Bedel

697 85 12
                                    

Bölüm atlamış olabilirsiniz önceki bölümü okuduğunuzda emin olun lütfen ♡

Korkut sabır taşı olsa muhtemelen çok daha önce çatlamış olurdu. İradesine karşı verdiği mücadeleyi bir keşiş bile vermemişti belkide. Sahi niçin şimdiye kadar keşiş olup huzuru bulmamıştı ki. Bu iyi bir fikirdi.

Burnuna bebek pudrasına benzer hafif ve tatlı koku doluyordu. Çok iyi bildiği, neredeyse bağımlısı olabileceği kokuydu bu. Ne yazık ki bu kadar yakından solduğu zamanlar çok azdı. Şimdi kendi istediğiyle boynuna kollarını dolamış bir bütünmüşçesine bedenine yaslanmış çocuktan yayılan bu kokuya karşı koymak bir irade savaşıydı.

Bir anlık olmasından korkuyordu. Daha öncekiler gibi, bir amaç uğruna öpülüyor olmaktan.. Bu kalbine oldukça şiddetli bir sancı veriyordu çünkü. Artık dayanmak istemiyordu.

Cemre'nin acemi ve ne yaptığını bilmez dudaklarına karşı koyma savaşını neredeyse kaybetmek üzereyken kendine geldi ve genç adamı nazikçe ince belinden yakalayarak kendinden uzaklaşmaya zorladı.

Uyarıyı alan Cemre kalbinin gümbürtüsü kulaklarında uğulduyorken ve utançtan adamın yüzüne bakamayacak hale gelmişken bir de midesinde oluşan o acıma hisseye başbaşa kalmıştı şimdi. Reddilmenin sancısı. Buna niçin üzülüyordu ki şimdi?

Ağlamak üzere olduğunu ilk fark eden Korkut oldu. Ona bakmayan çocuğun yeşillerinin kızardığını gördüğünde eğilip yanaklarını kavradı şevkatle.

"Ne, ne oldu?" diye sordu hemen.

Cemre onun kıskacında yine de ona bakmamak için mücadele ediyordu. Kendini tam bir aptal gibi hissediyordu.

"Özür dilerim," dedi. Sesi bir hıçkırık gibi çıktı. "Beni.." yutkundu. Bunu söylemeye ve yakınmaya hakkı yoktu ama dudaklarından dökülüverdi. "Beni.. Öpmek istemiyorsun."

Korkut duyduklarıyla gözlerini yumup bir iç çekti. Gerçekten mi, diyordu iç sesi. Bunun için gerçekten içinden verdiği savaşın öyle farkında değildi ki bu aptal sarışın..

"Bunun için delirdiğimi görmüyorsun." diye fısıldadı. Fakat ondan bir cevap duymayı bekleyen kulaklar için gayet işitilirdi.

Cemre'nin kasvetli yeşilleri hızla Korkut'un kahvelerine çevrildiğinde iki genç de şaşkınca yutkundu. Tuhaf bir andı. İkisi de anlamsızca üzülüyordu fakat üzülmeleri için gerekli bir neden var mıydı ki?

"Siktir,"diye sessizce geveledi Korkut. Harbiden siksindi yani keşiş ruhunu. Sabır denen taş da belli ki çatlamak içindi.

Cemre'nin beline doladığı gibi büyük avuçlarını, çekti çocuğu kendine. Dengesi şaşan çocuk tutunmak için yeniden omuzlarına koymuştu ellerini. Yüzleri arasında olmayan mesafe az önce ayrılmış dudakları için yeni fırsattı.

Korkut ilk kez onu öpmek istediği gibi öptü. Hiçbir noktanın hatrı kalmasın istiyordu. Ve tadı öyle güzeldi ki, bu kadar sabrettiği için bir ödül verilmeliydi kendisine.

Bir elinin çocuğun saçları arasına kayıp yumuşak yutamları çekiştirerek kendine yön verme çabasından bile bi haberdi. Aklını yitirmiş olabilirdi. Çünkü Cemre'nin dudakları daha önce içtiği bir çok alkolden daha serin, daha cezbedici ve çok daha şarhoşluk vericiydi.

Dudaklarından içeriye sızan diliyle çocuğun dilinin üzerinde kaydı. Damağını, dilinin pürüzlü yüzeyini lezzetli bir meyveyi tadar gibi tattı. Kolları arasındaki çocuğun dumura uğradığını ve kolları arasında neredeyse kalp çarpıntısından baygınlık geçirdiğini fark etmedi bile.

Öte yandan Cemre daha önce tatmadığı bu zevkten dolayı ölmekte olduğunu düşünüyordu. Kalbi yüksek bir yerden hızla düşüyorken hissettiği gibi atıyordu. Tüm kontrolü bırakmak zorunda olduğu adam, çocuğun durumunu nefessizlikten göğsüne vurulan bilinçsiz yumrukla fark etmişti.

Kendine geldiği an soğuk suya dalmış gibi irkilerek ayrıldı çocuktan fakat uzaklaşamadı. Öyle keyifli hissediyordu ki, "Özür dilerim, iyi misin?" diye sorarken bile suçlu hissetmedi.

Cemre nefes nefese, dudaklarıyla aynı renge bürünmüş suratıyla, dağılmış saçlarıyla ve titreyen bacaklarıyla tamamen teslim olmuşken kimse Korkut'a mantıklı düşünmesini söyleyemezdi. Çünkü bu anı o kadar çok beklemiş ve utanç içinde olsa da toy bir çocuk gibi hayal etmişti ki, sabır taşı harbiden semsert olmuştu. Ki bu sefer ki gerçekten fiziki bir taştı. İlgilenmesi gereken bir taş. Eğer gözlerini Cemre'nin dudaklarından ayırabilirse ilgilenmesi gereken..

İçinden yüz bin siktir geçirdi.

"Oha amın*koyim!" diyerek yüksek bir ses ikisinin mahrem anını böldüğünde iki kafa da aniden salonun girişinde elinde telefonla muhtemelen onları kameraya alan Cengiz'e döndü. "En kalitelisinde bile böylesini izlememiştim. Bu videoyla bütün hayatımı geçindiririm."

"O niye burda?" diyerek inler gibi söylenen Cemre utançla yüzünü Korkut'un omzuna gömdü. Kendini boğmak istiyordu.

"Eğer tek bir saniyesini kaydettiysen kendine bir mezar kaz." diye tısladı aynı saniye Korkut. Bir yandan da Cemre'nin ensesindeki saçlarla oynuyordu sakinleşmesi için.

Uyarıyı duyan Cengiz hızla yüzündeki gülümsemeyi silmiş ve elindeki telefonu kapatarak yapmacık bir şekilde ellerini teslim olur gibi kaldırmıştı.

"Sorry," dedi gevşekçe. "Sadece şakaydı."

"Ne zamandır oradaydı ki," diye bir kez daha inler gibi söylendi Cemre. Yüzü gömülü olduğu için sesi boğuk duyulmuştu.

Korkut çocuğun bu anı kötü bir anıya dönüştürmesinden korktuğu için yüzünü gizlendiği yerden ayırdığı Cemre'nin yeşillerine bakarak "Yüzünü yıkamak ister misin güzelim?"diye sordu. Çünkü çocuk kıpkırmızıydı hala.

Cemre uysalca başıyla onayladı fakat makarnaya dönüşmüş bacaklarıyla adım atmaktan aciz olduğunu nasıl itiraf edeceğini bilemediğinden gözlerini kaçırarak ağız içiyle mırıldandı." Beraber gidelim mi?"

" Gel, "diyerek gülümsedi Korkut şevkatle. Kolundan tutarak bilinçsizce desteklediği çocuğu banyoya kadar götürdü.

İkisi de anlaşmışlar gibi tek kelime etmediler bu konuda. Korkut musluğu açıp hafifçe eğilmiş olan genç adamın yüzüne avucuna doldurduğu suyu çırptı. Bir kaç defa tekrarladıktan sonra kurulaması için de yardım etti. İşleri bittiğinde ikisi de bir süre durdular öylece.

Cemre diline kadar gelen hislerini daha fazla tutamayacağını hissetti o an. Konuşmak için hamlesi olmayan ve aklı o an için farklı yerlerde, mesela dudakları gibi, olan Korkut'a çekinerek baktı.

Yutkundu.

"Korkut,"dedi nazlı bir sesle. Bunu isteyerek yapmamıştı.

" Hmm, "sarhoşça mırıldandı adam.

" Bugün olduğun kişiyi sevdim. "dedi Cemre zorlukla itiraf ederek. Kalbi yeniden bozulmuş araba motoru gibi tekleyip durmaya başlamıştı. Birazdan söyleyeceği şey için suçlu hissediyordu ve hala istemeye hakkı var mıydı bilmiyordu ama söyleyiverdi öylece.

" Daha önceki karanlık adamdan kurtulamaz mısın?"

Korkut'un yüzündeki sarhoş ifade yavaşça dağıldı. Bakışları soğudu fakat bunu fark etmedi. Kontrol edemedi. Bir eli ciddiyetle yumruk halini aldı fakat üzeirnde düşünmeden "Hmm," diye mırıldandı. Evet manasında bir mırıldanıştı bu sefer ki.

Cemre ortamın birden gerilediğini fark ettiğinde ürperdi fakat lanet etse de söylediklerini geri almak için çok geçti.

"Bunun için telafi etmen gereken.." dedi neredeyse kekeleyerek. "Bedel ödemen gereken.. Biri olduğunu.."

"Biliyorum." dedi Korkut.

Cemre şu andan sonra her şeye rağmen ona teslim olmasını söylemeye çalışıyordu. Korkut önceki öpücükler gibi, yeniden aldatılmış hissetti.

Ve bu sefer kendisi de gerçek sebebin ne olduğunu bilmediğinden kaybolmuş gibiydi. Birden bütün yeşil bir orman küllenmiş dallara dönmüştü.

FLECHAZO - GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin