24

647 49 15
                                    

Sena Şener-Porselen kalbim

En büyük acılar, en duygusuz çehrelerin ardına gizlenen acılardır

Acı çekmek sandığımız kadar kötü müydü?
İnsanlar canları yanınca bundan bir an önce kurtulmak isterdi fakat atladıkları şey acıların onları şu an ki hallerine getirdiğiydi.

Acının içinde bile bir mutluluk olabiliyordu.

İnsan kötüyü bilmeden iyiyi bilebilir miydi? Hayatı kolaylıklarla geçen biri, gerçek güzelliğin farkına varabilir miydi?

Zorluk olmadan kolaylık olmazdı. Olmuyordu.

Gözüme gelen saçımı üfleyerek önümdeki ekrana odaklandım. Arada kahvemden aldığım yudumlar kısa süreli bir haz yaşamama sebep oluyordu.
Proje ödevinin bitmesine az kalmıştı. Bu dersten kalmak şu an istediğim en son şeydi o yüzdem bir an önce bitirip teslim vermemiz gerekiyordu.

Hafta sonu olmasına rağmen kış ayı içerisinde olmamız sebebiyle gökyüzüne kasvetli bir hava hakimdi. İnsanın içini bunaltan bir karanlık.
Duaya verdiğim hediyenin üzerinden iki gün geçmişti ve onu bir türlü görememiştim. Beğenmiş miydi yoksa kızmış mıydı bilmiyorum.
Temennim beğenmesi üzerine tabi.

Odayı dolduran iPhone zil sesiyle telefonumun nerde olduğunu bulmaya çalıştım. Oda pek toplu sayılmazdı.

Telefonu kitapların arasından çıkardığımda ekranda gördüğüm isim tahmin etmediğim bir isimdi.
Ne istiyordu ki bu adam? Bunca zaman aramamışken şimdi nerden esmişti.

Birkaç saniyelik bir tereddütün ardından isteksizce aramayı kabul ettim.

Kulağıma dolan gür sesiyle birlikte gözlerimi yumdum. Canım yanıyordu onun sesini duymakla. Kaybettiğim bir hayat, bir çocukluk gözlerimin önünden geçiyordu.

"Pars. Orada mısın?"

Zorlukla yutkundum. Bu kaçınılmayacak bir konuşmaydı. "Ne istiyorsun baba? Bunca zaman aramadıktan sonra şimdi ne istiyorsun?"

Söylediklerimle sesi birkaç saniye kesilmişti. Ne bekliyordu ki bu tepkiden başka?

"Senden ne isteyebilirim Pars? Sadece şu saçma oyunu bitirmeni söylüyorum. Yeter bu kadar. Evine dön."

Alaycı bir tebessüm fırladı dudaklarımdan. "Evimdeyim zaten baba. Sana olan son saygı kırıntımı kaybetmek istemiyorum o yüzden bu konuşma bitsin!"

Yavaş yavaş sinirlendiğini biliyordum ama bunu pek sallamıyordum. Onu hayatımdan çıkarmıştım. Gerisi boştu.

"Pars. Sana son kez söylüyorum eve gel. Konuşacaklarımız var."

Kaşlarım alayla kalktı. "Ne hakkında konuşacaklarımız? Bir düşüneyim,"

Alaycı konuşmaya devam ediyordum. "Şirketlerin başına geçeceğimle alakalı klasik bir söylem mi, yoksa soyadını daha çok kirletecek şeyler yapmamamla alakalı bir nutuk mu? Hangisi baba söyletsene?"

Alaycı tavrımı umursamayarak konuştu. "Sadece gel Pars. Üzerinde bu kadarcık hakkım olduğunu düşünüyorum."

***

Yeşil Gözlü KuğuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin