Çatlak

1.3K 103 11
                                    

Biraz hava almak ve Korkut'tan uzaklaşmak için verandaya çıkmıştı Cemre. Hava kapalı ve sisli olsa da az önce içtiği domates çorbası üşümesi engelliyordu ve tabii üzerindeki pikenin de katkısı vardı.

Dağ havası biraz da olsa zihnini açmış ve kalbindeki  vicdani yükü biran için olsa da unutmasını sağlamıştı. Gözünün önünden gitmeyen beyaz elbiseli kadın cesedi bazı anlar siliniyordu zihninden. Bazense nereye baksa onu görüyor gibiydi. Yaptığı hatalar, söylediği yalanlar ve doğmamış masum bir bebek için ölene dek kendi affetmesi mümkün değildi yine de. Belki bu yüzden sonsuza kadar mutsuz olacakmışı gibi hissediyordu.

İç çekip sisin içinde kaybolan bakışlarını soğuktan beyazlamış parmaklarına çevirdi ve uyuştuğunu hissettiği için içeri döneminin daha iyi olacağını düşünerek kalktı. Anahtarı üzerinde olan kapıyı açıp salona girdiğinde ne görmeyi bekliyordu bilmiyordu ama beraber boyama yapan Emre ve Korkut görmeyi beklediği son şey bile değildi.

"Ne-.. Neler oluyor burda tam olarak?" diye sordu şaşkınca.

Korkut elindeki renkli kalemi duraksatıp başını kaldırdı. Gülümseyerek göz kırptı önce. "Emre'nin ödevini tamamlıyoruz." dedi sanki bunu hep yapıyormuş gibi olağan bir tavırla.

Emre oldukça sakin ve dalmış görünüyordu. Cemre'ye bakmadı bile. Ne ara uyanmıştı bilmiyordu ama epeydir bu işi yapıyorlarmış gibiydi.

"Ne kadar kalacağız burada? Artık dönelim." dedim
huysuzca.

Çünkü bu tablo Cemre'ye yanlış görünüyordu. Korkut'un Emre'yle iyi anlaştığı bir ihtimali hiç düşünmemişti ki, onu rahatsız edebileceği aklına gelmemişti. Sanki onlardan biri olmaya çalışıyormuş gibi gelip sakince abisiyle bir şeyler paylaşması yanlıştı. Ayrıca Emre onundu. Cemre bile onunla boyama yapamıyordu.

Korkut kalemi bıraktı ve sandalyesinden kalkıp yanına adımladı. Her ne söyleyecekse Emre'nin duymamasını istiyor olacak ki onu kolumdan tutarak salonun dışına çekti.

"Bugün de burada kalabiliriz." dedi gözlerinin içine rica edercesine. "Emre burada mutlu görünüyor. Sessiz sakin yerleri sevdiğini söylemiştin."

Bunu ne zaman söylemişti hatirlamıyordu ama doğru olduğunu inkar edemezdi o an Cemre. Ve az önce gördüğü tablo bunu fazlasıyla kanıtlıyordu da. Kararsızca gözlerini parkeye diktiğinde Korkut çenesindende tutarak bakışlarını kendisine çevirdi.

" İyi olmaz mı? "dedi üsteleyetek.

O an hangi kafadaydı bilmiyordu ama içimden bir his reddetmesine engel oldu ve" Olur" dedi sakince Cemre. Hem mahkemeye çok kalmamıştı ve çalıştığı işlerden zaten istifa edecekti. Yani eve döndüğünde yapacağı hiçbir şey yoktu. Başına ne geleceğini bilmediği bir bilinmezlikten önce Emre ile sakince vakit geçirmek istiyordu doyasıya ve şuan bu ortam buna uygun görüyordu.

Korkut hafifçe gülümsedi ve hala Cemre'nin çenesinde olduğunu hareket edene kadar unuttuğu baş parmağı bulundupu yeri tüy gibi okşayıp geçti.

İkisinin de bir süre sessiz kalıp göz göze kaldığı o kısa vakitte Korkut'un bakışlarının dudaklarına değdiğini fark ettiğinde hızlıca bulunduğukları ana dönüp kendini geri çekti Cemre, çarpılmış gibi. Minicik bir hareketi nasıl kalbini boğazında atıyor gibi hissettirebilirdi?

Fazla yakındı. Ne ara böyle yakındı anlamamıştı bile. Ve ona nefret kusmaya devam etmeliydi çünkü hala affetmiş sayılmazdı. Yaptığı iğrençlik kabul edilebilir değildi. Üstelik en yakın arkadaşım dediği dostuna bu ihaneti bile bile nasıl devam ettirebilirdi ki?

Cengiz'e üzüleceği aklımın ucundan bile geçmezdi ama şuan ona acıyordu istemsizce.

Korkut hafifçe iç geçirdi ve ağzının içinde bir şeyler homurdandı duymayacağı şekilde. Kaşlarını çattım.

"Bir şey mi söylemek istiyordun?" dedi tersçe Cemre.

"Hayır," dedi omuz silkerek ama duymuştu.

"Söyle söyle." dedi ısrar ederek.

"Hayır."

"Söyle işte, dinliyorum." dedi bu defa agresifleşerek.

Güldü, sinirleri bozulmuş gibi. Başını salladı tamam dercesine. "Dedim ki," diyerek başını hafifçe üzerine eğdi ve yakınlaştı. Gözleri kısacık dudaklarına kaydı ve tekrar gözlerine çıktı. "Bir kez öpmeme izin verirsen kölen olurdum."

Cemre ayıkladığı cümle ile, istemese de anında kulaklarına kadar kıpkırmızı oldu. Bunu beklemiyordu. Ellerini iki yanımda yumruk yapıp avuçları kesilene kadar sıktı sinirle.

"Y-yalan," dedi kekeleyerek. "Bunu söylemedin."

Korkut, Cemre'nin haliyle eğlenir gibi güldü pis pis. O an suratına yumruk yaptığı ellerimden birini geçirmek istedi Cemre ama kendii sıktı.

"Yalan değil." dedi gözlerini Cemre'nin yumuşak yüz hatlarında gezdirip bir eliyle saçlarından bir tutamı arkaya ittiriken. Cemre onun dıkunuşundan kendini çekti ama saçlarından uzaklaşmadı eli. "Ama evet, bunu söylemedim."

"Pislik.."

"Cemre, acıktım." diyerek lafını bölen ve bir anda salondan çıkan Emre ile anında bir kaç adım geri atıp yanlış bir şey yaparken yakalanmış gibi telaşla Emre'ye baktı.

Emre şüpheli tavırlara aldırmadı ama kaşlarını çatıp "Kırmızı olmuşsun. Hasta mı oldun?" diye sordu.

Korkut güldü. Dişlerini sıktı Cemre ve onlara arkasını dönüp salona doğru giderken sırtını delecek bakışlar attı Korkut'un ardından ama Emre hala cevap beklediği için kısa sürdü.

"Hayır hayır, hasta filan olmadım." dedi geçiştirerek. Elleriyle ısınmış yanaklarını soğutmaya çalışırken arkasını döndü ve "Gel mutfakta bir şeyler hazırlayayım." diyerek konuyu değiştirdi.

Emre ile peş peşe mutfağa girdiklerinde bile hala yanaklarını sıcak olması moralini bozsa da başka şeylere odaklanmaya çalışarak dikkatini dağıttı.

Çorbanın altını yakarken düşünüyordu yine de. Önceydi düşünüyordu. Korkut hep böyleydi aslında. Bir çok konuda Cemre'nin üzerine girmeyi severdi. Özellikle de utandırabileceği konularda fakat Cemre daha öncesinde bu kadar tepki verdiği bir anı hatırlamıyordu.

Korkut'u öptüğü için mi olmuştu tüm bunlar? Pandora nın saklı kutusu gibi bir defa kilidi çevirdiği için mi salınmıştı bu zehir kanına?

"Cemre çorba taşıyor." diye yüksek sesle ikaz eden Emre ile daldığı düşüncelerden sıyrıldı hızla. Çabucak ocağı kapatırken sinirle iç çekti ve hafızasında o anı defalarca yaptığı gibi silmeye çalıştı.

Bu ilk değildi ve son da olmayacaktı ne yazık ki. Biliyordu fakat engel olamıyordu.

Uzun ve çatlak bir kırılma noktasının üzerinde yürüyordu bir ip cambazı gibi. O çatlak git gide parçalarından kopuyor ve bir noktada hangi tarafı seçeceğine karar vermezse Cemre'yi yutmayı bekliyordu.

FLECHAZO - GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin