Sonunda mahkeme günüydü. Cemre bu anın gelmesini hayatında istemediği şeylerin hepsinin toplamından daha fazla istemiyordu. Stresten tansiyonu düşmüş yüzü kireç gibi bembeyaz kesilmişti. Avuçları kuru kalmıyordu adeta. Üzerindeki kumaş pantolona silmek zorunda kalıyordu hep. Ve bir kuş gibi titriyordu.
Binaya girdikleri an avukat ordusu onları karşılaşmışlardı. Hepsi kendilerine oldukça güveniyordu ve yeni bir tanıkları olduğunu söylediklerini duydu Cemre fakat tam bu sırada iki polis memuru prosedür gereği Korkut'un bileklerine kelepçe takmak için geldiğinde bütün ilgisini yitirmişti. Yeni odağı kesik bileklerindeki izlerinin üzerini kapatan kelepçeydi şimdi. Onu böyle görmek istemiyordu Cemre.
Yaşadıkları daha ne kadar korkunç olabilirmiş gibi bir de onun kelepçeli bilekleriyle çökük bir şekilde koridorda oturduğunu görmüştü ya bu anı ölse bile unutamayacaktı Cemre.
"Bunları takmasa olmaz mı? " dediğini hatırlıyordu avukatlardan birine." O bir yere gitmez ki. Bu niye.. "Fakat avukatın ne cevap verdiğini hatırlamıyordu. Cevap almak için konuşmuyor gibiydi Çoğu şey sisliydi bulanık zihninde.
Korkut, avukatları oldukça dikkatle dinledikten sonra Cemre'nin ne kadar korkmuş göründüğünü yeni fark ediyormuş gibi bakmıştı gözlerine. Oturduğu yerden kalkmış ve sarışının ufak suratını kelepçeli elleriyle sarmıştı. Bi an için kelepçeli olduğunu unutmuştu belki. Çünkü Cemre'nin kelepçelere olan tuhaf bakışları hem kendinden hem de kelepçlerden tiksindirmişti o an.
"Bizim suçumuz değildi Cemre." diye fısıldadı ona. Cemre o an onu duymuyor gibiydi ama söyledi yine de. "Her şey yoluna girecek söz veriyorum."
"Bana da mı takarlar bundan?" diye sordu Cemre dalgınca ellerini işaret ederek.
"Asla," dedi Korkut hemen. "Asla bebeğim. Öyle bir şey olmayacak."
"Sana da takmasınlar Korkut. Ben.. Çok korkuyorum." diye sesi titreyerek konuştuğunda ellerini korkutun kelepçeli bileklerine koymuştu. Parmaklarına değen soğuk metal içini titretti, gerçeğin acımasız farkındalığı gibi.
Ikisi birbirine bakarken bir anda yüksek bir ses ikilinin bakışmasını ölmüştü. Ki bu ses Cengiz'den başkası değildi. Yine dayanamamış ve mahkemede Korkut'u yalnız bırakmamak için gelmişti. Fakat gördüğü ilk şey hiç hoşuna gitmemişti Cemgiz'in.
Kaşlarını çatmış sinirle Cemre'ye bakıyordu şimdi. Küçük olanın şaşkın ve anlamsız bakışlarını umursamadan "Onu nasıl buraya getirirsin?" diye sordu yüksek sesiyle.
"Kim?" dedi Cemre şaşkınca. Bir adım Korkut'tan uzaklaşmıştı Cengiz'i daha iyi görebilmek için.
"Emre'yi, aptal." dedi Cengiz dişlerinin arasından. Böyle bir yerde birazdan ne karar çıkacağını bilmediği bu mahkeme salonuna onu nasıl getirebilirdi? Kaldı ki durumu, onun masum beynine nasıl açıkladıklarını düşündükçe yüreğine fenalık çöküyordu.
"Cengiz," dedi Korkut uyarı amaçlı arkadaşını sakinleştirmek isteyerek.
"Ne yapabilirdim ki bilmesi gerek." dedi Cemre. Emre'yi alt kattaki kantinde bir korumayla bırakmıştı. Buraya kadar gelmesini istememişti. "Hem sana ne oluyor? Kimsin sen, bana hesap soruyorsun abim hakkında?" diyerek savunurcasına kaşlarını çattı Cemre. Kafası bulanık olduğundan durumu biraz geç fark etmişti.
"Ya ben bile, biliyorum onun buradan kötü etkileneceğini. Bu sorumsuzluk." dedi Cengiz, sen kimsin sorusunun kalbinde bıraktığı darbeyi belli etmeyerek.
Cemre yüzünü asarak Korkut'a baktı. Zaten şuan herkes kötü haldeyken bunu hak ediyor muydu? Kaldı ki hiçbir yakınlığı olmayan bu kişi tarafından. Sanmıyordu Cemre.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FLECHAZO - GAY
Teen FictionKorkut, adı gibi bir adamdı. Nitekim insanlar isimlerinin anlamlarını karakterine yansıtılardı. Böyle söylemişti Cemre'nin annesi. Cemre'nin adını da annesi koymuştu. O daha doğmadan, hatta cinsiyeti bile beli değilken.. Yüksek ihtimalle kız olur sa...