuna oturmuş olan  Ahmed'in yanına sokulup ona arkasından sarılmıştı.

" Hünkarım...  Validemiz... Rabbimin izniyle ayağa kalkacak ve yine bizlerin başında olacak. "

" İnşallah. İnşallah Mahfiruz. Validem güçlüdür. Ona en çok da benim ihtiyacım varken bizleri bırakmaz o. "

Yeşil gözlerinden birkaç damla süzülmüştü hünkarın. Başka bir zaman olsa kullarından saklardı lakin o buna zerre aldırış etmemişti. Ayrıca hasekisi Mahfiruz'un kar beyazı ince kollarıyla sardığı bedeninin uzun zamandır aradığı huzur olduğunun farkına varmış bu sebeple de hiç itiraz etmeden dakikalarca bu sarmalamanın içinde kalmıştı.

...

Vakit akşamı bulduğunda dairenin içi validenin sevenleriyle dolmuştu. Saray kalfasından tutun da kızlarına, gelinlerine kadar herkes gelmişti.

" Validem bizi duymaz oldu. Sekarata mı girdi acep? "

İsmahan Sultan'ın bu sözleri üzerine az ilerideki divanda hüzünle oturmakta olan Ahmed korkuyla yerinden kalkıp atlas kumaş kaplı yatakta öylece yatan validesinin yanına doğru ilerlemişti.

" Validem... Validem işitiyor musun?  "

"  Ahme... Ahmed'im. "

" Oh... Çok şükür Rabbime. "

Haftalardır acılar içinde kıvranmaktan bitap düşmüştü valide. Bu sebepten de takatten kesilmiş ve sessizleşmişti. Ta ki biricik oğlu Ahmed'in sesini duyana kadar.

" Validem yormayın kendinizi. Dinlenin.  "

Handan'ın sararmış yüzü bir anlığına parlamış ve akabinde de belli belirsiz bir edayla oğluna tebessüm etmişti. Kızları İsmahan ve Fatma da tüm bunların şahidi olarak rahatlamış, annelerinin halen hayatta olmalarına sevinmişlerdi.

" Validemiz dinlensin. Mahfiruz... Mahpeyker... Sizler dairenize dönün."

Fatma Sultan'dı bu. Odada bekleyen gelinlerine dönmelerini emretmişti. Öyle ki onların yapabileceği hiçbir şey yoktu. Üstelik Mahpeyker gebeydi ve bir aya kalmaz da doğuracaktı.

" Sultanım müsaade edin ben kalayım. Aklım validemdeyken daireme geçip oturamam. "

" Git Mahfiruz. Bir şey olacak olursa sana haber gelir. "

ÇERKES SULTAN : MAHFİRUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin