Dün geceden itibaren her şey o kadar hızlı gelişmiştir ki Cemre, abisini aramaya bile vakit bulamamıştı. Daha doğrusu biraz da arayacak cesareti yok gibiydi.
Vicdanı asla sessiz kalmıyordu. Masum ya da değil, bir insanı öldürmüştüler. Ve bunun için masum bir insana suç yıkarak yalan ifade bile vermişti.
Abisi yalandan nefret ederdi. Cemre de söyleyemezdi zaten. Fakat hayatının seyri o kadar tersine gidiyordu ki Cemre kendini kanatlarına kütleler asılmış bir serçe gibi hissediyordu.
Gittikçe, Korkut ona yaklaştıkça, Cemre solduğunu hissediyordu. Eridiğini, kaybolduğunu, karanlığa battığını hissediyordu.
Korkuyordu.
Korkut'tan, onun dünyasından, ona ait her şeyden korkuyordu.
Bakıldığında Korkut adını yansıtıyor olsa da bugün isteyip de elde edemeyeceği herhangi bir şey olmadığını biliyordu Cemre. Gerek soğukkanlı karizmatik tavırları gerekse, görünüşüyle çok can yakıcı bir genç adamdı.
Onu isteyecek düzinelerce kadın veya erkek sayabilirdi Cemre.
Aynı zamanda o bir katil. Serinkanlı bir katil. Cemre de en az o kadının failiydi bu cinayetin. Fakat asıl mesele Korkut'un, katil olmasından öte, kadının öldüğünü söylerken takındığı ruhsuz bakışlardı. Cemre o bakışların hiçbir şey hissetmediğini çok net söyleyebilirdi. Biri ölmüştü ve sanki bu Korkut'un umrumda bile değildi. Cemre asıl bu umursamazlıktan ürkmüştü.
Bir gün, Korkut ondan vazgeçtiğinde, onun için Cemre de herkes gibi olacaktı. Aynı bakışlarla gözlerine bakacaktı. Biliyordu.
Çünkü o, Korkut'un onu umursadığı kadardı.
"Abin kurstan çıkmış olmalı." Diyen sesini duyduğunda daldığı boşluktan gözlerimi kaçırıp yanındaki adama baktı.
Cemre bileğindeki saate bakıp mayılık hareketlerle cebinden telefonunu çıkardı. Korkut yanında bir yandan araba kullanıp bir yandan onun hareketlerini takip ediyordu.
Abisinin telefonunu çevirip kulaklığının birini kulağına takarak telefonun açılmasını bekledi.
"A-alo kardeşim?" Diyerek telefonu açan abisinin sesini duyduğunda yeniden ağlayacak gibi oldu. Boğazından hiç gitmeyen yumru büyüdü büyüdü ve canını yaktı.
Çaresiz hissediyordu.
"Abim," dedi kırk bir sesle kendimi zorlayarak. "Yemek yedin mi?" Böyle şeyleri hatırlatması gerekiyordu. Kaldı ki, dünden beri onu yalnız bırakmıştı. Kim bilir ne kadar endişelenmişti.
"Yedim, yedim." dedi Emre. "Cemre dün gelmedin, gelmedin. Merak ettim ben, yoktun."
Cemre istemsizce ağladığını farkına tuzlu bir gözyaşı dudaklarına değince fark edip burnunu çekti.
"Cemre ağlıyor mu?" diye sordu Emre telaşlandığı belli olur şekilde. "Ağlıyor mu? Canı mı yanıyor? Düştün mü? Cemre hep ağlar düşünce. "
"Düştüm." diye cevapladı, gerçeği söyleyemeyeceği için.
"Yalan, yalan." dedi hemen Emre. Bu Cemre'yi burukça gülümsetti o ana rağmen. "Yalan kötüdür. Abilere yalan söylenmez."
"Söylenmez." diyerek gözyaşlarını kuruladı Cemre. Her şeye rağmen onun sesini azıcık bile duymak ona iyi gelmişti. Bir an için onu dikkatle dinleyen yani başındaki adamın varlığını bile unutmuştu.
"Abim," dedi toparlanarak. "Ben eve geliyorum şimdi. Sen de eve geç, bir kaç kıyafet topla valizine. Biraz evden uzağa gideceğiz."
"T-tamam." dedi Emre.
"Seni seviyorum." diyerek bekledi Cemre fakat ne kadar gelmeyeceğini bilse de beklediği cevabı duymamıştı yine. Telefon kısa bir aradan sonra yüzüne kapatılmıştı.
Anlayışlı olmaya çalışıyordu ama bazen Cemre, zorlanıyordu. Onun Emre'den başka kimsesi yoktu fakat ne yaparsa yapsın Emre için bir yabancıdan tek farkı ailesinden olmasıydı. Doktoru, otizmli bireyler için, ailelerin ise, onlara yakın yabancıları ifade ettiğini söylemişti.
Yakın yabancı..
Telefonu kucağına indirip başını cama yaslayarak akıp giden yolu izlemeye devam etti. Dikkatle yolu izliyordu ama arabanın durduğunu fark etmemişti. Öylece boşluğa bakıyordu.
"Düştüğünde senin için her zaman burda olacağım.." dedi Korkut aralarındaki sessizliği tok sesiyle bıçak gibi keserek. Onun sesinden, başkasına sevdiğini söylediğini duyduğundan beri bunu söylemek istiyordu. Çaresizce cevap beklediğini gördüğünde defalarca yaşadığı acıyı hissetmişti göğsünde.
Öyle emin söylemişti ki diğer yandan, bir an için inanamak istedi ona Cemre.
"Düşüren sensen işe yaramaz." dedi kısaca alayla gülerek.
"Bu defa ben değilim." diyerek kaş çattı Korkut.
Cemre nefes verip bıkkınlıkla gözlerini Korkut'a çevirdi. "Hayatıma girdiğin günden beri, hep sensin." dedi. "Öyle bencil ve körsün ki, yaptıklarının sorumluluğunu bile almıyorsun. Bir Kere ya.." dedi histerik bir şekilde gülerek. "Bir Kere seninleyken gerçekten güldüğümü gördün mü? Şu hayata dair ufacık inancım kalmışsa da onu ellerinle paramparça ettin sen. Daha yirmi bir yaşındayım ama baksana halime, geleceğe baktığımda hiçbir şey göremiyorum. Çocuk olmam gereken yaşta ben.."
Dayanamayıp hıçkırarak ağlamaya başladığında Korkut müdahale etme gereği duymadı. Onu kendi haline bıraktığında daha az canı yanıyordu.
Cemre onu sözleriyle zehirlemediği zamanlar, sessizce ağlamasını izlemek daha kolay geliyordu.
Ne kadar beklediler bilmiyordu Korkut fakat Cemre daha sakin göründüğünden arabayı çalıştırıp yeniden yola çıktı. Evin önüne geldiklerinde Cemre'nin kemerini çözmessini bekledi fakat ona hiç bakmadı.
Düşünüyordu. Daha doğrusu kendiyle savaşıyordu. İçindeki güçlü ses, aptallık ettiğini haykırsam da kararını vermişti. Vazgeçmemek adına hızlıca konuştu.
"Gelemene gerek yok." dedi. "Polise gidersen, olacakları biliyorsun zaten."
"Ne?" dedi Cemre afallayarak. Korkut'un sözünden döndüğü görülmüş şey değildi. Nasıl olur da bırakırdı şimdi onu?
"Duydun işte." dedi Korkut. "İn şimdi."
Soğuk sesi kararının kesin olduğunu apaçık ortaya seriyordu. Cemre şaşakınlığını üzerinden atamadan arabadan inip kapıyı kapattı. Araba mahalleden çıkıp gözden kaybolan kadar da bu olana inanamamıştı.
İlk defa onu böyle bırakıp gitmişti.
Şimdi Cemre'yi bir şeylere zorluyor olması, tehdit etmesi, bi birn laf sayması gerekirdi kara gözlerini ısrarla üzerine dikerek. Ama o öylece gitmişti..
Cemre içindeki boşluğa mana veremedi ama aptal aptal arabanın bıraktığı boşluğa baktığını fark ettiğinde toparlanıp daha fazla dikilmeden cebinden anahtarını bulup eve yürüdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FLECHAZO - GAY
Teen FictionKorkut, adı gibi bir adamdı. Nitekim insanlar isimlerinin anlamlarını karakterine yansıtılardı. Böyle söylemişti Cemre'nin annesi. Cemre'nin adını da annesi koymuştu. O daha doğmadan, hatta cinsiyeti bile beli değilken.. Yüksek ihtimalle kız olur sa...