"Ne zamandır lan," Odadan taşan ses baede oturan ikiliye kadar ulaştığında Cemre irkildi. Emre ise hemen kulaklarını kapatmıştı elleriyle. Yüksek ses, kavga veya türevi şeyler onu korkutuyordu. Cemre üst kata Korkut'un penceresine bakıp, Emre'ye yaklaşarak kısık sesle " Sorun yok dedi. "dedi ve gülümsemeye çalıştı. Fakat Cengiz bu kez daha yüksek bir sesle" NE ZAMANDIR! "Diye bağırdığında çabası yetersiz kalmıştı.
"Bağırmasın," dedi Emre. "Cemre söyle, Bağırmasın."
Cemre panikle mırıldanan abisine telaşla bakıp yutkundu. "Tamam, abiş." dedi. "Sen şimdi boyamaya devam et, ben gidip susturacağım onları.
Cengiz susacak gibi değildi. En sonunda bütün tabuları devirmiş ve ilk kez yüzleşmek için çocukluk arkadaşının karşısına dikilmişti. Korkut tan hesabını sorduğu şey o kadın değildi.
" Ne zamandır beni kandırıyorsun?" diye sordu bir kez daha.
Cemre Cengiz'i sevmezdi, neredeyse hiç. Fakat onun odaya girdiğinde göründüğü paramparça hali bir nebze sempati duymasına neden olmuştu. Kötü kelimesini afallatacak kadar kötü görünüyordu. Öyle ki ağlayamamaktan gözleri kan çanağına dönmüştü.
"Kardeşim bak," dedi Korkut hasta yatağından dizinin arkasıyla destek alır bir halde Cengiz'in karşısında dik durmaya çalışarak.
"Kareşin mi?" diye sordu Cengiz. Ikisi de odaya giren Cemre'yi fark etmemişti bile. Sadece birbirlerine bakıyorlardı. "Kardeşlik mi kalmış bizim aramızda." Güldü sinirle. "O orospu benim arkamdan kahpelik yaparken, hem de sana, neredeydi bizim kardeşlik Korkut? Bunu bile bile beni salak yerine koymaya devam ettiniz siz? Ne elede ettin peki? Değdi mi?"
"Cengiz ileri gitme. Pişman olursun." diye uyardı Korkut son söylediğinin üzerine o da sinirlenerek. Alttan almaya çalışıyordu ama son söylediği bardağı doldurmuştu.
"Sen oldun mu?" dedi sarışın. "Gözüme baka baka arkamdan iş çevirdiğin için pişman oldun mu?!"
"Oldum!" diye tüm evi çınlatacak kadar yüksek sesle bağırdı buz kez Korkut da. "Oldum lan oldum!"
"Korkut," dedi Cemre ikisinin derin solukları arasında lafa girerek uyarıyla. "Sesiniz bahçeye kadar geliyor. Acaba biraz alçak mı tartışsanız?"
İkisi de dönüp Cemre'nin çekingen yüzüne baktılar. Korkut sakinleşmeye çalışır gibi çenesini sıvazladı fakat Cengiz, sanki Cemre'yi görmek sinirlerini daha çok bozmuş gibi sesli bir şekilde gülmeye başlamıştı.
" O da biliyordu tabii. "dedi Cengiz gülmelerin arasından Cemre'yi işaret ederek." Bi salak bendim zaten. Lan ben evlenecektim neredeyse lan. Hiç mi acımadınız bana?
"Oğlum, ben buna izin verir miyim?" Dedi Korkut. "Her şey üst üste geldi, bilmiyor musun?"
Cengiz sertçe yüzünü sıvazlayıp iç çekti sakinleşmeye çalışır gibi. Bu sırada Emre de sesler kesilmeyince yukarı çıkmıştı Cemre'ye bir şey olur korkusuyla. Hala elleriyle kulaklarını kapatıyordu.
"Ne var biliyor musun Korkut? Yoruldum." dedi Cengiz sonunda alçak tona geçiş yaparak. Sesi az öncekine nazaran dümdüz çıkıyordu. "Ben sana aynı durumda olsaydık, olduğu an söylerdim. Çünkü bana her zaman şu bombok duyguyu hissettirmene rağmen, şu hayattaki tek dostumdun. Sana tekrar nasıl güveneceğimi bilmiyorum."
Cengiz Korkut'un laflarını ağzına tıkıp geldiği gibi hışımla odayı terk ederken Cemre'nin omzuna çarptığında düşürdüğü fakat fark etmediği cüzdanı Emre yerden aldı. Cemre Korkut'a bakıyordu o sırada.
Emre, onları yalnız bırakıp cüzdanı vermek için koşarcasına evin kapısına yürüyen adamın peşinden gitti ve "Düşürdün." diye sayıklaya sayıklaya ilgisini çekmeye çalıştı ama Cengiz duymuyor gibiydi.
Kapıdan çıkmak üzereyken Emre nihayet onu tutma cesaretini göstermek kolundan yakaladı sertçe. Bariz bir şekilde Cengizden güçlüydü bu yüzden onu kendine çevirmek de zor olmamıştı. Fakat sarışını kendine çevirdiğinde gördüğü gözyaşları onu duraksatmıştı.
"Ağladın," dedi durum değerlendirmesi yapar gibi şaşkınca.
Cengiz onu tutanın Emre olduğunu fark ettiğinde bağırmak için araladığı dudaklarını birbirine bastırıp çocuksu bir tavırla kolunu kurtarmaya çalıştı. Onun ağladığını fark etmesi de rahatsız hissettirmişti. Bu yüzden ağladığı ve kendini tutmadığı için önce kendine söverek gözlerini kururlamaya çalıştı hemen.
"Ne var? Dedi sonunda tersçe." Niye tuttun? "
" Ağladın, üzgünsün yani. "dedi Emre onu duymamış gibi." Kızgındın ama. "
Cengiz onu dikkatle inceleyen ve anlamaya çalışan adama baktı uzun uzun. İçindeki o kalabalık öfke nereye gitmişti? Az önce içinden püsküren o öfke nasıl buna dönüşmüştü?
" Az önce kızgındım. Şimdi üzgünüm. Oldu mu?" dedi Cengiz. "Niye tuttun beni?" diye ekledi bir an önce burdan gitmek isteyerek.
"Neden?" dedi Emre. "Neden üzüldün?"
Cengiz öylece kalakaldı. Soru kulaklarından izlediği yolda çokça kez beyninde dönüp durmuştu. Bi eko gibiydi. Kavranması zordu. Çünkü kimse Cengiz'i duymuyordu. Kimse Cengiz'i sormuyordu ki. Neden üzüldün Cengiz, diye soran tek kişi yine Cengiz'di. Sadece kendiydi.
"Arkadaşımla kavga ettim çünkü." dedi sesi çatlayarak. Boğazını Temizledi. Düpedüz dürüst olmayı seçti. Sanki küçükken yapmak istediği gibi, onu üzenleri annesine şikayet eden bir çocuk gibi söyledi içindekini."Beni sevmediğini hissettim. Beni kandırdı. Arkamdan iş çevirdi. Güvenimi kaybetti."
Emre anlamıyordu. Bütün bu duygu yumağı ona mantıklı gelmiyordu. "Ben kimseye güvenemiyorum." dedi anlamaya çalışır gibi. "Her gün ağlamalı mıydım?"
Bunu gerçekten soruyordu çünkü o doğdu doğalı o tanımlanan güven duygusunu hissetmemişti. Bunun için ağlamak gerektiğini bilmiyordu. Annesine ve kardeşine bile güvenmediği için mi? Herkes yabancıydı. Yabancı birine güvenemezdin.
"Niye tuttun beni?" dedi Cengiz. Çünkü ona verebilecek tek bir cümle bile bulamamıştı. Emre ona farklı bir pencere aralamış gibiydi o an. Yaptığı kavganın ne kadar gereksiz olduğunu fark etti.
Güvenmemek, ve hiç güvenememek arasındaki o derin fark..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FLECHAZO - GAY
Teen FictionKorkut, adı gibi bir adamdı. Nitekim insanlar isimlerinin anlamlarını karakterine yansıtılardı. Böyle söylemişti Cemre'nin annesi. Cemre'nin adını da annesi koymuştu. O daha doğmadan, hatta cinsiyeti bile beli değilken.. Yüksek ihtimalle kız olur sa...