Güreş Ve 'Seni Seviyorum."

229 19 13
                                    

"Abime ne yaptın?" diye fısıltıyla ve gergince sormaktan kendini alamadı Cemre. Oturdukları çardakta Korkut, içecek bir şeyler almak için uzaklaştığında Cengiz ile baş başa kalmışlardı. Ve Emre 'de az ileride şezlonga uzanmış kitap okuma numarası yapıyordu. Numara yaptığı o kadar belliydi ki, her iki saniyede bir etrafta gözlerini gezdiriyormuş gibi yapıp Cengiz' e bakıyor ve ardından yeni gelin gibi utangaç bir şekilde gözlerini kaçırıyordu.

"Abine ne yapabilirim?" diye sordu Cengiz de göz devirerek.

"Bilmem," omuz silkti. "Bir tuhaf geldiğimizden beri."

"Bence gayet normal şuan. Sen kendi kocana bak." diyerek Cwmre'yi başarılı bir şekild başından savmıştı. Çünkü şüphesiz ki o an sahildeki en mutsuz adam Korkut olmalıydı.

Cemre ondan iki metre kadar uzakta sırtı dönük uzanan adama baktı gözlerini kırpıştırarak. Resmen çocuk gibiydi. Odada kalmak istemedi diye Cemre' ye tavır almıştı. Tek sorun, tüm tatili odada geçirmek istiyor oluşuydu zaten.

Cemre oflayarak oturduğu yerden kalkıp Korkut'un arkasında dikildi. Belli ki orda olduğu Korkut tarafından fark edilmişti çünkü oturduğu yerde kıpırdanıp dikleşmişti.

"Selam yakışıklı, sahildeki en mutsuz erkek ödülü için birinci seçildiniz." diyerek adamın omuzlarına kollarını sarıp üzerine doğru eğildi arkadan. Huysuz suratına aldırış etmeden yanağına da bir öpücük bıraktı hemen. "Bu da ödülünüz."

Korkut ağzının içinden homurdandı. Lakin gülmemek için de zor duruyor gibiydi. Cemre'ye karşı yelkenleri çok çabuk suya indiriyordu. Farkındaydı. Fakat çaresizce ipleri teslim etmişti en başında.

"Uğraşma benimle acımasız sarışın. " dedi.

"O zaman bu ödülü sahildeki en mutsuz ikinci erkeğe mi vermem gerek?"

Korkut o an öyle kötü bir bakış atmıştı ki, Cemre dudaklarını sıkıca birbirine bastırmak zorunda kalmıştı. Pekala bu kötü bir fikirdi. Korkut'un kıskançlığı dalgaya alınabilecek seviyede değildi ne yazık ki.

" Şaka, "dedi gülümsemeye çalışarak.

" Kimi eğlendiriyordu bu şaka? "

" Korkut, "dedi Cemre bundan kurtulamayacağını fark ederek yanaklarını şişirip." Mızmızlık ediyorsun şuan. Hadi kalk yüzelim biraz. "

Korkut cemrenin kollarını tutup omuzlarından uzaklaştırdı ve oturduğu sandalyeden kalktı. Cemre onun bu kadar hızlı karar değiştirmesini beklemediği için  ne yaptığını anlamaz gözlerle onu izliyordu bu sırada. Bir anda kucaklanıp Korkut tarafından denize atılmayı hesaplayamamıştı o an. Korkut ağırlığı yokmuş gibi onu bir anda havalandırmış ve beş adım ötedeki denize ikisinin birden atlamasına sebep olmuştu. Ve Cemre'nin hazırlıksız çığlıklarını duyan herkes onları izliyordu.

Kafasını sudan canhıraş zorlukla çıkaran sarışın "Ne kadar kötüsün!?" diye çığırdı ilk iş. Burnuna su kaçmıştı ve genzi yanıyordu o an.

Karşısında  hiç bir şey olmamış gibi sırıtan Korkut "Şaka, bebeğim." dedi masumca tonlayarak. "Şaka."

Cemre misilleme yapmasına gözlerini kısarak baktıktan hemen sonra suya dalıp küçük cüssesine rağmen Korkut'u boğmaya çalışmıştı. Sadece denemişti nitekim.

Bir süre sonra onların eğlencesine Emre de dahil olmuştu. Onun suya girdiğini panter gibi takip eden Cengiz ise sabahtan beri ondan utanıp kaçan Emre'yi fırsat bularak takip etmişti.

"Hadi deve güreşi yapalım." dedi onların yanına geldiğinde.

Cemre "Ben bu adamla olmak istemiyorum. Abiş beni omzuna alır mısın?" diye atılmıştı hemen. Fakat Korkut onu çoktan yakalamış ve çırpınışlarına aldırmadan omuzlarına almıştı bacaklarını sıkıca tutarak. Cemre onun kahve saçlarına parmaklarını atıp canını yakmadan çekiştirdi." Of ya. "diyerek. Fakat sırıtıyordu.

Emre ikisini gülerek izlerken Cengiz'in bir şey söylemesine izin vermeden önünde eğilmiş ve hadi dercesine kendini işaret etmişti.

Cengiz beş yaşında bir çocuk gibiydi o an. Yuppi diyerek Emre'nin omuzlarına tırmanacak gibi gözleri parıldayarak bakıyordu da farkında değildi. Emre ise onun içten ifadesine duyguları anlamlandıramayam birine göre fazla anlamlı bakıyordu.

Cengiz de Emre'nin omzuna çıktığında dört kişi koca adamlar değillermiş gibi çocuklaşıp eğlenmişlerdi yorgunluktan bitap düşene kadar.

Bazı şeyler zamansız olmalıydı. Eğlenmek gibi..

***

"Ağrımadığına emin misin? Korkut bile mızmızlanıp durdu."diye sordu cengiz karşısında sere serpe uzanan yakışıklıya. Mükemmel deve güreşinden sonra boyun fıtığı olma ihtimali oldukça yüksekti çünkü. " Ben de üç kilo değilim sonuçta?"

"Spor yapıyorum. Korkut antrenman yapmıyor." dedi Emre. Ki Cengiz onun spor yaptığını biliyordu. Bilmiyorsa bile görüyordu zaten. Müthiş karın kasları, geniş omuz ve baldırları göze çarpmayacak gibi değildi. Ki Cengiz onları çok yakından tanıyordu. Gözünü kapatsa Emre'nin vücudunun her bir parçası zihninde şekillenebilirdi.

"Yine sapık gibi bakıyorsun." diye homurdandı Emre ondan gözlerini çekip.

"Hala sabah için kızgın mısın?" diye sordu Cengiz.

"Hayır," dedi Emre. "Sabah kızmadım. Üzüldüm."

"Peki hala üzgün müsün?" diye sordu Cengiz ısrar ederek.

"Hayır." dedi Emre. "O an üzüldüm ama geçti. Neden öyle dediğini anladım."

"Neden öyle demişim?"

"Çünkü seni sevdiğimi söylemedim. Sen de bana inanmadın."

Cengiz onun böyle düşünmesine şok olmuştu. Soruyu sorarken alacağı cevabın bu olmasını beklemiyordu.

Sabah yaşanan olay tamamen anlık gelişmişti. Olay şu ki, Cengiz, Emre'ye dokunurken kırmaktan korktuğu bir şeye dokunur gibi temkinli hareket ediyordu genellikle. Daha beraber uyudukları ilk gece bile önceki geceydi. Haliyle Cengiz sabah onun rahatsız olmasından korkup gece yanından taşınmıştı istemeyerek de olsa. Ve sabah, Emre ona neden böyle yaptığını sorduğunda verecek doğru bir cevap bulamamış, böyle temaslar için erken olduğunu söylemişti. Daha sonra Emre onu şaşırtarak Cengiz'i öpmüş bu kadar kaçmaması gerektiğini söylemişti.

Böyle adımları Cengiz, afallayarak karşılıyordu. Çünkü Emre hala aynı Emre'ydi. İnsanlardan kaçıyor, göz teması kuramıyor veya ondan önceki Emre ne yapıyorsa aynı şekilde davranıyordu. Fakat Cengiz'e ait özel bir baloncuk var gibiydi. Ve Cengiz ne zaman baloncuğun içinde ya da ne zaman dışında olduğunu anlamaya çalışırken yoruluyordu sadece.

"Beni seviyor musun?" diye sordu Cengiz büyülenmiş gibi karşısındaki çekik gözlere bakarken. Onca şey zihninden akıp geçmişti ama dudaklarından bu kelimeler dökülmüştü çaresizce.

"Seni seviyorum." dedi Emre apaçık bir gerçeği, iki artı iki dört eder gibi bir kesinlikle tonlayarak.

"İnanıyorum." dedi Cengiz dili tutulmuş gibiydi Emre'nin aksine.

"Bu kadar mı?" diye sordu Emre.

Cengiz kaşlarını çattı. "Ne? Bu kadar mı?"

"Senin de beni sevdiğini söylemen gerekli. Sonra ben de sana inandığımı söyleyeceğim. Sonra da elimi tutup, dudaklarımızı öpüştüreceğiz." diye hızlıca açıkladı Emre.

Ve bazen bu kadar rasyonel olması Cengiz'i şoka uğratıyordu. Erken yaşta Emre yüzünden kalp hastalığına filan yakalanacaktı.

Gözlerini kırpıştırıp, "Ah şey," dedi kelimelerini yolda kaybetmiş gibiydi. "Dudaklarımızı öpüştüreceğiz, evet haklısın." diyerek saçmalamaya devam etti.

Bir kaç saniye boş boş birbirlerine baktılar. Cengiz aklından geçenleri sesli söylemediğinin farkında değildi ve Emre onun konuşmasını bekliyordu.

En sonunda dayanamayarak, "Hadi." dedi.

"Seni seviyorum." dedi Cengiz bu komutu bekliyormuş gibi sersemce. Ardından kendini toparlayıp muhtemelen diğer odaların net bir şekilde duyacağı bir tonda tekrarladı. "Seni seviyorum!"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 11 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

FLECHAZO - GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin