⭐ Korkular ⭐

402 16 97
                                    

Valide'nin dileği bir aya kalmaz vaki olmuştu. Öyle ki oğlunun gözdelerinden biri olan Nurnigar Hatun da gebe kalmış, bu haberle de hanedana yeni bir umut doğmuştu.

" Rabbime şükürler olsun. Dilerim Mahfiruz da Nurnigar da oğlan doğurur. "

" Amin validem. "

" Amin ya Servazad. Amin. "

Baştan ayağa kırmızıya kesilmişti kalfa kadın. Halvete kız sokacağım derken biricik yeğeninin talihine gölge düşmesine neden olmuş büyük bir hüsrana uğramıştı. Olur ya, ya Nurnigar oğlan doğurur da Mahfiruz kız doğurursa ? İşte o vakit kahrolur dururdu. Lakin yine ne pes eder ne de pes ettirirdi Servazad. Zinhar yeğeni Mahfiruz'un bir köşeye atılıp unutulmaya mahkum edilmesine razı gelmezdi.

" Sultanım. Bahsetmezdim lakin nicedir Mahfiruz'u pek kederli görürüm. Zannımca Mahpeyker mevzusu... ''

" Ha şu mesele...  Doğrusu o kıza benim de gönlüm razı değil lakin neylersin ki arslanım pek iyi anlaşır. Mahfiruz'a gelince, gebe haliyle bunları mı düşünür olmuş ? "

" Yalnızca hünkarımız için endişe eder. "

" Arslanım için endişe edecek biri varsa o benim Servazad. Kabul, hatun oğluma büyük validesinin hediyesidir. Safiye Sultan ki bin başlı yılan iken yetiştirdiği kimbilir kaç başlıdır. Fakat yine diyorum bunlar Mahfiruz'un üstüne vazife değil. Karnındakiyle alakadar olsun kâfi. "

Kızmıştı Handan. Gelini Mahfiruz'un bitmek tükenmek bilmeyen gururları üstelik de saray kalfası olan Servazad ile bilhassa da has odayla ilgili şikayetlerini dile getirmesi epey vakittir canına tak etmişti gayrı.

Servazad ise aldığı cevaba şaşkın, güçlükle yutkunmakta bir yandan da yeğeni adına en kıymetli müttefik olan Valide'nin nazarında değerinin düşmesinden yana telaşlıydı.

" Affedin validem. Malum Mahfiruz toy. Haşmetli hünkarımız nezdinde hiç olmaktan korkmakta. "

" Ne diye korkacak ? Sırf arslanım birkaç cariyenin işini gördü diye mi ?
Servazad... Bilirsin Mahfiruz'un yeri bende ayrıdır. Şüphem yok ki Ahmed'im onu kalbinde en yüce yerlere koymuştur. Bu sebeple kızımın kendini yok yere üzmesine gönlüm razı değil. "

Dayanamamış son anda yüzünü yumuşatmış her daim olduğu gibi gelinine karşı ana yüreğiyle konuşmuştu Handan Sultan. Öyle ki Mahfiruz'u tanıdığı ilk günden bu yana seviyor ve daha gelininin yıldızının parlamasını istiyordu.

Aslında Handan olanların da olacakların farkında olup Mahfiruz adına içten içe üzülmekteydi. Zira oğlunu iyi tanır bilirdi o. Kabullenmek istemese de belliydi ki Ahmed o Rum kızına alışmış ve dahi bağlanmıştı. Velhasıl korktuğu başına gelmişti Valide'nin. Olan olmuş, oğlu yeni bir sevdaya tutulmuştu.

" Peki validem. "

...

***

" Gün geçtikçe gebelik zorlaşır oldu. Bulantılar geçti derken bu kez ağrılar peyda oldu. "

Öfkeliydi Mahfiruz. Öfkesi gebelik haberini aldığı rakibesi Nurnigar'aydı. Haberi alır almaz dairesine kapanıp ağlar olmuş, geçen birkaç günün ardından da huysuzlanmaya başlamıştı.

Kederliydi. Ahmed'in yanına uğramaz oluşu bir yana onun Rum köle Mahpeyker ile vakit geçirmesi Mahfiruz'u perişan ediyordu. Bir de Nurnigar'ın gebeliği...

" Tasa etme abla. Dilersen hemen hekim kadını çağırırım. "

Fatma'ydı bu. Handan Sultan'ın izniyle ablası Mahfiruz'un hizmetine verilmişti. Ablasıyla aynı daireyi paylaşıp bir sofraya oturuyor ve ablasına yoldaş oluyordu.

" Lüzum yok. "

...

" Hatunun doğuracağı çocukla seninki bir olur mu hiç ? "

" Ne ? Ne diyorsun Fatma anlamıyorum ? "

Fatma Şahincan vaziyeti anlamış olduğundan böyle bir laf ortaya atmıştı. Maksadıysa ablası Mahfiruz'u rahatlatmak onu bu kasvet deryasından kurtarmaktı.

" Nurnigar gebe diye tüm korkun. Oğlan doğurur diye aklın çıkıyor. Fakat unutma abla, sen hünkarın nikahlı karısı ve bir Çerkes prensesisin. Evladın kız dahi olsa bu saraydaki nüfuzun zinhar kırılmaz. "

Elbet Fatma kendince haklı olabilirdi ancak yüzyıllık sarayın bir töresi geleneği vardı. Nikah mühimdi kabul lakin esas olan hanedana oğlan doğurmak ve yetiştirmekti.

" Mevzu bu mu sanırsın? Ahmed... Sen de bilirsin ki gayrı uzaktır bana. "

" Mübalağa edersin. Hünkarımız seni herkesten her şeyden ayrı tutar. Hem şu boynuna taktığın yakutu ta Bedahşan vilayetinden sırf senin için getirtmedi mi ? Sevmeyen hangi erkek yapar bunu ? "

Fatma haklıydı. Ahmed ki nikahlısı Mahfiruz'a kıymet veren, onun gönlünü hoş etmeye çalışan bir adamdı. Üstelik  koynuna giren hiçkimseye ona bağlandığı kadar bağlanmamış ve hiçkimseyi bu denli sevmemişti.

Fakat yine de aralarının eskisi gibi olmadığı aşikârdı. Nurnigar bir yana zira bu hatun kendi halinde uysal biriydi. Peki ya Mahpeyker hiç öyle miydi ? Her ne kadar sakin bir tabiata bürünse de Mahfiruz gayet iyi biliyordu ki o en azılı çöreklenmiş bir yılandı. Sinsiydi.

'' Yine de o Mahpeyker cadısı... Her neyse... ''

...

Susmayı tercih etmişti Çerkes Güzeli. Öyle ki içinde büyüyen ve onu boğan hislerini anlayan yoktu. Elbet birgün onlar da anlayacaklardı lakin belli ki daha vakti vardı.

" Ah...  "

***

Atlas örtülü sedirinin üstüne kurulmuş, cariyesi Mahpeyker'in huşu dolu sesini dinlemekteydi Sultan Ahmed. Mahpeyker ki zarif, bülbül sesiyle şakıdıkça şakıyor hünkarını mest ediyordu.

" Susma Mahpeyker'im. Sesin bana huzur verir. "

Keyiflenmiş elini üzümle dolu tabağa götürmüştü Ahmed. Gerek devlet işleri gerekse Kırım giraylarından yana duyduğu endişe sebebiyle ruhen hayli yıpranmış ve yorulmuştu. Bir nebze olsun huzuru bulmak için şimdi de olduğu gibi cariyesine sığınıyor ve onun tatlı sesinin ahengine dalıp gidiyordu.

Mahpeyker ise Allah vergisi olan sesiyle çoktan hünkarın gönlünü fethetmiş, Ahmed'i kendine bağlamıştı. Yalnızca bu kadar mı? Yüzünün saf, duru güzelliği bakanlarının içini hoş ettiğinden ona karşı farklı bir güven duygusu duyuluyordu. İşte Ahmed de en çok buna vurulmuştu ya. Onun güvenilir oluşuna...

...

" Hünkarım, dediler ki Edirne adında bir şehir varmış. Orası başlı başına bir diyar sayılırmış. Hele de bu mevsimde cennete eş değer tutulurmuş. "

Anlamıştı Ahmed. Cariyesi Mahpeyker'in arzusu Edirne'ye varmak böylelikle ikisi için bir müddetliğine de olsa gözlerden ırak küçük, sıcak bir yuva kurmaktı.

" Az bile demişler. "

" Orada ava da çıkılırmış. "

" ... "

Artık tastamam emin olmuştu hünkar. Filiz misali karşısında süzülen kızın Edirne sevdasına ortak olacak ve dahi bir an evvel yola çıkacaktı. Zira durup düşündükten sonra kalbini dinleyip böyle bir karara varmıştı.

" O halde hazırlan Mahpeyker. Yarın cumadan sonra yola çıkıyoruz. "

...

Sevinmişti Rum kızı. Bu onun ilk zaferi oluşundan mütevellit içten içe gurura kapılmış kibirlenmişti. Öyle ya neticede Ahmed'in döşeğine giren nice kız varken o Mahpeyker'i seçmiş onun sözlerine, talebine kulak vermişti. Bu sevgi değil de neydi ? Besbelli Ahmed ona meftundu.

...

Ah... Bu daha neydi ki. Tüm bunlar henüz bir başlangıç bir yeşerişti. Öyle ki Mahpeyker daha kök salıp filizlenecek, koca bir çınara dönüşecekti. Peki ya bu arada Mahfiruz'a ne olacaktı ?

ÇERKES SULTAN : MAHFİRUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin