Geçmişi çevreleyen düşüncelerim bir mızrak gibi beynime saplandığını hissettim. Akrebin izini kaybeden yelkovandan bir farkım yoktu. Zaman sanki durmuş, şaşkınlığın en çok kanıma işleği anı ölümsüzleştirmişti. Vücudum ısınmış, damarlarımda akan kan soğumaya başlamıştı. Kulaklarım duyduklarına inanmak istemedi; beynim bu gerçeği reddetti. Burada kalmak zorunda olduğumu bilmek zordu. Ardıma bakmadan bu kapıdan çıkıp kaybolmak istedim. Hüznün dalgası bedenimi sarsmıştı, sanki boğuluyorum ve hiç kimse bana can simidi atmıyor gibiydi. Kendimi ihanete uğramış hissettim.
Sonra birden korkuyla irkildim. Saatler öncesini çevreleyen anılar bir tokmak gibi beynime saplandı. Bir kabus, bulunduğum evin içine çökmüş gitmeye hiç niyeti olmayan misafirdi sanki. Ruhum yağmur damlalarının altında uzanıyor, insanlar üzerime bir tabutun kapağını kapatıp beni karanlığa hükmediyordu. Ama yine de geçiyordu vakit. İçimdeki ses düşünceleri bir kenara bırakıp olayın aslını çözmem için bana yalvarıyordu.
Zihnim pimi çekilmiş bir bomba gibiydi. İçimde bir acı vardı, kendimi yitirmiş gibi hissediyordum. Aynı hissi kötü sonla biteceğini bildiğim bir romanın son satırlarını okurken hissetmiştim en son.
Geceler kulağımı tırmalayan bir sessizlikten ibaretti. Hayatım boyunca tektim, kimsem yoktu ama sanki şimdi yalnız kalmışım gibiydi. Tek değildim, çevremde insanlar vardı lakin ben yapayalnız kalmıştım.
Bu günden sonrası var, sanki ölümle karışık. Kalbim sebebini bilmediğim acının içinde kaybolmaya başladığında gözlerimi yavaşça açtım. Karşı karşıya kaldığım tavan tanıdıktı. Penceresi açık camı kapatan fon perde rüzgarla uçuşuyordu.
Hayatımın ne hale geldiğini merak etmeye başladım. Bugün cumaydı, yarın baleye dönmem gerekiyordu. Gösteride baş karakterdim. Bu yüzden aldığım birkaç günlük izin bile fazlaydı. Rolümü benim yerime bir başkasına verebilirlerdi. Eve dönmem için bir başka sebepte buydu. Hayatımın normale dönmesini sağlamam lazımdı ancak Bora'nın burada kalmam gerektiğini söyleyen kesin sesi kulağımda yankılanıyordu.
Kimi kandırıyorum ki? İpi elimden çok erken kaçırdım. Hayatım normal değildi ve artık asla normale dönmeyecekti. Bir ara çetede olan varlığımı zorla sıradan hayatıma çevirmiştim. Mafya işleri yalnızca okuyup izlemekten zevk aldığım yaşam biçimiydi. İçinde olmak eğlenceli değildi.
Dudağımı ısırdım. Yorganımı bırakmak istemiyordum ancak kalkma zamanının geldiğinin farkındayım. Hazırlanıp koridora çıktım ve asırlar gibi gelen bir sürenin ardından nihayet bahçeye açılan kapıyı bulmuştum.
Kapıyı kendime doğru çektim. Karanlık koridora gün ışığı koşarak hücum etti. Gözlerimi kapattım; çift kapaklı kapının iki köşesini tutup yeni biçilmiş çimen kokusunu içime çektim. Esen serin rüzgar saçlarımı nazikçe okşadı.
"Kaçmayı mı düşünüyorsun?"
Arkamda yankılanan derin bir ses, korkuyla yerimde sıçramama neden oldu. Kollarımı indirip olduğum yerde döndüm. Bora, dün gece tanık olduğum aynı yüz ifadesiyle bana bakıyordu.
"Yalnızca hava almak istedim." dedim. Başını onaylayarak salladı. Tam dudaklarımı açtığımda elini kaldırıp susmam için işaret verdi. Gözlerimi kırpıştırdım.
"Dün gece gayet net konuştum sanıyordum."
Kaşlarımı derince çattım. Hayatımı bir kenara bırakıp bu olaylardan sonra boşluğa savrulmamı mı bekliyordu?
"Ciddi olamazsın!" deyip sitemimi dile getirdim. "Ben profesyonel bir balerinim! Bunu kaçıramam. Bunun için çok çalıştım, peki sen kimsin ki bana ne yapıp yapamayacağımı söylüyorsun?"
Elleri yumruk oldu, itaatsizliğime kaşlarını çattı. "Düşüncelerin umurumda değil. Seni güvende tutmaya çalışıyorum. Gece kadar savunmasızsın." dedi ve afallamama sebep oldu. "Senin için daha önemli olan ne? Hayatın mı yoksa kariyerin mi? Beni kalpsiz bir pislik olarak görebilirsin, ama şaşırtıcı bir şekilde sana bakıcılık yapıyorum! Seninle daha fazla uğraşamam, yapacak işlerim var!"
Ani çıkışı karşısında şok oldum. Ama haklı olduğunu biliyordum. Bale benim hayatımın dönüm noktası olabilirdi fakat o benim hayatımı kurtarmaya çalışıyordu. Babamın adamları peşimdeydi ve derinlerde bir yerde burada olmanın şu an için en güvenli seçenek olduğunun farkındaydım ancak o peşimde olanın babam değil, Ağça Aksel denen kadının adamları olduğunu sanıyordu.
"Benim duvarlarımın ardında hiç düşman yok." dedim. Anlamayarak bana baktığında derin nefes aldım. "Bana düşman olanlar hep yanımda."
"Ne söylemek istiyorsun?"
Kollarımı göğsüme sardım; ona büyük bir adım atıp aramızda milimlik mesafe bıraktım. Çarpışan nefeslerimiz birbirine karışıp dans ediyordu.
"Sana sırlarım olduğunu söylemiştim." dedim. "Kilitli bir kutuyum ben. Anahtarım yok. Açılmak için kırılmam lazım."
Omzuna çarparak yanından geçip gittim. Arkamda hissettiğim bakışından soru işaretleri ile kaldığına emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNAHKAR MELEK
Teen Fiction❛Ben Akça Aksel. Ağça Aksel sanıldığım için kaçırıldım.❜ ⇝ "... Hala benim meleğimsin." Burukça gülümsedim. "Emin misin?" Başını aşağı yukarı salladı. Boğazını temizleyip dudaklarıma baktı. Ben tepki veremeden yüzümü tuttu ve bana yaklaştı. D...