Moğollar- Yolum seninle
(İyi okumalar satır arası yorumu unutmayalım🥺)Peki ya ben hiçbir zaman bir kokuya bile ait olamadıysam? Üzerimde yabancı ellerin kokusu varsa?
İnsan zamanı durdurmak istediği yere aittir diye bir söz okumuştum yıllar evvel. Aidiyet duygusunu ilk o zaman tatmak istemiştim sanırım. Muhtemelen on beş yaşında falandım.
Sonra büyümeye başladığımda ise, aslında hiçbir yere ait olmadığımı fark ettim. Sanki boşa yaşıyordum. Yaşamımı zevklendiren manevi hiçbir duygu yoktu. İşte o zaman alkole sığınmıştım. Bulunduğum boşluğu hissetmemek için, yaramı dağlıyordum bir nevi.
Ders süresinin dolması ile hoca çıkabilirsiniz arkadaşlar demişti. Not aldığım defteri sırt çantamın içerisine yerleştirdim. Umursadığım nadir şeylerden biriydi derslerim.
Telefonumu da ceketimin cebine koyduktan sonra büyük adımlarla amfiden çıktım. Birkaç dakika sonra yanımda Atahan belirmişti. Sevimli bir şekilde gülümsedi."Naber Pars? Eve mi geçiyorsun?"
Başımla onayladım. "Duş alıp mekana geçmeyi düşünüyorum. Dün çocuklarla öyle konuşmuştuk."
"Haa doğru. Ama ben gelemeyeceğim kanka ya, peder bu akşam ailece yemek yememizi istiyor. Nerden estiyse."
Elindeki şeylerin değerini bilmiyordu. Onu seven, geleceğini düşünen bir babası vardı. Gerçi benim de babam vardı, pek baba sayılmasa da elinden geldiğince çabalıyordu son zamanlar. Omuz silktim. Galiba bende elimdekilerin kıymetini bilmiyordum.
"Ye işte evde. Kırma adamı."
Başını sallayarak onayladı. "Yok ya, kırılmak değilde serseri olacağım diye korkuyor galiba."
Hafifçe güldüm. "Adam haklı bir yerde."
Dediğime ufak bir kahkaha attı. "Kanks öyle demedim lan. Sizden bahsetmiyor babam. Sadece barlar.. partiler.. bilirsin işte.."
Hafifçe tebessüm ettim. "Sıkıntı yok Atahan. Ne olduğumuzu biliyorum."
Birkaç dakika daha ayaküstü lafladıktan sonra arabalarımızın olduğu otoparka ulaştık. Arabama binip birkaç dakika sonra okuldan çıkmıştım. Sessizliği pek sevmezdim o yüzden radyoyu açtım. Şansıma sevdiğim bir grubun şarkısı gelmişti. Hafifçe nakaratı ağzımda mırıldandım.
Yirmi dakika sonra arabamı süt beyazı yalının önüne park etmiştim. Zili çaldığımda beyaz önlüklü çalışanlardan birisi açmıştı kapıyı. Bir şey demeden içeri girdim. Babamın evde olmadığını biliyordum bu yüzden direk üst kata odama çıktım.
Yatağın üzerine miskinlikle oturdum. Açıkçası bugün pek dışarı çıkasım yoktu. Evde oturup kafa dinlemek istiyordum biraz. Fakat bir kere söz vermiştim çocuklara. Ceketimin cebinden telefonumu çıkarıp mesajlaşma uygulamasına girdim. Grupta epey mesajlaşmışlardı. Son mesajlara baktım.
Melisa: Millet çıktınız mı
Melisa: Çıktıysanız birimiz beni alın dicektimAtahan: ben gelemiom:(
Berk: Niye lan izin mi vermedi peder öxbsjs
Atahan: Ne alaka lan
Atahan: Biraz başım ağrıdıYalandı. Atahanın babası biraz muhafazakar bir adamdı ve bizim ortamlarımıza girmesini istemiyordu. Adam haklıydı. Aramızdaki en düzgün kişi Atahandı. Fakat diğer andavallar süt çocuğu muamelesi yapınca bozuluyordu.
Melis: Berk dokunma çocuğa
Berk: tım
Melis: Pars sen ne alemdesin
Melis: huhu cevap versene alo
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeşil Gözlü Kuğu
Teen FictionBu sefer balık çöle aşık olmadı. Balık içinde bulunduğu suyun farkına vardı. ondan bir kaçış olmadığını, yüzebileceği en uzak yere de yüzse son durağının bile o olacağını farketti. Zira insan kendinden kaçamazdı. O yüzden varmalıydı insan. Varmalı v...