Gamzedeyim deva bulmam/ Dedublüman
Yeşil insana Cemal Süreyanın şiirlerini anımsatıyordu. Bense şiir okuyacak en son insandım
Yeşil bir ormandaydım rüyamda. Yürüyor yürüyor, sonu gelecek mi diye bekliyordum. Fakat ne orman bitiyor, ne de ben keşfetme arzumdan vazgeçiyordum. Her attığım adımda gördüğüm çiçekler mutluluğumu ikiye katlıyordu. Sanki dünyanın en mesut adamıydım.
Kulaklarımı dolduran yüksek sesli bir kapı çarpmasıyla birlikte gözlerimi isteksizce açtım. Gözlerimi ağır ağır açtığımda başımda dikilen kişi babamdı. İsteksizce yataktan kalktım. Üstümde sadece bir boxer vardı. Oturur pozisyona geçtim. Yüzümü avuçlarımın arasında ovuşturup kendime gelmeye çalıştım. Babamın öfkeden kızarmış suratıyla ne olduğunu merak etmiştim.
"Ne oldu baba? Sabah uykumu mahvettiğin için önemli bir şeydir umarım."
Sandalyenin üstüne gelişi güzel atılmış gri tişörtü yatağın üzerine bıraktı. "Önce üstünü giyin. Konuşacağız."
Tişörtü bir hamleyle başımdan geçirdim. "Ne var baba? Ne oldu da bu kadar öfkelisin?"
Bu hakiki bir meraktı. "Nerdeydin dün? Buradan çıkınca nereye gittin?"
Tek kaşımı kaldırdım. Yirmi dört yaşıma geldiğimin farkında mıydı bu adam?
"Ne bu sorgu sual? Nereye gittiysem gittim işte."
Sinirle bir nefes aldı. "Arkadaşlarınla beraber değilmişsin. Hüsnü seni ufak bir mahalleye girerken görmüş. Nerdeydin?"
Sakince oturduğum yerden doğruldum. "Sen beni takip mi ettirdin? Ne hakla!"
"Birkaç gündür garip davranıyordun. İyi olduğundan emin olmak istedim şimdi sen cevapla! Ne işin vardı o evde? Öyle yerlerde işin olmaz ki senin."
"Normal bir şeymiş gibi konuşma baba! Evet gittim o eve sanki uzun zamandır tatmadığım bir atmosfer vardı orada. Huzur. Huzur vardı."
"Sana ne istediysen verdim. Para, çevre kız arkadaşlar ama sen o kenar mahallesine sırf huzur için mi gidiyorsun? Buna inanmamı bekleme! Müslüman olduğunu biliyorsun onların değil mi?"
Müslümanlıktan neden bir virüs gibi bahsediyordu ki? Asıl çirkin olanın bizim hayatımız olduğunun nasıl farkında olmazdı?
"Evet biliyorum. Ve Müslümanlığın senin bana anlattığın gibi bir şey olmadığını da biliyorum. Tek merak ettiğim şu baba, neden yapıyorsun bunu bana, bize? Neden beni annemin öğrettiği şeylerden uzaklaştırmaya uğraşıyorsun?"
Suratı kireç gibi bembeyaz kesilmişti. "Sen- sen saçmalıyorsun! Neler diyorsun? Bak ilk günden zehirlemişler seni! Gitmeyeceksin bir daha o eve! O insanlara yaklaşmayacaksın!"
Öfkeyle kahkaha attım. Bu adamın kafası filan mı güzeldi? Beni yönlendirebileceğini mi sanıyordu?
"Biliyor musun?" Dedim büyük bir sakinlikle. "Gideceğim. Ve sen bunu engellemek için hiçbir şey yapamayacaksın."
Öfkesinden kudurmuştu sanki. Anlamıyordum neydi bu nefretinin sebebi? Öfkeyle parmağını havaya doğru salladı. "Eğer o müslümanlarla görüşeceksen beni unut! İstemiyorum senin gibi evlat. Defol buradan!"
Histeriyle güldüm. Dolabıma yönelip altıma kot bir pantolon geçirip elime gelen ilk ceketi alıp babama döndüm. "Biliyor musun? Böyle de yapacağım. Sana yalnızlığınla, mükemmel hayatınla sevgiler. Ben gidiyorum."
Bir şey demeden odadan çıkıp merdivenlerden seri hareketlerle indim ve yirmi dört yılımı geçirdiğim eve son bir bakış atıp altın rengindeki demir kapıyı ittirip, bir zamanlar anılarımı biriktirdiğim evimden çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeşil Gözlü Kuğu
Teen FictionBu sefer balık çöle aşık olmadı. Balık içinde bulunduğu suyun farkına vardı. ondan bir kaçış olmadığını, yüzebileceği en uzak yere de yüzse son durağının bile o olacağını farketti. Zira insan kendinden kaçamazdı. O yüzden varmalıydı insan. Varmalı v...