28."Araf"

7.9K 368 6
                                    

Delik borulardan damlayan suyun sesi sinir bozucuydu. Yorgun gözlerim kapalı olduğu için etraf zifiri karanlıktı, rutubet kokusu midemi bulandırdı. Tenim, yaprakta savrulan yaprak gibi titriyordu.

"Kan kaybından ölecek." dedi, benim için tamamen uğultudan ibaret bir ses. Agah'a ait olduğu tınısından belliydi. Görünmeyecek kadar aralık gözlerle karşımda oturan babama baktım. Bacak bacak üstüne atmıştı. Elinde tuttuğu bıçağın ucuna işaret parmağını koymuş, damlayan kanıma bakıyordu.

"Boş konuşma, Agah." dedi. "Amacım zaten bu. Onun acı çekerek ölmesini istiyorum."

Kirpiklerim titredi, aralık gözlerim kendiliğinden kapandı. Eklemlerim tüm gece soğukta uyumak zorunda kalmışım gibi ağrıyordu. Kanın metalik tadı midemi bulandırdı, dudaklarımı araladım. Ağzımdan ince bir kan süzüldü. Sonra biri girdi içeri. "Efendim." dedi. Tınısı yakındı ama kim olduğuna emin değildim.

Gözlerimi zorla açıp babama baktım. Yanındaki adam sanki benden gizlenmek istiyor gibi uzun bir palto giymişti, yüzünde maske vardı ve başına fötr şapkalardan takmıştı. "Ağça Aksel, işini tamamlayamadığı için özrünü iletti."

"Bir dahakine halletsin o zaman. Bu iki oldu." dedi babam ve o zaman anladım ki, iki seferdir Gece'yi kaçırma girişiminde bulunan kişi aslında Ağça'ydı.

Adam başını salladı, göz ucuyla bana baktığında gözlerimiz buluşmadan hızlıca depodan çıktı. Yorgun bakışlarım babama döndü. Cebinden bir mendil çıkardı ve ellerine bulaşan kanımı gözlerime bakarak sildi. Bana eziyet etmek hoşuna gidiyordu.

"Söyle bakalım, sen öldüğünde küllerini nereye savurayım, güzel kızım?" diye sordu.

Cevap vermedim. Sırıtışı daha da arttığında patlayan silah sesi demirlere çarpıp yankılandı. Hepimizin bakışları aynı anda girişe kaydığında karanlıkta iki siluet belirdi.

"Akça!" Yürek parçalayan sesin Uğur'a ait olduğunu anlayınca gelmemesi için yalvarmak istedim ama sesim çıkmıyordu. Sanki biri ses tellerimi sıkıyor gibiydi. Ağzımda biriken kan tekrardan dudaklarımdan süzüldü.

Uğur, korkusunu bir köşeye bırakmıştı sanki. Dizleri üzerine yere savruldu. Yüzünde ürkek bir kedinin ifadesi vardı ama bakışı alnına doğrultulan silahta değil, bendeydi. Gözleri dolu doluydu, yine de güçlü davrandı. Çenesini sıkıp duygularının öne çıkmasını engelledi.

Ona gitmek için çırpınmaya çalıştım, bedenim hareket etmedi. İşte şimdi gerçekten yaşayan bir ölü olmuştum.

Gözlerim, diğer siluete kaydı. Hırpalanmış Gizem endişe dolu gözlerle bana bakıyordu. Sanki yoğun hissettiği duygularından olan hüznü bastırmak için öfke hissini arttırmaya çalışıyordu ancak beni görünce çabası boşa gitmiş gibiydi. Peki, beni nerden bulmuşlardı? Üçümüzün bu ortamda bulunması yalnızca babam için büyük bir mutluluktu; ben öldükten sonra onları peşimden yollarken asla çekinmezdi.

İçimdeki masum kız mezardan hızlıca doğrulup 'İşte bu yüzden dayan.' dedi. Kötü kız başını salladı, ikisi ilk defa aynı fikirdeydi.

Titrek nefes aldım. Babam ayağa kalktı, bana dönüp arsız bir şekilde gülümsedi. Elini, bıçağın ucuyla kestiği omzuma dayadı ve yüzüme doğru eğildi. Acının daha fazla hissedilmemesi için nefesimi tutarak bedenimi kastım.

"Bu yolculuk mükemmel olacak, güzel kızım. Asla yalnız olmayacaksın." dedi.

Arka cebinden bir silah çıkardı. Hiç ikilemde kalmadan alnıma yasladığında Uğur diz çöktüğü yerden hızlıca kalkıp bana doğru koştu. Babam bu hareketi dünya üzerinde en son Uğur'dan beklerdi, bu yüzden bozguna uğradı ama şaşkınlığı oldukça kısa sürdü. Elinin tersiyle ona vurup kenara düşmesine neden olduğunda, bana doğrulttuğu silahı ona yönlendirdi.

GÜNAHKAR MELEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin