Söz verdiğim gibi bu hafta iki bölüm yayımlıyorum. Bir dahaki bölüm kısa olacağı için haftayada iki bölüm atacağım. Oy veren, yorum atan herkese teşekkür ederim. Yorumları okuyorum ve elimden geldiğince cevap veriyorum.
Lütfen okumadan önce yıldıza basmayı unutmayın. Keyifli okumalarr. Pazartesi gününe kadar hoşça kalın :)
ଘ
Işık gözlerimi yakıyordu. Başımda ve eklemlerimde bir ağrı vardı. Gözlerimi açmak istemedim ama karnımda garip bir ağırlık hissettiğimde yavaşça gözlerimi araladım.
Kirpiklerimin ardında gördüğüm ilk şey parlak ışık oldu. Ayağa kalkmaya çalıştığımda midemdeki ağırlık beni olduğum yerde tuttu. Yavaşça aşağı doğru baktım. Binlerce korkunç olasılık beynime ulaşıp etkisi altına alırken karnımda uzanan bir kol gördüğümde gözlerim fal taşı gibi açıldı. Çığlık atacaktım ama karşılaştığım manzara rahat nefes vermeme neden oldu.
Bora, yatağımın yanına bir sandalye çekip oturmuştu. Başı, yüzümün hemen yanındaydı ve kolu belimi sarmıştı. Parmaklarım bir an saçlarını okşamak için havaya kalktığında içimdeki kız bir elini beline yaslayıp kaşlarını çattı ve işaret parmağını iki yana sallayarak bunu yapmamam gerektiğini söyledi.
Kolumu yavaşça indirdim ve uzun kirpiklerinin yüzüne düşüşünü izledim. Son zamanlarda ölüme gidiyordum ve henüz hayatıma gireli birkaç ay olan bu adam, her seferinde yanımda oluyordu.
"Garip." dedim kendi kendime. "Hiç bu kadar garip düşüncelerde olup da bu kadar karmaşık hissetmemiştim." Sesimi duymuş olmalı ki yavaşça doğruldu ve koruma güdüsüyle omuzlarını dikleştirip etrafa bakındı. "Tehlikeli bir durum yok." dedim. Yavaşça bana baktı.
"İyi misin?" diye sordu. Sesinin tınısından benim için endişelendiği belliydi. Alnımı tutup doğrulurken dirseklerimden tutup oturmama yardım etti.
"Garip hissediyorum." dedim dürüst davranarak. "Tam olarak ne oldu?"
"Bayıldın, bende seni odana getirdim." Ensesini sıvazladı. "Burada uyuyakalmışım."
Sessizce kıkırdadım. Sanki daha önce birlikte uyumamışız gibi çekingen davranıyordu. Yeni uyandığı zamanlarda küçük bir çocuk gibi davrandığı an, bedenimi büyük bir sevecenlik kaplardı. Bu anda o anlardan biriydi. Neden bu hale düştüğümü bir an için unuttum ancak gerçek beynime bir tokmak gibi düştüğünde yüzümdeki kan aniden çekildi. Korkuyla yutkundum.
"Bir sorun mu var?" diye sordu tedirginlikle. Tepki vermedim. Yavaşça ayağa kalktım ve kenarda duran kabanımın üzerime geçirdim. "Bir yere mi gidiyorsun?"
Kabanın altında kalan saçlarımı geriye savururken ona baktım ve kuşağımı bağlamaya başladım. "Deniz kenarına gitmek istiyorum." dedim ve ekledim: "Seninle."
Çantamı alıp omzuma astığımda ona sırtımı dönüp odadan çıktım. Geleceğini biliyordum. Bora Pusat beni asla yalnız bırakmazdı. Üstelik beni atağa sürükleyecek kadar şoka uğratan gerçeği öğrenmek için çaba sarf edeceğine emindim. Telefonuma gelen mesaj aklıma düştüğünde sırtımda aşağı elektrik akımı kaydı. Adımlarımı hızlandırıp dışarı çıktım ve arabanın yanına uğramadan çıkış kapısına ilerledim.
"Yürümek istiyorsun anlaşılan." diye seslendi arkamdan. Kollarımı göğsüme sararken yavaşça geri dönüp yaklaşan Bora'ya baktım.
"Birkaç korumaya ihtiyacımız olabilir." dedim. Olumlu anlamda başını salladıktan sonra iki adama işaret etti. Bize doğru yaklaşıp birkaç metre arkamızda durdular.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNAHKAR MELEK
Jugendliteratur❛Ben Akça Aksel. Ağça Aksel sanıldığım için kaçırıldım.❜ ⇝ "... Hala benim meleğimsin." Burukça gülümsedim. "Emin misin?" Başını aşağı yukarı salladı. Boğazını temizleyip dudaklarıma baktı. Ben tepki veremeden yüzümü tuttu ve bana yaklaştı. D...