"Allah aşkına!"
Bale ayakkabılarımı sinirle odanın diğer tarafına fırlattım. Kendimi yere attığımda kabarık eteğim etrafa yayıldı. İleri uzattığım bacaklarıma doğru eğdim gövdemi. Esnek olduğum için rahat duruyordum ancak öfke bedenimin kasılmasına sebep oluyordu. Bugün her şey ters gitmişti. İlk önce aşk acısından daha kötü olan acıyı yaşayıp ayak serçe parmağımı sehpaya çarptım. Ardından kahvaltı yaparken masaya vurup herkesin içeceğinin dökülmesine sebep oldum. Şimdi ise bale yapmayı unutmuş gibi parmak ucunda duramıyorum. Yapmak istediğim tüm hareketler, birbirine dolanmış kolyelerin zincirleri gibiydi.
"Aklımı dağıtmam lazım!" dedim sinirle inleyerek. Bora ile zaman geçirmek istiyorum ama çalışmak zorunda olduğunun bilincindeydim. Uğur'un bugün müzikali vardı. Gece, Güney ile birlikte makyaj yapıyordu ve Gizem onlara eşlik ediyordu.
Hatta tam emin değilim ama geçen gece Güney'i Gizem'den öpücük çalarken görmüş olabilirim.
Belim ağrımaya başlayınca kendimi doğrulttum. Gizem'in bana anlatması gerek çok şey vardı. Benimde... Nefes verip her yanı ayna ile kaplı odada, karşımda duran aynaya baktım. Gözlerim şişmişti. Savaştan çıkmış gibi bir halim vardı. Bale yapmak hayatımda her zaman yeri ayrı olan bir şeydi ancak bu aralar bundan da umudum yoktu.
Yanaklarımı şişirdim. Bitik halimi incelerken aynadan arkamdaki kapının açıldığını gördüm. Gece gülümseyerek beni izliyordu. Normalde bulaşıcıydı gülüşü ama bugün üzerimde bir etkisi olmadı.
"Olamaz!" dedi ellerini yanaklarına yaslayarak. "Dolapta bekleyip kuruyan marullar gibi duruyorsun!"
Koşarak yanıma geldiğinde yanaklarımdaki havayı dışarı bırakıp zoraki bir şekilde gülümsedim ve minik elini tutup okşadım. "Endişelenecek bir şey yok. Ben iyiyim." dedim ama bana inanmamıştı.
"Bir şey mi oldu?" diye sordu çekinerek.
Dudaklarını büktüğünde onu rahatlatmak için "Hayır. Bir şey olmadı." dedim. "Yalnızca şansız bir gün geçiriyorum."
Gece önüme oturdu ve elbisesinin cebinden bir paket pembe renk mendili çıkarıp bana uzattı. Anlamayarak Rapunzel baskılı mendile baktığımda açıklama yapma gereği hissedip "Ağlarsan diye." dedi. "Çocuk olduğum için her zaman her yerde ağlayabilirim ama siz yetişkinler benim kadar şanslı değilsiniz."
Haklıydı. Gece yaşına rağmen söylediği her sözde haklıydı. Küçükken ağladığım zaman kızan bir babam vardı, yine de göz yaşlarımı saklamazdım. Sokakta gezerken, denizde yüzerken, bale yaparken birçok kez ağlamıştım ama hayat insana büyüyünce bu şansı vermiyor; boş tavana bakıp derin düşüncelere dalarken, kimse görmesin diye gizlice ağlamasına neden oluyordu.
Gülümseyip mendili aldığımda küçük kollarını kaldırıp boynuma sıkıca sarıldı. Tüm acımı alıp götürmüştü sanki. Yavaşça geri çekildiğinde "Aa! Unutmuşum." deyip ciyakladı.
Gülümsedim. "Ne unuttun bir tanem?"
Hızla ayağa kalktı. Açılan ağzını, elini çenesine bastırıp kapattı. "Güney ve Gizem için randevu hazırlamam lazım. Geçen gün ikisini bahçede gördüm."
Gözlerim yavaşça irileşirken paytak paytak koşup odadan çıktı. İçimdeki kız şaşkınca arkasından bakakaldı ve geçen gün gördüklerimin doğru olduğuna artık o da emindi. Gizem'e göre bir şeyler olmamış olsa da kesinlikle bir şeyler yaşanmıştı.
Onunla konuşmayı yine erteledim. Yavaşça ayağa kalktım. Odanın bir köşesine fırlattığım bale ayakkabılarını alıp ayağıma geçirdiğimde aynanın önündeki korkuluklara tutundum ve bir ayağımı yavaşça üzerine kaldırdım ancak parmak ucunda duran ayağımın topuğu yeniden zeminle buluştuğunda aynada gördüğüm yansımam beni bile korkutmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNAHKAR MELEK
Teen Fiction❛Ben Akça Aksel. Ağça Aksel sanıldığım için kaçırıldım.❜ ⇝ "... Hala benim meleğimsin." Burukça gülümsedim. "Emin misin?" Başını aşağı yukarı salladı. Boğazını temizleyip dudaklarıma baktı. Ben tepki veremeden yüzümü tuttu ve bana yaklaştı. D...