Hepsinin kafede oldukları bir gündü. Korkut şirket işlerinin şu ara rahatladığını ve bir tatile çıkmaları gerektiğini söyleyip duruyordu. Cengiz zaten neredeyse boş geziyordu. Kafedeki işleri zaman harcayan türden yoğun işler değildi. Cemre ise devamlı müşterilerini kaybetmek istemediği için sezon ortasında dükkanı kapatmak istemiyordu ama biraz dinlenmeye ihtiyaçları vardı belki de.
Cengiz ve Emre gülüşerek bir şeyler konuşuyorlardı köşedeki masada. Onları tezgahın arkasından dalgınca seyreden Cemre abisinin pek fazla görmediği gülümsemesini, Cengiz'i yanında daha bir parlak oluşunun tadını çıkarıyordu. Onun mutlu olduğunu görmek, anne ve babasını hatırlatıyordu sıklıkla sarışına. Hep beraber gülümseyebildikleri zamanları özlüyordu.
Elindeki bıçak dalgınlığına gelip hafifçe parmağına kaydığında hissettiği acıyla irkikip kendine geldi. Dudaklarından ufak bir tuşlama kaçırsa da pek de yüksek olmadığı için kimsenin dikkatini çekmemişti, bir kişi dışında.
Ne ara geldiğini fark etmedi Korkut, onun elini tutup lavaboya sürüklediğinde tökezleyen adımlarla şaşkınca adamın suratına baktı.
"Ne ara geldin?" diye sordu Cemre. Korkut onun için suyu açmış kanayan parmağını yıkıyordu.
"Elini keseceğini fark etmeden iki saniye önce ne yazık ki." dedi Korkut kaşlarını çatarak. "Bu dalgınlıkla nasıl mutfaktasın hayret verici gerçekten."
"Her zaman böyle değilim ya," diyecekti ki Cemre, parmaklarındaki diğer yara bantları gözüne çarptı ve dudaklarını birbirine bastırarak suçlu bir çocuk gibi susmak zorunda kaldı.
Korkut suyu kapatıp onun için alışılageldik hareketlerle kasanın altındaki çekmeceden bant ve steril su getirdi. Yarayı temizleyip bandı yapıştırmasnın hemen ardından da tuttuğu elinin yüzük parmağının üzerine bir öpücük bırakarak "İşte şimdi hemen iyileşir." dedi.
Cemre onun bu tatlı hallerini dudaklarını kıvırarak izlerken kafenin kapısının üzerindeki zil öttüğünde bakışlarını zorlukla ayırıp gelenin müşteri olmasını beklediği tarafa döndü. Fakat gördüğü kişiyle öylece şaşkınca duraksamıştı.
" Onun burda ne işi var?" diye sinirle söylenirken gözü köşede abisiyle gülüşen Cengiz'e kaydı ve hemen sonra kendisine doğru ilerleyen uğursuz kıza geri döndü.
Korkut Cemre'yi arkasına aldığında görüş açısı kapanmıştı. "Dışarı çık," dedi Korkut kıza. "Hemen."
"Buraya sadece özür dilemek için geldim." dedi pişince kız. Özrünün bir şeyler ifade etmesi mi gerekiyordu? Buradaki kimse onun sözlerini sandığı kadar umursamıyorsun halbu ki. Cemre sadece onu Cengiz görmeden def etmeyi umuyordu.
"Hiçbirimiz söylediklerini umursamıyoruz seni cadı." dedi Cemre hışımla Korkut'un arkasından çıkıp kızı kolundan yakaladığı gibi çıkışa doğru sürüklerken. Neredeyse aynı boy ve kalıpta oldukları için biraz zorla sa da öfkesi ona güç veriyordu.
Tam kapıdan çıkarlerken" Cemre, bir sorun mu var? "diyerek olaya dahil olan Cengiz'e, Cemre sinirli bir nefes vererek gözlerini yumdu. Bu sırada Gözde, Cemre'nin parmakları arasında kıstırdığı kolunu kurtarmayı başarmış ve Cengiz'e dönmüştü.
Cengiz onu görmeyi beklemiyordu. Şu anda baktığı, bir zamanlar sevdiğini düşündüğü ve neredeyse evlenecek olduğu kızdı fakat Cengiz ona dair içinde negatif bir duygu bile kalmamış olduğuna şaşırdı sadece. Alelade biri gibiydi. Sadece geçmişin kötü hatıralarını canlandırmış olmasının verdiği bıkkınlık vardı.
"Cengiz," dedi Gözde. Sanki bir şeyleri telafi edebilirmiş gibi ona masum gözlerle bakarak. Bir adım yaklaşmaya çalıştığında Cengiz geriye gitti. Ondan vebalıymış gibi kaçan adama karşı sinirleri boşalan kız gergince güldüğünde kendisine dikkatle izleyen üç kişinin boş bakışlarında gezdirdi gözlerini.
"Sadece, sebep olduğum şeyler için pişman olduğumu söylemeye gelmiştim." dedi pişkince. Sanki hataları sözlerle telafi edilebilen basit şeylermiş gibi. Bazen bu kadar gamsız olmak gerekti belki de. Aynaya baktığında kendini görmeye katlanabilir olmasının nedeni buydu belki de.
" O Yiğit denen adamın bu kadar kötü biri olduğunu bilmiyordum beni de kandırdı. Gerçekten. Özür dilerim Korkut.."
Cengiz histerikçe güldü. Tabii ki, buraya gelme nedeni yine Korkut'tu. Hapisten yeni çıktığını öğrenmiş olmalıydı. Ve soluğu burda almıştı.
Korkut arkadaşına bakarken bu eski mevzunun aralarına yine gireceğinden bir parça endişelenerek dişlerini gıcırdattı. Ona doğru yaklaşıp hemen arkasında durduğunda köşede küçük yumruklarını sıkarak bekleyen Cemre kızın üzerine atlamamak için zor duruyordu. Nefret ediyordu ondan.
"Git burdan Gözde. Ve bir daha da hiçbirimizi görmeye de cüret etme." dedi Korkut dümdüz bir ifadeyle. Ardından ona kirpiklerinin altından bakan kızı umursamadan Cemre'yi tuttu ve içeri girdiler.
Onların gidişinin ardından beklediğini bulamamış kıza bakan Cengiz alayla sırıttı." Kendini daha fazla küçük düşürme Gözde. Senin pişmanlık duyamayacak kadar bencil biri olduğunu ben bile anladım. Aptal yerine koyduğun için söylüyorum." dedi. "Şimdi sevgilim rahatsız olmadan git. Yoksa hak ettiğin tepkiyi vermek zorunda kalacağım."
Gözde belki de ondan sonra Cengiz'in toparlanmış olmasına daha çok şaşırmıştı çünkü onun dengesiz karakterinin farkındaydı. Boş bakışlarını daha fazla izlemeye katlanamadığı sarışına arkasını dönerek içindeki aşaşılanmışlık duygusuyla gitti ordan genç kadın. Bir daha dönmemek üzere.
Cengiz onun gidişinin ardından köşede fısıldayarak tartışıyor gibi görünen Korkut ve Cemre'yi geçerek Emre'nin yanına yürüdü. Bıraktığı yerde duruyordu fakat gözleri dışarıda bir yere dalmış gibiydi.
Cengiz masaya yaklaştığında bakışlarını ona çevirdi. Çelik gözlerinin altımdan kendisini izleyen genç adama bakarken, bir an için Gözdeyi durdurup yaptıkları için teşekkür etmeyi düşündü Cengiz, komik bir şekilde. Çünkü Gözde bu kadar kötü biri olmasaydı Cengiz, kalbini böylesine mutlu eden şeyi bulamayacaktı.
Yeni fark ediyordu ne yazık ki. Gözdeyle yaşadığı her şeyin ne kadar yavan ve basit olduğunu.
"O kız," dedi Emre. Sesinden ne düşündüğü anlaşılmıyordu ama tüm tartışmayı duymuş olabileceği düşüncesi Cengiz'in yüreğini hoplattı.
"Önemsiz biri." dedi hemen.
"Hayır," Dedi Emre başını şiddetle sallayarak. "Cemre söylemişti bana. Gözde, Cengiz'in neredeyse evleneceği kız arkadaşıydı. Önemsiz biri değil. Önemsiz biri olamaz."
Cengiz uzanıp onun ellerini tutmak istedi ama ne tepki vereceğini bilemediğinden duraksayarak sandalyesine oturdu sadece. "Özür dilerim, yanlış ifade ettim. "dedi telaşla." Artık önemsiz biri. Çünkü bana çok kötülük yaptı. "
Emre kirpiklerinin altından sorgular gibi baktığında Cengiz kalbindeki yükün varlığını bu bakışın hafifletmesiyle ancak fark etti. Daha fazla dayanamadan Emre'nin masanın üzerindeki ellerini tuttu.
"Önemsiz biri ne demek? "
"Bak.." dedi Cengiz ne diyeceğini keatiremeyerek. Bu olayları anlatarak onun zihnini kirletmeyi hiç istemiyordu. "Beni çok üzdü. Beni başka şeyler elde etmek için kullandı ve bunu öğrendiğimde etrafımdaki insanlara zarar vermeme neden oldu. Ben de artık onu görmek istemediğime karar verdim. Önemsiz biri olsun istedim. Beni üzemeyecek biri.."
Kısa bir sessizliğin ardından kararlı sesiyle Emre, "Senin için önemsiz biri olmak istemiyorum. Emre, Cengiz'in kalbini hiç incitmez. Söz." dediğinde Cengiz şuracıkta ağlayacak kadar yoğun hissetmişti onun sözlerini kalbinde.
"Biliyorum güzelim." dedi parmaklarıyla onun uzun kemikli ellerinin üzerini dolaşarak. "Biliyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FLECHAZO - GAY
Novela JuvenilKorkut, adı gibi bir adamdı. Nitekim insanlar isimlerinin anlamlarını karakterine yansıtılardı. Böyle söylemişti Cemre'nin annesi. Cemre'nin adını da annesi koymuştu. O daha doğmadan, hatta cinsiyeti bile beli değilken.. Yüksek ihtimalle kız olur sa...