Cesaret delilik gibidir bazen. İnsanın başka zamanda yapmayacağı çoğu şeyi yaptırır, dönüp baktığında ulan ben bunu nasıl söyledim yüzüm kızarmadan be! Diye tepki verdirtir, çoğunlukla.
Şu anda da böyle bir heyecan halindeydim, fakat söylediklerimden pişman değildim. Aklım hala söyleyemediklerimdeydi.
"Müsaitsen benimle evlenir misin ?"
Bakışları şaşkınlıkla dolmuştu. Öyle bir anda sorarsam donar adam tabi.
"Müsaitim müsaitim de.. sen iyi misin Dua? Başına güneş falan mı geçti, şaka mı yapıyorsun?"
Başımı iki yana salladım. "Çok ciddiyim, ve birkaç saniye içinde cevaplamazsan bunu hayır olarak algılayacağım!"
Yavaş yavaş düşen jetonla birlikte gözlerinin içi gülmeye başlamıştı. Adama inme indireceğim bu gidişle.
"Dünyada bundan çok istediğim bir şey yok, eminsin ama dime sen, kesin benimle evlenmek istiyorsun?"
Şapşal bir şokla söylediklerine güldüm. Şaşırınca ayrı bir karakterdi resmen.
"Yani.. şu ara evlenmek istediğim başka bir adam yok.. sen yani tabiki!"
Heyecanla söylediğim sözlere karşı kendini tutamayıp güldü. Şu anda farkettim, ben Parsı hiç bu kadar gülerken görmemiştim. İlk defa bu kadar içten dolu dolu güldüğünü görüyordum. "Bu sabah uyanırken senden evlilik teklifi alacağımı hiç düşünmemiştim.
Göz kırptım hala cevap beklediğimi belirterek.
"Ee ne diyorsun? Teklifime yani."Birkaç saniye baktı yüzüme. Kirpikleri ağır ağır kapandı. Sanki zaman yavaşlamış gibiydi. Bilimsel olarak mümkün müydü böyle bir şey.
Gürdü kirpikleri. İki tane kirpiği olan beni kıskandıracak kadar."Sen bana cennetin anahtarını sunuyorsun,ve buna teklif mi diyorsun? Benim bu dünyada çektiğim bütün kötülükleri unutturacak bir şey bu Dua, teklif deme."
Şiirsel çıkışıyla gülümsedim. Vur dedik öldürdün sende koçum.
"Abartma ya tamam, o kadarda değil. Beni gözünde böyle büyütme."
Yandan alaycı bir bakış attı bu dediğime. "Ne zaman yaparız öyleyse düğünü? Ben pek anlamıyorum geleneklerden ama sen ne istiyorsan hepsini yaparız."
İçim hafif bir erirken düğün lafına takıldım. Ne düğünü alooo demek istesem de Parsın bu işlerden çok uzak olduğunu, sırasını adetini bilmediğini hatırladım.
"Biraz yavaş ol be adam, daha annemlere söylemedik. Ben şu an sadece adı konulsun istiyorum."
"Emrin başımın üstüne, ne zamana alayım şimdi günü? Gün ver bana."
Göz devirip elimi alnıma vurdum. "Sende bu günü bekliyormuşsun resmen! Daha bir dur dini nikah kıyalım, kına mına yapalım hepsini. Sırayla."
Anlamadığı suratındaki anlamsız ifadeden belli oluyordu. Sağ eliyle kaşının kenarını kaşıdı. "Tamam sana bırakıyorum ben.. çok anlamıyorum zaten. Her şey istediğin gibi olur zaten."
Başımı salladım bu konuşmanın üzerine.
Bir an gözüm kaşının kenarına takıldı. Kan vardı sanırım.
"Kaşına ne oldu senin? Dön bakayım bir buraya,"
Eliyle yüzüne dokundu. "Bilmiyorum ki, kanamış galiba."
Parmağına bulaşan kanı görmemle içim kötü olmuştu. Ne ara kanattın yüzünü be adam!
"Dur dur dokunma yüzüne, mikrop kaptıracaksın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeşil Gözlü Kuğu
Teen FictionBu sefer balık çöle aşık olmadı. Balık içinde bulunduğu suyun farkına vardı. ondan bir kaçış olmadığını, yüzebileceği en uzak yere de yüzse son durağının bile o olacağını farketti. Zira insan kendinden kaçamazdı. O yüzden varmalıydı insan. Varmalı v...