"Korkut, valizler biraz abartı olmamış mı? Çok eşya götürmemize gerek var mıydı ki?" diye sorduğunda Cemre, Korkut valizleri merdivenden indirmeye çalışıyordu. Cemre ona nazaran daha küçük olanlardan birini almış peşinden ilerliyordu ki, valiz hazırlama işini ona bıraktığı için çoktan pişman olmuştu.
" Alışveriş derdi olmasın dedim güzelim. Dönüş için bırakırız çoğunu boşver." diye söylendiğinde merdivenlerin sonuna gelmiş ve derin bir nefes almıştı.
Cemre de ilerleyip onun yanında durduğunda bir kaç gündür adamın ruh halinin geçiştirmeye çalıştığı bir sıkıntıdan muzdarip olduğunu hissediyordu. Ve yine o his gelmişti işte.
Parmağındaki yüzükle oynarken dikkatle baktı adamın yakışıklı yüzüne. Ne zaman yüzüğüne dokunsa saçma bir şekilde güvenli hissediyordu. Sanki destek buluyormuş gibi. Etrafta eksik kalmış diye sağı solu kontrol eden Korkut'u izlerken kendi kendine kuruntu yapıp yapmadığına emin olmaya çalıştı.
"Korkut," diye seslendi en sonunda ona dönmesini sağlamak adına. Gözü kısa bir an konsolda unutulmuş fotoğrafa kayıp geri döndü. Korkut'un farkında olup olmadığından emin değildi.
"Efendim sevgilim," dedi genç adam eline TV ünitesinden aldığı bir kaç kağıtla kendisine dönerek.
"Baban.."
Korkut duraksadı. Az önceki tatlı bakışları bile donuklaştı saniyesinde. Kaşları çatılır gibi oluyordu fakat yüzünü ifadesiz tutmaya çalışır gibi bir hali vardı. Cemre, neredeyse pişman olacaktı bu konuyu açtığına ama o an emin oldu. Sıkıntı bununla ilgiliydi.
Derin bir nefes bırakıp birbirine bastırdığı dudaklarını sıkıntıyla tekrar araladı. Şefkatli olmaya çalışıyordu. Daha çok anlayış göstermeyi deniyordu.
"Onunla görüştün mü? Hiç bahsetmiyorsun."
Korkut bakışlarını Cemre'nin üzerinden çekti. "Birden nerden çıktı şimdi bu?" diye sordu.
Cemre yaklaşıp onun önünde durdu ve kağıtları tutan elini tuttu. Boştaki elini de diğer eliyle tuttuğunda gerginliğini daha iyi fark etmişti.
"Uzun zamandır düşünüyordum ama.." dedi yumuşakça. "Cesaret edemiyordum sanırım." Yüzünü buruşturup kirpiklerinin arasında baktı çikolata rengi gözlerine.
Korkut'un babasını çok sevdiği her zaman aşikardı. Babası da Korkut'a oldukça bağlıydı. Ta ki mahkeme gününe kadar. O ifadeden sonra ikisi de tutuklanmıştı. Adamın Yiğit'i öldürdüğü kanıtlandığında bir sonraki mahkemede verilen karar her neydiyse adamdan uzun bir süre haberi yoktu Cemre'nin. Korkutun var mıydı bilmiyordu. Hiç görüşmüşler miydi mesela?
"Bana sormaktan çekineceğin hiçbir şey olsun istemiyorum Cemre." dedi Korkut kaşlarını çatarak. Fakat Cemre onun takıldığı noktanın bu olmasından hoşlanmamıştı. Huysuzca kaş çattı o da.
"Konumuz bu değil ama şuanda. Cevap vermek istemezsen anlarım. Ama.." dedi gözlerini onun gözlerinin en derinine dikerek "Bir gün anlatmak iste olur mu? Senin için endişeleniyorum."
Korkut ne söyleyeceğini bilmediğinden belki sıkıntıyla gözlerini kaçırdı onun dikkatli bakışlarından. Arkasındaki berjerin koluna uzun bacaklarını yaslayarak oturdu sonra. Omuzları biraz düşmüş gibi görünüyordu bu haliyle. Cemre bir iki adımda onun bacakları arasına girerek kollarını omuzlarına yasladı ve güzel yüzüne daha yakından baktı.
"Sorun değil." dedi nazikçe. Konuşamıyor olmasını anlamaya çalışıyordu. "Sadece iyi olmanı istiyorum."
Korkut bakışlarını onu gözlerine geri çevirdiğinde küçük, sevgiye muhtaç bir çocuk gibi masum görünüyordu. Yıpranmıştı. Yaşadıklarından ve yaptıklarından sonra yıpranmamış olması mümkün değildi elbette. Çoğunu kendi kendine yapmıştı zaten. Fakat şuan gözlerine baktığı sevgilisi, ona bir şekilde dayanacak güç veriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FLECHAZO - GAY
Teen FictionKorkut, adı gibi bir adamdı. Nitekim insanlar isimlerinin anlamlarını karakterine yansıtılardı. Böyle söylemişti Cemre'nin annesi. Cemre'nin adını da annesi koymuştu. O daha doğmadan, hatta cinsiyeti bile beli değilken.. Yüksek ihtimalle kız olur sa...