32

485 39 18
                                    

Bir oy ve yorum alırım. 💞🍓
Multi Duanın ve Parsın aynı gökyüzünü izlediği pencere...
Mavi gri- Sensiz hayatımın en kötü günü

Bilmez misin, sana gelen dikenli yollara çiçekler dikerim ben

Yeşil boyalı evimizin önüne geldiğimizde Alparslan arabasını yolun kenarına park etti. Nehiri evine birkaç dakika önce bırakmıştık. Arabada denk gelen şarkıdan sonra kendimi çok garip hissediyordum. Sanki bir tarafım bulutlar üstünde uçuyordu. Bir tarafım ise için için ağlıyordu. Pars ile olan her münasebetim, konuşmam manevi olarak yara aldırıyordu.
Evet. Onunla konuşmak kadar hoşuma giden, içimi mutlulukla dolduran, ruhumu besleyen şeyler çok azdı. Şu koca kainatta.
Ama sonuç olarak bakarsak Allah katında bana haramdı. Göremezdim. Dokunamazdım. Konuşamazdım.

Derin derin nefes çekerek arabanın kapısını açtım ve arabadan indim. Kısık bir sesle Alparslan'a teşekkür etmeyi de ihmal etmedim. Tabi o da buna cevaben 'ne demek yenge lafı mı olur?' demeseydi abim bir tık daha sakin olabilirdi.
İçimden güldüm bu dediğine. Ben ve yenge olmak? Kulağa pek de garip gelmiyordu aslında. Adımın yanında anıldığı kişi pars olduğu müddetçe her şeye alışabilirdim.

Abim Parsa ve Alparslan'a sert bakışlarını atıp kısaca teşekkür etti ve çoktan lambaları sönmüş olan evimize girdik. Parsa tekrardan bakamamıştım. İçimi rahatsız eden bir şeyler vardı.

Eve girdiğimizde abimle maç ile ilgili birkaç laf konuştuktan sonra uzatmayıp odama girdim ve kendimi yeşil nevresim serili yatağa bıraktım.
Yorucu bir gündü. Bir şeyler için adım atmam gerektiğini anladığın bir gündü.

Gözlerim kapanırken aşkın yakıcılığını bir kez daha hissettim yüreğimde. Oradan sonrası ise karanlıktı. Çakır gözlü adamın gözleri rengindeki rüyalara dalmıştım.

***

Huzursuz rüyalarla dolu bir uykudan sonra okula gitmek eziyet gibi geliyordu. Art arda iki derse girdikten sonra kendimi hastaneye zor atmıştım. Bugün stajım vardı.

Hemşirelik mesleğini hep kendime yakın bulurdum. Bir şeyleri iyileştirmeyi, bir çocuğun yüzünde tebessüme neden olmayı, ne bileyim yolda gördüğüm yaralı bir kediyi tedavi etmeyi seviyordum.
Doktorluk da güzel bir meslekti. Ama ben bu sorumluluğu kaldıramazdım. Vefat eden ilk hastamda psikolojim bozulurdu herhalde.

O yüzden hemşirelik yazmıştım ilk tercihime. Şu zamana kadar da hiç pişman olmamıştım. Rabbim pişman etmesin.

Hastaneye girdiğimde danışmada oturan kız arkadaşıma selam verdim. Birkaç dakikalık bir muhabbetten sonra üstümü giyinmek için soyunma odasına girdim.

Günün ilk yarısı klasik koşturmacalarımla geçti. Hastalara bak, iğne yap, kan al, idrar tahlili tüpü götür.. artık bunlar benim için rutin olmuştu.

Kol saatime bakmamla iş süremin dolduğunu farkettim. Bir gün daha bitmişti. Üstümü değiştirmek için odaya gidiyordum ki yanıma bir beden yaklaştı. Açıkçası onu görmeyi beklemiyordum. Güneş renginde parlayan henüz yeni yaptırmış olduğu belli olan saçları, aynı renkte ve güzellikte olan kaşları biçimli yüz hatları kahverengi soğuk gözleri ve marka olduğu kolayca anlaşılan kıyafetleri ile o karşımdaydı: Nazlı. Parsın eski nişanlısı. Ya da nişanlı olmak zorunda olduğu kişi.
Tamam Dua sakin ol kızım, biz bunları aştık.

Şaşkın bakışlarını kızın üstünden çekip konuştum titrek sesimle. "Kan aldırmak için mi gelmiştiniz?"

Kız hafifçe güldü. "Bence sen cevabı biliyorsun tatlım. Ama burada olmaz. Müsaitsen dışarı çıkalım mı? İşin bittiyse yani?"

Yeşil Gözlü KuğuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin