Keyifli okumalar!
Taladro- Hayat kırıklığı
Bu arada parsın modelini seçtim adı Evans Nikopoulos resim atacaktım ama uygulama eror veriyor:(Adın üç kez geçti saçma sapan bir filmde. Yalnız olsam çok ağlardım ama annem bakıyordu. Otoban dolusu gürültüyü sıkıştırıp beynime anne dedim hadi çay koy da içelim
-Ah Muhsin Ünlü-Eneslerin tanıdığı olan balıkçı gayet hoş, mütevazi ve nostaljik bir mekandı. İşletmenin sahibi Murat abi ile birkaç dakika muhabbet ettiklerinde kenarda sessizce beklemiştim.
Adam bizi deniz manzarası gören bir masaya oturttuğunda açlıktan karnımın guruldadığını duymuştum. Deniz havası, pişmiş balık kokusu derken acıktığımı yeni farketmiştim.
Garson çocuk gelip ne sipariş vereceğimizi sorduğunda Enes çipura, Bekir ve Mert gereksizi hamsi, bense levrek istemiştim. Salatayı bol koymasını çocuğa söylediklerinde bunu şakacı bir tavırla söyledikleri için masada hoş bir ortam oluşmuştu.
Balıklar gelene kadar oradan buradan siyasetten, arabalardan, futboldan filan konuşmuştuk. Sohbetleri iyiydi hoştu ama ben biraz fazla acıkmıştım.
Laf arasında Eneslerin Sivaslı olduğunu öğrenmiştim bu da demek oluyordu ki Dua da Sivaslıydı. Bunu aklımın bir köşesine not ettim. Gerçi etmesem de bir şey fark etmezdi çünkü onunla alakalı hiçbir şey aklımdan çıkmıyordu.
Balıklarımız geldikten sonra hepimiz iştahlı bir şekilde balıklara saldırmıştık. Murat abi bu işi gerçekten iyi yapıyordu.
Yarım saat sonra ben ikinci porsiyonu da yemiş bir şekilde Deniz havasını içime çekerek sandalyede oturuyordum. Diğerleri de balıklarını bitirmişti.
Masada bir muhabbet dönüyordu fakat ben orada değil gibiydim. Aklımda Dua, vardı. Çıkmıyordu oradan.
"Abi sen ne diyorsun Sergen hakkında?"
Alık alık baktım. "Ne Sergen'i?"
"Ooo uçmuş bu. Oğlum Sergen Yalçın futbolu bıraktı ya ondan konuşuyoruz. Bana bak sen hangi takımlısın. Kesin sen fenerlisindir o tip var sende."
Enes'in yorumuna güldüm. "Yok, Beşiktaşlıyım ben. Çocukken amcamla da giderdik hatta maçlarına."
Söylediğim şeyle birlikte Enes'in yüzünde büyük bir heyecan dalgalandı. "Oğlum kralsın lan! Ben de Beşiktaşlıyım! Oh be sonunda futbol konuşacak Beşiktaşlı birini buldum. Bu ikisi Cimbomlu da,"
Diyerek bakışlarıyla Mert ve Bekir'i işaret edince herkes güldü. "E abi ama napalım bu yaştan sonra takım mı değiştirelim. Hem senin Sergen'in varsa bizim de Sneijder'imiz var, Drogbamız var."
Kendi aralarındaki ufak didişmelerine gülümsemeden edemedim. Birkaç dakika sonra Mert lavaboya gitmişti. Masada üçümüz kalmıştık. Hazır Enes ve Bekir de futbol konuşurken fırsat bu fırsat deyip arkasından lavaboya gittim. Bu Mert lavuğuna haddini bildirme zamanı geldi.
İçeri girdiğimde lavabo da sadece bir tuvalet doluydu. Birkaç dakika boyunca orada bekledikten sonra kapının kilit sesiyle birlikte kapı açıldı. Ağır ağır tuvalletten çıkan Mert beni görmesiyle başta bir irkilse de hemen toparlanıp gözlerini kısarak burada ne yaptığımı sorgulamıştı. Üzerimde fazla durmayıp lavaboda ellerini yıkadıktan sonra peçeteyle ellerini kurulayıp çöpünü de köşedeki çöp kutularından birine atıp bana dönmüştü.
Bakışları cüretkardı fakat bunun sadece bir maske olduğunun farkındaydım. Azıcık cesareti olsa Enes'in karşısına çıkabilirdi.
"Ne istiyorsun Pars? Arkamdan tuvalete gelmeler falan?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeşil Gözlü Kuğu
Novela JuvenilBu sefer balık çöle aşık olmadı. Balık içinde bulunduğu suyun farkına vardı. ondan bir kaçış olmadığını, yüzebileceği en uzak yere de yüzse son durağının bile o olacağını farketti. Zira insan kendinden kaçamazdı. O yüzden varmalıydı insan. Varmalı v...