BORA PUSAT
Uzun zamandır mafyanın içinde olan bir ajan olsam da, arada sırada gerçekten bir çete lideri olduğumu düşünüyordum. Bu işi, hayatımı feda etmek adına kendim seçmiştim ve çoğu zaman casus ya da koruma olmayı neden seçtiğimi sorguladım. Bu hayatta daha ilginç ve eğlenceli şeyler olduğuna emindim ancak altı ay önce elime ulaşan dosyadaki satırları okurken bunun bir dedektif oyunundan daha fazlası olduğunu anlamıştım.
Her zaman işimde diğer ajanlardan yardım alırdım fakat bu sefer birlik olmuştuk. Kubilay, Akça'nın babasına yakın olmak için, Ender Kaya'nın her zaman gittiği kumarhanede bir krupiye olarak işe başlamıştı. Barış ise baştan beri bu işteydi. Onunla lisede tatsız bir şekilde tanışmıştık. Kader bizi yeniden bir araya getirdiğinde geçirdiği bir kazadan dolayı oldukça uzun süre hastanede yatmak zorunda kalmıştı ama bütün ailesi onun öldüğünü sanıyordu.
Kimin peşinde olduğumuzu öğrendiğinde bozguna uğramıştı çünkü onun yıllarca hastanede tedavi görmesine sebep olan kız ile ilgiliydi görevimiz. Belki mesleğini bir kenara bırakır, intikam alır sanmıştım ama o şaşırtıcı bir şekilde "O gün ben hatalıydım. Ona babası gibi bir canavar olacağını söylemiştim. Küçüktü, kaçmak istedi. Farkında olmadan bana zarar verdi." demişti.
Akça ile nasıl yakın bir ilişki kuracağımı düşündüğüm an telefonum çalmıştı. O gece fazlasıyla sarhoştum. Güney beni aradığı sırada uyku gözümden damlıyordu fakat Gece'nin kayıp olduğunu duyduğum an beynime tokmak gibi vuran gerçekler beni ayıltmış, bir hışımla evden çıkmama neden olmuştu.
Gece benim öz kardeşim değildi. Onu, göreve başladığım ilk ay kapının önünde bulmuştum. Henüz birkaç aylıktı. Bundan dolayı Akça, "Gece gibi tatlı bir kız nasıl senin kardeşin olabilir?" deyip sitem ettiği gün ona karşı istemeden soğuk davranmıştım. Yanlış sözler sarf ettiğini düşündüğü için içten içe kendine ne kadar öfkelendiğini gözlerinden görmüştüm.
Aramızda kalsın ama oldukça değişik biriydi Akça. Bazen içindeki sesler ile tartışma içine girdiğini duyuyor ama hiçbir tepki vermediğim için onu duyduğumu anlamıyordu.
İlk karşılaştığımız günü hatırlıyorum. O gün hem içiyor, hem de Kubilay'ın Akça'ya ait bir fotoğraf atmasını bekliyordum ancak Güney beni aradığı an telefonu evde unutup verdiği adrese gelmiştim. Henüz kim olduğunu bilmiyordum. Arabadan indiğimde, tüm korumaların arabaları ile oluşturdukları halkanın içine yürüdüm. "Bora Bey." demişti beni fark edince Güney. "Uzun zamandır peşinde olduğumuz Ağça Aksel, Gece'yi kaçırma girişiminde bulundu ama onu kıskıvrak yakalamayı başardık."
O gün, telefonu evde unutmuş olmasaydım belki de şimdi tamamıyla farklı bir hayat yaşıyor olurduk. Onu Ağça sanmasaydım ve bu olaydan bir süre önce Güney ile birlikte, bale salonundan çıkınca ona 'Ağça' diye seslendiğimizde dönüp bakmamış olsaydı hayatıma devam ederdim yine ama şimdi olduğu gibi tamamlanmış hissetmezdim.Ona doğru ilerledim. Yoğun ışıktan dolayı gözlerini kısmış beni izliyordu. Sonunda ikimizde bir siluetten ibaret kalmadığımızda, ürkek ama tüm korkusunu arkasına saklayan genç kadını gördüm.
"Demek Ağça Aksel sensin." demiştim sırıtarak. Kaşları çatılmıştı."Ağça?" Başını iki yana salladı. "Ağça Aksel olmayı bir harfle kaçırdım sanırım. Ben Akça'yım."
Onu duymazlıktan gelmiştim. Etrafımızı saran adamlardan birine bakıp "Onu götürün, bodruma koyun." dedim.
Arkamı döndüm. Arabama doğru ilerlerken "Ben Ağça değilim! Yanlış yapıyorsun!" diye bağırmıştı. Gece'yi kucağından almaya çalıştılar. "Bırakın onu!" diye haykırdı bu sefer. Kendisini bırakmamızı söylemesi gerekmiyor muydu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNAHKAR MELEK
Teen Fiction❛Ben Akça Aksel. Ağça Aksel sanıldığım için kaçırıldım.❜ ⇝ "... Hala benim meleğimsin." Burukça gülümsedim. "Emin misin?" Başını aşağı yukarı salladı. Boğazını temizleyip dudaklarıma baktı. Ben tepki veremeden yüzümü tuttu ve bana yaklaştı. D...