Şarkı bitti, bizde bitmiş gibiydik. Pür dikkat bizi izleyen Bora alkışlayarak ayağa kalktı. "Mükemmeldin, miniğim." dedi içten gülümsemeyle.
Gece'nin yanına gelip ellerini tuttu ve önünde diz çöktü. "Bir kuğu gibiydin." Bana baktı. "Kardeşime bunları öğrettiğin için teşekkür ederim."
Gece, övülmek ister gibi bana baktı. Gülümsedim. "Rica ederim. Gece gerçekten çok iyi bir balerin."
Sözlerimin ardından hızla abisine döndü. "Duydun mu?" diye cırladı. Sevinçle abisine sarıldı. "Ben gerçek bir balerinmişim!" Geri çekildi. Bana baktı. "Yarın başka bir dersimiz var, değil mi?"
Beklentiyle bana baktı, ne diyecektim? Bu tek seferlik bir şeydi ve muhtemelen onu asla göremeyecektim. Endişe dolu bir yüzle Bora'ya baktım. Gözlerimiz buluştuğunda hafifçe başını sallayıp Gece'ye döndü.
"Miniğim, ablanın bugün eve dönmesi lazım. Gösterilerine odaklanması gerekiyor." Şaşırarak ona baktım. Bugün mü gitmeme izin veriyordu? Asıl konu bu değildi ama. Gece'nin gözleri dolmaya başladı. "Miniğim, yapma böyle."
"Ama onun bana öğretmesini istiyorum." Bora, kardeşinin gözyaşlarını sildi ve ona sıkıca sarıldı.
"Biliyorum miniğim ama gitmesi gerekiyor. Sana başka bir öğretmen bulacağız, tamam mı? Hem belki bir gün onun şovlarından birini izleriz"
Gece bana döndü ve sulu gözlerini ovuşturdu. Bora'nın üzülen kardeşini teselli etmeye çalışırken sarf ettiği mücadeleyi görüyordum.
Aslında tüm dürüstlüğümle söylemeliyim çocukları sevmezdim. Sinir bozucu olurlardı, laf dinlemez ve gürültü yaparlardı. Gece ise tanışınca sevdiğim tek çocuk olabilirdi.
Koşarak yanıma geldi, bacaklarıma çarpıp sıkıca sarıldı. "Lütfen kal!" deyip ağlamaya başladı.
Onun hizasında çömeldim, çenesini nazikçe tutup gülümsedim. "Gece, yapamam." Dedim, gözlerinde gördüğüm kırgınlığı kalbimde hissettim. "Bale antrenmanıma geri dönmem gerekiyor. Muhtemelen arkadaşlarım nerede olduğumu merak ediyorlardır. Ama her gün antrenmana devam etmeni istiyorum. Dans etmeni istiyorum ve bir gün büyük bir sahnede binlerce insanın önünde dans etmen bile mümkün."
Boynumdaki altın pembe kolyeyi çözdüm, elini tutup avuç içine bıraktım. Merakla kolyeyi inceledi. Bir balerin vardı; bir ayağını geriye doğru yukarı kaldırmış, belini büküp iki kolunu aşağı doğru savurmuştu.
Burnunu çekti, "Bu nedir?" diye sordu.
"Bu bana şans getiren bir kolye." dedim. "Ama ben artık oldukça iyiyim. Bunu senin takmanı istiyorum. Hayallerinden asla vazgeçme. Seni destekleyen bir abin var. Bu fırsatı iyi kullan." Göz kırptım. Kolyeyi daha iyi görmek için kaldırdı.
"B-bu çok güzel. Bunu asla çıkarmayacağım. Asla. Teşekkürler Akça." Kollarını belime sarıp başını omzuma gömdü. "Seni özleyeceğim".
"Ben de seni özleyeceğim" diye fısıldadım kulağına. Bora'ya döndüğümde yüzünde gülümseme ile bize baktığını gördüm.
"Haydi," dedi kardeşine. "Güney oyun oynamak için seni bekliyor."
Gece sıçradı. Kapının önünde onu bekleyen korumaya baktı. "Ooo! Geliyorum. Bugün prensescilik oynayalım!"
Gitmeden önce bana son kez sıkıca sarıldı. Kapıyı ardından kapattıklarında Bora parmaklarıyla oynayıp yanıma geldi. Tedirgin duruyordu. "Gece için yaptıklarından dolayı teşekkür ederim." Gözlerime o kadar derin baktı ki boğulduğumu hissettim. "Sadece bale için değil, onu kurtardığın içinde."
Alt dudağım sebepsizce titredi. Sanki omuzlarıma dertten bir dağ devrilmiş, altında ezilmekten son anda kurtulmuşum. "Üzgünüm, Akça Aksel."
"Açıklamana gerek yok." Gülümseyip onu rahatlattım. "Kardeşin için endişelenmen normal."
Bir şey söylemeden yanından geçtim. Beni izlediğinin farkındaydım ama ona hiç bakmadım. Eşyalarımı topladım ve başka bir şey söylemeden odadan çıktım. Doğrusu, buradan ayrılmalı ve her şeyi unutmalıydım. Sanki yaşadığım bu son üç gün yalnızca bir rüyaydı. Hayatıma geri dönmek istiyordum. Uğur'un soğuk esprilerini, Gizem'in duygusallığını özlemiştim.
Üzerimi değiştirip kimseye görünmeden dışarı çıktım. Aklım düşüncelerde boğulurken arkamda adım seslerini duydum. Aldırış etmeden yürümeye devam ettim. Bahçe labirent gibiydi. Sanki aynı yerleri defalarca yürüdüm.
Hınzırca güldüğünü belli eden sesle "Ön kapıyı bulmak için yardıma ihtiyacın var mı?" diye sordu. Kayıp bir köpek yavrusu gibi gezindiğimin farkındaydım.
"Hayır, gerek yok."
"Emin misin? Çünkü kaybolmuş gibi duruyorsun."
En iyi kaçış yolu olduğu için yalana başvurup "Sadece biraz hava alıp bahçeyi gezmek istedim." dedim.
Boğuk kahkahası kulaklarıma ulaştı. Stresli durumumdan zevk alıyor gibiydi ama merak ettiğim başka bir şey vardı: Acaba hayatımı ne kadar derin öğrenmişti?
Geri dönüp sormak istedim ancak adım sesleri durmuştu. Peşimden gelmediğine emin olduğumda ona dönmedim, soracağım her bir soru dudaklarıma ulaşamadan yok olmuştu. Bahçe kapısına ilerledim. Son bir kez arkama bakmak istesem de bunu yapmanın doğru olmadığına emindim çünkü dışarı bir adım attıktan sonra bu rüyadan uyanacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNAHKAR MELEK
Teen Fiction❛Ben Akça Aksel. Ağça Aksel sanıldığım için kaçırıldım.❜ ⇝ "... Hala benim meleğimsin." Burukça gülümsedim. "Emin misin?" Başını aşağı yukarı salladı. Boğazını temizleyip dudaklarıma baktı. Ben tepki veremeden yüzümü tuttu ve bana yaklaştı. D...